Romanları kendi seslerinden dinlemek

-
Aa
+
a
a
a

12 Ağustos 2022 tarihinde Sıfır Ayrımcılık Derneği kurucusu Elmas Arus ve dernek üyesi Ekin Çuhadar’la bir söyleşi gerçekleştirdik.

Sıfır Ayrımcılık Derneği'nden Elmas Arus ve Ekin Çuhadar ile söyleşi
 

Sıfır Ayrımcılık Derneği'nden Elmas Arus ve Ekin Çuhadar ile söyleşi

podcast servisi: iTunes / RSS

Türkiye’de Roman kadın olmak, buçuğun buçuğu olmak ne demek? Elmas Arus ve Ekin Çuhadar’la yaptığımız söyleşinin temel sorularından biri buydu. Elmas Arus’un Haluk Arus’la birlikte 2001-2010 arasına yayılan, dokuz yıl süren bir yolculuk sonrasında ortaya çıkardıkları belgesel Buçuk için tüm Türkiye’de 400 mahalleyi gezdiklerini, farklı bölgelerde yaşayan Roman topluluklarının liderlerini (Lom, Dom ve Abdal) dinlediklerini paylaştık. Elmas için bu belgesel ayrıca kendini arama ve kimliğini bulma yolculuğu olmuş. 360 saatlik görüntüyü 60 dakikaya sığdırmak ve paylaşılan hikâyeleri tekrar tekrar dinlemek Elmas’ı belgeselde bahsedilen meselelerle ilgili bir çıkış yolu bulmaya yöneltmiş ve Sıfır Ayrımcılık Derneği’nin kurulma süreci başlamış. Bir yandan belgesel yapmaya devam ederken bir yandan kamu kurumlarıyla ve yerel örgütlerle çalışıp büyük bir ağ kurmaya devam etme isteğiyle dolu olduklarını belirtiyor Elmas. Kısacası, “Romanların dertlerini dert edinecek” bir kurumu yapılandırma isteğinde olduklarını paylaşıyor. Belgesel boyunca tanıştıkları topluluk liderlerinin erkek olduğunu görünce mahalle odağında sürdürdükleri çalışmalarda kadınları da karar verme süreçlerine dahil etme pratiklerini geliştirdiklerini ve toplulukları kadınlar temelinde güçlendirmeye çalıştıklarını da söylüyor Elmas. Başka bir söyleşisinde de bahsettiği gibi, “Ekonomik koşullar onlara onurlu bir yaşam sunmadığı sürece kadınlar ve çocuklar güçlenemez.” Roman kadınların gündelik hayatlarını idame ettirmek için içinden geçtikleri zorlukları mesele eden dernek, Ekin Çuhadar’ın Hemra Nida ile birlikte gerçekleştirdiği Pandemide Roman Kadın Olmak belgeseliyle de Roman kadınlara pandemi sırasında yaşadıkları temel hijyen, sağlık ve eğitim haklarına erişememe hikâyelerini kendi sesleriyle ve sözleriyle anlatmalarına alan açmış oldu.

Romanların karşı karşıya kaldıkları ayrımcılık, görünmez kılınma, kapsanmama, suçla özdeşleştirilme konularının nasıl dönüştürüleceği konusunda kafa yoran fakat bu süreci masa başından sahaya çıkartmaya ve belgesel üzerinden de bir temsile dönüştürmeye önem veren Elmas ve Ekin, bu belgesellerin nasıl seyredilebileceği konusuna da değindiler. Ekin, kendi özel alanında yazarak ve sahada gördüklerine değinerek tepki verdiği konuları görselleştirdiğini ve belgeselde kadınların kendi hikâyelerini anlatmaya fırsat bulduklarını belirtti. Belgeseli kamuyla paylaşmadan önce Roman kadınların onayını aldıklarını söyleyen Ekin, kadınların dijital ortam üzerinden kendi hikâyelerini dinlerken nasıl bir hayat mücadelesinin içinde olduklarıyla ilgili bir yüzleşme yaşadıklarını gözlemlediğini belirtti. Seyircilerin bu belgeselleri acıma duygusunun baskın olduğu üsttenci bir bakış açısından ziyade simetrik bir yerden izlenmesini umduğunu da ekledi.

Elmas, pandemi sürecinde gençlerin bulduğu bir sloganı hatırlattı: “Önyargılarınızı bir kenara bırakın.” Her iki belgeselin de Romanlara karşı önyargıların askıya alınarak izlenmesi gerektiğini belirtti. Romanların göründüğü film ve dizilerde seyredenlerin beklentisi güldüren, eğlendiren ve müzik yapan bir Roman temsili oluyor. Önyargıları bir tarafa bırakırken bu beklentiyi de askıya almanın önemini hatırlattı bizlere Elmas.

Sohbetimizin sonunda Elmas, babasıyla ilgili çok değerli bir hikâye paylaştı. Babasının “mücadelesine coşkuyla sarılan bir adam olduğunu”, yıllar önce babasının kuru bir üzüm dalını ısrarla toprağa ektiğini, inatla her gün suladığını ve umutla yeşermesini beklediğini anlattı. Kuru dal kısa bir zamanda yeşermeye başlamış ve tüm aileye umut aşılamış. Elmas, yaptığı işlere de hep yeşerecek kuru bir üzüm dalı gibi baktığını ve her türlü engele ve zorluğa rağmen umudunu hep canlı tutmaya gayret ederek çalışmalarını sürdürdüğünü belirtti.

Elmas Arus

Yaklaşık 23 yıldır Romanlarla saha çalışmaları yapan Arus, Trakya Üniversitesi Radyo-TV Yayıncılığı ve İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun olmuştur. 2009 yılından beri Türkiye'deki Roman nüfusunun sosyal hayatını inceleyen, önyargı ve ayrımcılıkla mücadele ve dezavantajlı gruplara yönelik devlet politikalarının geliştirilmesi için farkındalık ve savunuculuk faaliyetleri yapan Sıfır Ayrımcılık Derneği'nin kurucu başkanıdır. 2014 yılında Avrupa Konseyi Raoul Wallenberg İnsani Yardım Ödülü'ne layık görülmüştür. Türkiye'nin 38 şehrinin 400 Roman mahallesinde Roman üst başlığı altında toplanan Rom, Dom, Lom ve Abdal gruplarının yaşamlarını anlatan, ulusal ve uluslararası alanda birçok ödül almışBuçuk belgeselinin yönetmenidir.

Ekin Çuhadar

Boğaziçi Üniversitesi’nde lisans eğitimin tamamladıktan sonra Bilgi Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimini tamamlayan Çuhadar, tezini Roman çocukların eğitime ulaşım hakları konusu üzerine yazdı. Ekin Çuhadar’ın öğrencilik hayatı boyunca yaptığı sosyal sorumluluk çalışmaları sonucu yolu Sıfır Ayrımcılık Derneği’nin kurucusu Elmas Arus’lakesişti. Ekin, derneğin “Başka Bir Siyaset” okulu projesini yürüten ekibin de bir parçası. Sıfır Ayrımcılık Derneği’nin de yönetim kurulunda yer alıyor. Son zamanlarda yaptığı etnografik çalışmalarla belgesel filmi bir araya getirmeye uğraşıyor. Hemra Nida ile yaptıkları Pandemi Zamanında Roman Kadın Olmak belgeseli 2021’de gerçekleşen 11. Avrupa Birliği İnsan Hakları Kısa Film yarışmasında İnsan Hakları Dalı Mansiyon ödülü aldı.