İncel: İşyerinde istemsiz bekarlık

-
Aa
+
a
a
a

Gündelik Hayatın Sosyolojisi'nde Ayşe Berna Uçarol, Ebru Soytemel ve Yıldırım Şentürk, bağımsız araştırmacı Dr. Dilek Torunoğlu Tinay ile 'incel' kavramı üzerinden kadın düşmanlığı, kimlik, etiketler ve işin normatif yapıları üzerine olan 'İş Yerinde İncel’ makalesi üzerine konuşuyorlar.

""
İşyerinde istemsiz bekarlık
 

İşyerinde istemsiz bekarlık

podcast servisi: iTunes / RSS

Ayşe Berna Uçarol: Bir Gündelik Hayatın Sosyolojisi programından daha merhabalar sevgili Açık Radyo dinleyicileri. Bugünkü yayın konuğumuzu sizlere takdim ederek programı açalım. Konuğumuz bağımsız araştırmacı Dr. Dilek Torunoğlu Tinay. Doktorası örgütsel davranış üzerine ve Türkiye'de akademisyen olarak çalıştıktan sonra 2009 yılında ABD'ye göç etmiş. Araştırma konuları daha çok örgütsel davranış disiplini içinde eşitlik, çeşitlilik, kapsayıcılık, müzakereler ve etkili iletişim. Hoş geldiniz Dilek.

Dilek Torunoğlu Tinay: Hoş bulduk, çok teşekkür ederim.

Ebru Soytemel: Hoş geldin Dilek.

D.T.T.: Hoş bulduk Ebru.

A.B.U.: Bu program kapsamında Mustafa Özbilgin, Cihat Erbil ve sizin ortak makaleniz olan ‘İş Yerinde İncel’ - yani biraz sonra konuşacağımız istemsizce bekarlar kavramını ele aldınız. Kadın düşmanlığı, kimlik, etiketler ve işin normatif yapıları üzerine olan makalenizi söyleşeceğiz. Ben hemen ilk soruları size sorarak programa başlayalım. Bu çalışmaya siz nasıl dahil oldunuz, neden konu ilginizi çekiyor ve ‘incel’ kavramı derken ne kastediliyor, kimdir bu inceller? Söz sizde.

D.T.T.: Öncelikle davet ettiğiniz için çok teşekkür ederim, Açık Radyo programına katılmak benim için bir ayrıcalık. İlk sorunuzdan başlarsak, neden ilgimi çekti bu konu? Birincisi, benim çalışma alanım sizin de söylediğiniz gibi örgütsel davranış. Bu arada hemen açıklamak isterim; İngilizcesi ‘organizational behavior’. Örgütten kastımız, kurum yani organizasyon, özel kişiler değil; tüzel kişiler dediğimiz ayarındaki tüzel yapılar. Çalışma alanım örgütsel davranış olduğunda, iş yeri çerçevesinde olmakla birlikte temelde aklımdaki genel soru ‘insanlar neden böyle davranıyor?’ Bu benim ana merak konum ve incel konusu da bu bağlamda ilgimi çekiyor ama daha spesifik olarak ikinci sebep, dünyadaki siyasal gelişmeleri izlerken ilerlemenin tersine bazı ideolojilerin ivme kazanmasıyla bu akım yani insanların tutumları arasındaki paralellik dikkat çekici, ürkütücü ve ilginç geliyor. Cinsiyet eşitliği konusunda on yıllar içerisinde kat edilen yola rağmen toksik maskülenliğin, kadın düşmanlığının ve kadınlara yönelik şiddet eğilimlerinin vücut bulduğu bu grup yani incelleri hem endişe verici buluyor, hem de incelenmesinin önemli olduğunu düşünüyorum.

Sorunuzun ikinci kısmına gelecek olursak, incel kavramına ve bunun paralelinde benzer kavramlar da var - ona da bir iki dakika değinmek isterim ama insellerden başlayalım. İngilizce ‘involuntary celibate’ kelimelerinin kısaltması incel. Türkçeye ‘istemsiz bekarlar’ diye çevirebiliriz ama yanıltıcı olmasın; oradaki bekar ifadesi medeni duruma işaret etmiyor, sadece cinsel ve romantik ilişkiden kaçınan manasında bekâr. Bundan sonra bekar diyecek olursam bunu lütfen hatırlayalım. 1993’te Kanadalı bir üniversite öğrencisi olan Alana web sitesinin ismi olarak ilk kez kullanıyor inceli ve daha sonra da discipline ve literatüre yerleşiyor. Kim bu inceller? Kadınlarla sağlıklı, romantik, sosyal ve seksüel ilişkilerini sürdüremeyen erkekler - en genel tanımı bu. Cinsiyet ilişkilerinde tepkisel, dışlayıcı ve bölücü söylemleriyle tanımlanıyorlar. Kadınlar hakkında toksik maskülen tavrına sahip, kadın düşmanı ve kadına şiddet içeren görüşlerdeki popülist kişileri de sosyal medyada takip etmekteler. Yani böyle de bir grup var ve sosyal ile global olarak küresel varlıklarından bahsetmek mümkün.

İncellerin demografisine de değinecek olursak, genç, özellikle 18-30 yaşları arasında erkekler, çok çeşitli ırk ve etnisiteye sahip, çoğu eğitim ve istihdam arayışında. İngiltere'den örnek verecek olursak, %42'si beyaz olmayan ırklara mensup. Sosyoekonomik olarak marjinalleşmiş, eğitim ve kariyer zorlukları yaşayan genç erkekler. Türkiye'de hatta ‘ev genci’ olarak biliniyor bu grup. Çalışmaların tanımladığı üzere bunlar genelde geçmişte zorbalığa maruz kalmış, romantik ilişkilerinde başarısız, çoğunluğu da evli olmayan erkekler grubu.

Diğer benzer kavramlara da burada kısaca değinmek gerekirse, incel dediğimizde bunun paralelinde bir volcel yani ‘voluntary celibacy’ kavramı var. Bu, gönüllü bekarlar yani gönüllü olarak, isteyerek seksüel etkinliklerden kaçınan grup. Bu tavırları kişisel veya ideolojik nedenlere dayanabiliyor ve seksüel tavır spektrumunun bir parçası olarak karşımıza çıkıyor ve ‘volcel’ olarak anılıyorlar Bir diğer gene bu bağlamda paralel bir kavram ‘femcel’ kavramı yani İngilizce'de ‘female involuntary celibate’in kısaltması - kadın incel diyebiliriz kısaca bunlara. Genellikle beden görünümleriyle ilgili romantik yakınlaşmalardan ve cinsellikten uzak duruyorlar yani romantik yaklaşım ve cinsellikten uzak durmaları incellerle olan ortak faydaları ama çok önemli farkları var femcellerin. Birçok disiplinde çalışma alanına dahil edilmeyişlerinin sebebi olarak bu farklardan bahsedebiliriz. Şöyle ki; reddedildikleri zaman kendilerini suçluyorlar ve reddedilme sebebi olarak da gerçek dışı güzellik standartlarını ve/veya misojoniye atıfta bulunuyorlar. İncellerle karşılaştırıldıklarında daha içe kapalılar, öfkelerini dışa yansıtma eğilimi içinde değiller ve pasifler. Kadınların karıştığı suçlar ile femcel arasında ilişki kuran çalışmaya rastlamıyoruz. Kısaca incellerin kim olduğundan böylece bahsetmiş olalım.

A.B.U.: Çok sağol Dilek. Bu incellerle ilgili ne gibi akademik araştırmalar var? Kimler, ne tür araştırmalar yapıyor bu konuyla ilgili?

D.T.T.: Evet, değişik bilim dalları, değişik disiplinler, incellerle ilgili çalışmalar sürdürüyorlar. Kriminoloji yani suç bilim, psikiyatri, sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi, medya ve iletişim rastladığımız alanlardan. Suç bilim, psikiyatri, sosyoloji ve psikoloji bilim dallarında inceller patolojik ve sapkın bireyler olarak ele alınıyorlar. Suç bilimine göz atacak olursak, incellerin aşırı davranışları nasıl başkalarına zarar vermeyi tırmandırıyor, hayal kurmaktan suç eylemini gerçekleştirmeye nasıl geçiyorlar, hangi aşamalardan geçiyorlar ve bu geçişi kolaylaştıran sosyal faktörler neler? Bu sorular inceleniyor suç biliminde. Bireysel reddedilme deneyimleri, radikalleşme, şiddete yönelme arasındaki karmaşık etkileşime dikkat çekiyorlar ve erken farkına varma ve müdahalenin önemi vurgulanıyor suç bilim disiplini içerisinde.

Psikoloji ise bireysel düzeyde incellerin sapkın davranışlarını açıklamaya çalışıyorlar. Örneğin, incel ideolojisi mental sağlık konuları ve zorbalıkla birleştiğinde, birlikte radikal eylemlere yönelmeyi nasıl etkiliyor? Bunları inceliyorlar. Siyaset biliminde incelleri makro bir perspektif içinde ele alıyorlar, bunların etkinliklerinin toplumsal güvenliğe nasıl bir tehdit oluşturabileceği inceleniyor, kadın düşmanlığı kökenli şiddet içerikli aşırılıklara karşı önlem stratejileri çalışılıyor. Medya ve iletişim disiplininde incellerin görünürlüğü ve kendilerini yansıtma stratejileriyle ilgileniliyor. Enteresan şey ise, inceller hakkındaki çalışmalar artmakla birlikte örgüt bağlamında yani organizasyonlar bağlamındaki çalışmalar oldukça sınırlı. Bu gruplar nasıl oluşuyor? İletişim kurup ideolojileri sürdürebiliyorlar, nasıl sürdürebiliyorlar? Bu konulardaki karmaşık yapıyı anlamak için çalışmaların devam etmesi gerekiyor.

Yıldırım Şentürk: Evet, peki günümüzde neden böyle bir akım ortaya çıktı?

D.T.T.: Bunu açıklamaya çalışırken iki kavramı önce tanımlamalıyım, değinmeliyim: Cinselliğe açık olmak ve cinselliğe kapalı olmak kavramları. Cinselliğe açık olmak, cinsel etkinliğe olumlu bir yaklaşım sahibi olmak anlamında ilişkiler için faydalı bir bileşen ve kişinin kendini ifade aracı olarak görülür cinselliğe açık olmak. Cinselliğe kapalı olmak ise seksüel davranışın her türlü tezahürüne karşı dövüşken, hırçın, kavgacı bir bakış açısı içermekte. Genellikle geleneksel, muhafazakar ya da dinsel inanç temellerinden kaynaklanıyor cinselliğe kapalı olmak. Bir örnek vermek gerekirse, evlilik dışı ilişkiyi onaylamayan topluluklarda cinsel kapalılığa daha çok rastlanıyor.

Bu iki kavram, bu dikotomi yani zıtlık, seks pratikleri ve bunların etkileri konusundaki farklı tutumları anlamak için bir çerçeve oluşturuluyor. Modern iş yerlerinde cinsel açıklık ve cinsel kapalılık örgütsel politika ve uygulamalara bir düalite yani ikilik olarak yansıyor. Bunlar da iş yerindeki cinsel, romantik ve sosyal ilişkileri düzenliyor. Bu yüzden bu kavramları anlamak iyi olur diye düşündüm.

Son 30 senede insan hakları, medeni özgürlükler, temel haklar konularındaki güçlü hareketler sosyal normlarda bir rahatlama ve laikleşme, evlilik dışı ilişkilerin ve her türlü cinsel yöneliminin suç olmaktan çıkması sonuçlarını sağladı. Bu özgürlükler haliyle örgüt politikalarında da yerini buluyor. Örneğin, birçok örgüt evlilik dışı ilişkiler için çalışanlarını çocuk bakımı, evlat edinme, refakat izni, diğer partnere sağlanan fayda imkanlarından yararlandırma gibi olanaklar sunuyor. Her ne kadar ahlaki alanda ilerici değişiklikler olmuş olsa da örneğin örgütler eskiden dışlanan LGBTQ ilişkilerinin tanınmasına katkıda bulunmuş olsalar da seksüel özgürlüklerin ortaya çıkmasına karşı ters tepkiler de mevcut.

Erkeklerden gelen incel tartışmaları ve kimlik iddiaları tepkisel cevap olarak ortaya çıkıyor. İncellerin ana itirazlarından biri, toplumsal cinsiyet spektrumundaki sosyal ve seksüel ilişki dinamiklerinin daha eşit hale gelmesine karşı. Yani inceller, sosyoseksüel özgürlüklere karşı cinsel kapalılık gösteriyorlar; ilerici ortamlarda ise tercihleri geleneksel değerler yönünde. Diğer bir değişme sosyal, seksüel ve romantik ilişkilerde özgürleşme, genç erkekler tarafından bir zamanlar ayrıcalıklı olagelmiş statülerinin itibarlarının azalması olarak algılanıyor. Bu da kendilerini bir biçimde değerli hissettirecek yollardan mahrum olma hissine yol açıyor. Bu haklardan mahrum edilme algısı bazı genç erkekler arasında kadın düşmanlığı ve ırkçı hislerin yayılmasının temelini oluşturuyor. Bu türlü uç, aşırı pozisyonlarda incellerin ortaya çıkışına zemin hazırlamış oluyor.

Y.Ş.: Teşekkürler. Çalışmanızda incel etiketlenmesinden bahsediyorsunuz. Peki, bu nasıl gerçekleşiyor?

D.T.T.: Evet, incellere neden incel diyoruz ve inceller bu etiketi nasıl alıyorlar? Çalışmamızda iki teoriye başvurduk; biri ‘laboring theory’ yani etiketleme teorisi, diğeri de ‘social identity theory’ yani sosyal kimlik teorisi. Etiketleme teorisi şu; sosyal alanda kabul edilebilir olarak düşünülen tutum, davranış ve özellikler normları oluşturuyor. Bu normlardan sapanlar da sapkın olarak etiketleniyor. Bu norm kavramı topluluklar arası farklılıklar gösterebilecek subjektif bir kavram elbette yani bunu anlayabiliriz. Bir de şu önemli; sapkınlık bireyin temel bir göstergesi değil, bireyin sosyal bir grupla etkileşiminin sonucu olarak o kişinin ‘sapkın’ etiketini alması söz konusu yani sapkınlık, bireyler sosyal gruplarla karşılaşınca ortaya çıkıyor.

Bu bağlamda eşitlik, çeşitlilik ve kapsayıcılığın norm olması teşvik edilen bir iş yerinde incel görüşlü bireyler etiketlenebilir. İkinci teori, sosyal kimlik teorisi. O da bireyler sosyal gruplar içinde kendi kimliklerini anlama ve bunu icra etmek üzere sosyal sınıflandırma, sosyal tanımlama ve sosyal kıyaslama yollarını kullanırlar ve bu kimlik sınıflarını kullanarak kendi gruplarındaki diğer üyeleri ayırt ederler. Sosyal kimlik teorisi mekanizmaları ile bireyler kendilerini bazı grupların dışlanmışları olarak tanımlarlar. Örneğin, incel değerleri olan bir birey kendini bu şekilde iş yeri değerlerine muhalif olarak tanımlayabilir.

Şimdi, yukarıdaki iki teori ışığında yani etiketleme teorisi ve sosyal kimlik teorisi ışığında bireylerin ‘self construct'ın karşılığı olarak benlik kurgusu, sosyal grupların onları etiketlemelerinden farklı veya ona benzer olabilmekte. Böyle olduğunda biz üç kategoriden bahsedebiliyoruz yani incel kimliği spektrumu üç kategoriden oluşuyor. Birinci kategoride, ‘self-identification’ yani öz tanımlama kategorisi. Buna göre, birçok kişi romantik olarak reddedilmeyi deneyimleyebilir, istemli veya istemsiz bu ilişkinin dışında bulabilir kendini. Bunlardan kendini incel olarak tanımlayanlar bunu belli etmeyebilir veya sosyal olarak böyle etkilenmeyebilirler yani o grup görünmez bir grup. Bir örnek vermek gerekirse, son zamanlarda yapılan bir araştırma genç Japon erkeklerinde artan bir oranda romantik ve seksüel ilişkilerden kaçışın olduğunu ortaya çıkarıyor. Bu geleneksel normların dışında bir durum. Hatta bunlara otçul adam da deniliyor. Burada örgüt ya da iş yeri bağlamında dikkat edilmesi gereken şey, insan kaynakları çalışanlarının çok dikkatli olması gerekiyor ki eğitimler sırasında bu grubun toksik tepkileri olabilir yani varlıklarının bilinmesi önemli. İkinci grup, öz tanımlama ve sosyal etiketleme yani ikisi bir arada. Şöyle ki, toksik maskülenite, cinsiyetçilik, kadın düşmanlığı tavırları erkekleri kadınlarla olan romantik ilişkinin dışına itiyor. Burada hem incellerin kimlik iddiası var, benimsiyorlar, kabul ediyorlar ‘biz inceliz’ diyorlar, hem de içinde bulundukları grup tarafından etiketleniyorlar yani en belirgin, kesin olan grup bu. Bu grubun en tipik örneği, uluslararası üne ve etkiye sahip İngiliz ve Amerikalı sosyal medya kişisi Andrew Tate. Kendisi bir iş adamı ve eski kickboksçu. Ne yapıyor bu kişi? Küskün, kızgın genç erkekler üzerinde müthiş bir etkisi var, kadın düşmanlığını ve cinsiyetçi karşılıklığı pompalıyor, hiper erkeklik ideallerini savunuyor. İncel inançlı kişiler için adeta bir mıknatıs niteliğinde. Mesela 2022 Aralık ayındaki Twitter yani bugünkü X’teki takipçi sayısı 3 milyon iken sadece bir sene içerisinde 8,5 milyona çıkmış yani 2023 Aralık'ta 8,5 milyon takipçisi var. İçinde bulunduğumuz Ağustos ayında ise 9,9’a gelmiş. Şimdi bu tür insanlar eşitlik, çeşitlilik ve kapsayıcılığı benimseyen iş yerinde olduğunda ciddi bir güvenlik riski oluşturmakta.


A.B.U.: Zamanımız azalıyor, ben şunu sormak istiyorum süre bitmeden. Bu incellerin iş yerleri açısından sorunları neler yani bu tür insanların çalışma ortamlarından birazcık bahsettin ama bir de bu konuyla ilgili makro düzeyleri neden önemli, biz niye bu konuyu önemsemeliyiz?

D.T.T.: Örgütlerde cinsel kapalılık öne çıktıkça, yönetimler bireysel farklılıklara saygı duyan, seksüelliğe ve cinsiyet spektrumuna sağlıklı ve olumlu yaklaşımı koruyan kapsayıcı kültürü beslemek üzere dengeleri sağlamak konusunda zorlanabilirler. İş yerinde incellere yönelik eğitim verme gibi dönüştürücü müdahalelerin faydalı olacağı düşünülmüyor yani bu daha ziyade naif bulunuyor. Yapılması önerilen, incellerle birlikte çalışan yöneticileri ve iş arkadaşlarını bilgilendirmeye yönelik girişimler.

İş yerinde güçlü, çeşitlilik ve kapsayıcı politikaların bulunması çok çok önemli. Bu politikalar özellikle kadınların ve diğer marjinal grupların korunmasına yönelik olmalıdır ama bütün bunlar yapılmadan önce en en önemlisi bunların öncesinde iş yerleri incel kimliğinin ortaya çıkışını ve yayılmasını tanımalı yani bunun iş yeri için bir tehdit olacağını anlamalı. Daha makro düzeyde konuya bakacak olursak, enteresan bir durum, incel kimlik iddialarının ve sosyal etiketlemenin ani yükselmesi muhtemelen tesadüfi değil. Anti woke yani uyanış karşıtı söylemlerin incel hareketi ile bağlantısı olduğunu düşünmek mümkün; başka bir deyişle, incel hareketi anti woke söylemlerinin bir parçası. Örgüt ortamlarında yani şirketlerde, kamu kuruluşlarında, sivil toplum örgütlerinde, her türlü kurumda çok ciddi ilerlemeler kaydedildi. Önceleri ötekileştirilmiş olan grupların meşrulaşmasına destek veren toplumsal hareketler ve sosyal adalet yönündeki gelişmeler eşitlik, çeşitlilik ve kapsayıcılık açısından büyük farklar yarattı. Öte yandan, bu gelişmeler aynı zamanda hatırı sayılır tepkileri de ortaya çıkardı. Bu tepkiler, toplumun geleneksel ve muhafazakar kesimlerinden geldi. Ayrıca beyaz milliyetçiliği, erkek şovenizmi, antisemitizm, İslamofobi değerlerinin vücut bulduğu ‘alt-right’ yani alternatif sağ denen aşırı sağcı hareket de buna eklendi yani sosyal ilerleme yanlıları ile gelenekçiler tarafından değişime gösterilen direnç bir kopmaya işaret etmekte ve eğer bu geri tepmeler ilerlemenin taleplerini bastıracak ivme kazanmaz ise gelişim için birçok olanaktan söz edilebilir.

Bir yandan sosyal ilerleme talebi artarken, inseller ilerlemeye direnç gösteren bir grup olarak ortaya çıkmakta. Bunu yaparken alternatif saha ile, anti woke denen toplumsal duyarlılık karşıtı grupları ile ittifak içindeler vee eşitlik, çeşitlilik, kapsayıcılık karşıtı söylemlerle ortaya çıkmaktalar. Son olarak şunu da tekrar hatırlatmak isterim; daha önce konuştuk ama geleneksel olarak imtiyazda olan genç erkekler eşitlik için feminist ilerlemeleri, iş pazarındaki paylarını tehdit eden unsurlar olarak da görüyorlar - bir dipnot olarak bunu da söylemek istedim.

Y.Ş.: Bahsettiğiniz durumu İngiltere üzerinden konuşuyorsunuz değil mi?

D.T.T.: Hayır, bu son söylediğim genel çünkü inceller küresel bir olgu. Demin örnek verdiğimiz Andrew Tate mesela, takipçilerine baktığınız zaman tüm küreden kişiler bu kişiyi takip ediyorlar.

A.B.U.: Peki, programımızın sonuna yaklaştık, son bir dakikamız kaldı. Sevgili Dilek, dinleyicilerimiz bu çalışmanıza nereden erişebilir? Onu da bize lütfen ek bilgi olarak verebilirsiniz.

D.T.T.:Bu çalışma bir kitabın bir bölümü olacak, kitabın adı Navigating the Future of Gender in Work: A Research Agenda. Yayınevi ise Edward Elgar. Henüz kitap basılmadı, 2025 yılında basılacak ama çok büyük bir olasılıkla Researchgate denen web sitesinde metnin tamamına ulaşabilirler.

A.B.U.: Evet, Dilek Torunoğlu Tinay bugün bizimle birlikteydi. Çok teşekkürler bize zaman ayırdığın için Dilek.

D.T.T.: Beni davet ettiğiniz için, bu sohbeti konu başlığı yaptığınız için ben de sizlere çok teşekkür ederim. Çok saygı ve sevgiler.

E.S.: Çok teşekkürler Dilek.

A.B.U.: Evet ve bir Gündelik Hayatın Sosyolojisi programının sonuna da geldik ve bir başka programda görüşene kadar hoşça kalın. Bundan önceki yayınlarımızı hem Açık Radyo web sitesinden, hem de Spotify'ın arşivinden dinleyebilirsiniz sevgili Açık Radyo dinleyicileri, hoşça kalın.