Türkiye'de pestisit kullanımı dört yılda yüzde 51 arttı

-
Aa
+
a
a
a

Pestisit etken maddelerinden 13 tanesi Dünya Sağlık Örgütü tarafından "son derece tehlikeli", "çok tehlikeli" ve "muhtemel kanserojen" olarak sınıflandırılıyor. 

Gezegenin Geleceği: 6 Şubat 2020
 

Gezegenin Geleceği: 6 Şubat 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

Türkiye'de pestisit kullanımı son 4 yılda yüzoe 51 arttı. Pek çok pestisit için güvenli doz söz konusu değil; çünkü az miktarlarda bile maruz kalındığında, birikme yoluyla zarar veriyor. Özellikle gelişme çağındaki canlılar, anne karnındaki bebekler ve çocuklar için tehlikeli. Bu pestisit etken maddelerinden 13 tanesi Dünya Sağlık Örgütü tarafından "son derece tehlikeli", "çok tehlikeli" ve "muhtemel kanserojen" olarak sınıflandırılıyor. 13 çok tehlikeli pestisitin acilen yasaklanmasını, denetimlerin artırılması için başlatılan Zehirsiz Sofralar Projesi, ‘’Entegre zararlı yönetimi, organik tarım, permakültür, agroekoloji, bütüncül yönetim, onarıcı tarım gibi alternatif, doğa dostu pek çok tarım yöntemi ve tekniğiyle zehirsiz üretim yapmak mümkün.’’ Ayrıca Pestisitlerin zararlarından bazılarını şu şekilde sıralıyor ‘’Prostat, testis, meme kanseri, Obezite, Diyabet, Doğurganlığın azalması, Düşük sperm sayısı, Kalp ve damar hastalıkları, Zihin ve davranış bozuklukları''  ‘’Pestisitler sadece biz insanları değil; arıları, kuşları, faydalı böcekleri, su canlılarını vb. tüm ekosistemi zehirliyor.’’ denilen proje çağrısında herkesi Change.org/ZehirsizSofralar adresinde başlatılan imza kampanyasına destek olmaya çağırıyor. 

Amazon lideri uyardı

İklim Haber’den Çisil Sevinç’in haberine göre, Önde gelen bir Amazon lideri, insanlığın yerli toplulukların doğa ile iç içe yaşama üzerine ustalıklarını yok saydığı takdirde dünyadaki ekosistemlerin çökmeye devam edeceği uyarısında bulundu. Nehir havzasındaki insanları temsil eden Pan-Amazon örgütünün başkan yardımcılığını üstlenen Ekvadorlu Shuar halkından Tuntiak Katan, hükümetlerin çevre danışmanlarına milyonlarca dolar harcamasına rağmen, dünyadaki yerli toplulukların iklim krizi ve biyoçeşitlilik kayıplarıyla mücadele edebilecek toprak yönetimi yeteneklerini büyük oranda ihmal ettiklerini söyledi. Geçen sene BM iklim eylemi zirvesinde ilk yerli temsilci ünvanına sahip olan Katan, Guardian’a yaptığı açıklamada, yerli toplulukların katkılarına ve insan haklarına saygı duyulmadığı takdirde dünyanın en büyük yağmur ormanlarını harap eden 2019’daki yangınlar gibi çevre facialarının devam edeceğini söyledi. Yeni bir çalışmaya göre Amazon yağmur ormanlarında, yerli toplulukların himayesindeki bölgelerin karbonu daha iyi ayrıştırdığı bilgisinin ortaya çıkmasının üzerine Katan uyarıda bulundu. “Bizler doğanın, orman yaşamının ve topraklarımızın koruyucularıyız” diyen Katan, sözlerine “Dünyada, iklim değişikliği ile mücadele, muhafaza etme ve restorasyon adına kamu politikalarının uygulanması için yüklü para yatırımı yapılıyor. Ancak bu politikalar, ofislerinde oturan ve dünya hakkında oldukça az bilgi sahibi teknik uzmanların elinden çıkıyor” şeklinde devam etti.

Biyoçeşitlilik kaybı en büyük üçüncü risk

Biyoçeşitlilik kaybı Dünya Ekonomik Forumu tarafından dünyadaki en büyük üçüncü risk olarak belirlenerek, terör saldırıları, bulaşıcı hastalıklar ve iç savaşların önüne geçti. Davos’taki küresel seçkinler kaygılarını dile getirmişti. Ancak Katan’a göre, geçen hafta İsviçre’deki kayak merkezinde düzenlenen toplantıda hiçbir yerli temsilci bulunmuyordu. Katan, gelecek yıl düzenlenecek toplantıya gezegenin toprak, nehir ve ormanlarını muhafaza edecek yerli bir ekonomik model sunmak üzere seve seve katılabileceğini belirtti. “Eğer yerlilerin teklifleri, deneyim ve yönetim yetenekleri göz ardı edilmeye devam ederse çok daha büyük facialar yaşanacak. Amazon’daki yangın sorunları ve ormansızlaşma devam edecek, ormanlar ve sular bozulacak” diye ekledi. Katan, “Endonezya, Kongo, Kutup ve Pasifik’te bulunan topluluklardaki kardeşlerimizle koordinasyonumuz tam. Kardeşlerimizle dünyanın her yerindeki sorunlar üzerine görüşüyoruz. Örneğin Endonezya’da tropik ormanların nasıl idare edileceğini iyi biliyorlar. Ancak dünyanın diğer yerleri gibi burada da hikaye aynı: bilgileri göz ardı edilen yerli toplulukların insan haklarına saygı duyulmuyor” dedi.

'Yeşil Alanlan Çalıştayı' başladı

İstanbul’daki yeşil alanların konuşulduğu ‘İstanbul Yeşil Alanlar Çalıştayı’ başladı. Ekrem İmamoğlu, açılış konuşmasında peyzaj yapılırken sürdürülebilir ve uzun vadeli getiriler üzerinden karar verileceğini ifade etti; “Asla yeşil alanları imara açan bir belediye olmayacağız bunu bu şehrin anayasası olarak insanlarımıza sunmak istiyoruz” dedi. İmamoğlu şunları söyledi: “Küresel ısınmanın en çok konuşulduğu bu ortamda ekonomik peyzaj yaklaşımını mutlaka hayata geçireceğiz.” Çalıştayda, İstanbul’un gelişen kimliğini yansıtacak doğal bitki örtüsüne uygun yeşil alanların hayata geçirilmesi ve sürdürülebilir hale getirilmesi tüm yönleriyle değerlendirilecek. Alanında uzman akademisyenler, ilgili sivil toplum temsilcileri, kent paydaşları ile sektör temsilcilerinin katılımıyla çözüm ve proje önerileri görüşülecek. Her geçen gün artarak etkisini hissettiren küresel ısınma ve buna bağlı sorunlar, çalıştayda masaya yatırılacak. Bu önemli sorunun baskıladığı yeşil alanları koruma ve var olanı arttırma üzerine fikirler ortaya konulacak.

Norveç’te 2020’nin ilk ayında tam elektrikli ve hibrit binek araçlar %78,5 oranında pazar payına ulaştı. Norveç Trafik İdaresi Konseyi verilerine göre geçtiğimiz ay ülkede en fazla tercih edilen 20 modelin toplam satış rakamı 9.561 adet oldu. Bu araçların 4.236 adedini tam elektrikli, 1.919’u plug-in modeller olmak üzere 3.270 adedini de hibrit araçlar oluşturdu.

Bu arada Teyit’in hazırladığı ve çekimlerine geçen yıl Ekim ayında başlanan “Bildiğimiz Dünyanın Sonu” adlı mini belgesel serisi Şubat ayında yayımlanacak. Seride, gazeteci Doğu Eroğlu ile birlikte gezegeni ve bütün insanlığı tehdit eden, buna rağmen çoğunluğun hakkında pek az şey bildiği iklim değişikliği konusu enine boyuna inceleniyor. Serinin ilk bölümü “Kıyamet Günü Saati” çok yakında izleyicilerle buluşacak.