Salda Gölü'nü uzaktan sevmeliyiz

-
Aa
+
a
a
a

“Salda Gölü Koruma Alanını içeren kısımlara ayağımızla basmamalı, göle girmemeliyiz."

Salda Gölü
Gezegenin Geleceği: 21 Haziran 2022
 

Gezegenin Geleceği: 21 Haziran 2022

podcast servisi: iTunes / RSS

Türkiye'nin en derin tatlı su gölü ve Mars'ın jeolojik yapısına benzerlik gösteren iki noktadan biri olarak kabul edilen Salda Gölü'ne, beyaz kumulları ve turkuaz renkli suyuyla bu yaz da ziyaretçi akını bekleniyor. Havaların ısınması ve okulların tatile girmesi ile tatilcilerin yoğun ilgisi beklenen Salda Gölü'nde, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'nın, göl ve beyaz kumulları koruma önlemleri kapsamında, kuzeybatı kısmındaki Beyaz Adalar'ın bulunduğu alanda beyaz kumullara basmak ve buradan göle giriş yasaklanmıştı. Salda Koruma Derneği, göle giriş yasağı kapsamının genişletilmesi ve tüm gölde uygulanmasını istedi. Dernekten yapılan açıklamada, “Salda Gölü kapalı bir havza. Göle giren kirlilik bir daha çıkamaz. Göle girenlerin teri, güneş kremi, duşu, şampuanı ve onlarca atığı çok kapsamlı kirliliğe yol açmakta. Bu yüzden insanlar gölde suya girmemeli. Biriken kirlilik göl dibine çökelmekte ve canlılar için zehirli olan hidrojensülfür, metan ve amonyak oluşturmakta. Salda dünya mirası, tam koruma istiyoruz" denildi.  Dernek Başkanı Gazi Osman Şakar, “Biz göle girmenin tamamen yasaklanmasını sürekli olarak dillendiriyoruz. Havaların ısınmasıyla insan hareketliliği de yavaş yavaş başladı ve artmasını bekliyoruz. Gölün tamamında suya girilmesi ve etrafındaki beyaz kumullara basılmasının yasaklanmasını istiyoruz. Çünkü bu kumlar sadece bu göle özgü kumlar" dedi. Türkiye Tabiatını Koruma Derneği bilim danışmanı Dr. Erol Kesici de Salda'nın tüm çevresiyle bütün havza olarak korunması gerektiğini belirterek, “İnsanların vücut atıkları, kullandıkları kimyasal ürünler, tamamen gölün içinde kalmaktadır. Son yaptığımız araştırmalarda göldeki mikroorganizmalar ve bakterilerin değişime uğradığı belirlendi. Su içinde insani, tarımsal, egzoz gazları ve benzeri dış etkenli atıkların su kalitesi ve rengini değiştirdiği bilinmekte. Çevresel kirlilik nedeniyle yağışlarla gelen atıklar da gölü kirletiyor" diye konuştu. Bakanlığın sigara içilmemesi, araçla girilmemesi, piknik yapılmaması, yapı izni verilmemesi gibi önlemlerinin yerinde olduğunu da anlatan Dr. Kesici, “Salda Gölü Koruma Alanını içeren kısımlara ayağımızla basmamalı, göle girmemeliyiz. Kısacası Salda Gölü'nün suyunu gözümüzle sevmemiz gerekir. Uzaktan sevmeliyiz" dedi. 

İklim Haber’den Şenol Bali’nin haberine göre, Erzincan’ın İliç ilçesinde bulunan Çöpler Maden Sahası çevreyi ve yaşamı tehdit etmeye devam ediyor. Yaşam savunucularının ikinci “Çernobil”  olarak adlandırdığı sahanın faaliyetlerin durdurulması için hukuki mücadele devam ediyor. Firma ise maden sahasının kapasitesini arttırmak istiyor. Yaşanan heyelanlarla tonlarca siyanürün Fırat Nehri’ne karıştığı belirtilirken olası bir depremle tüm Türkiye’nin zehirleneceği kaygısı dile getiriliyor. Tunceli, Malatya ve Sivas’ın ortasında bulunan Erzincan’ın İliç ilçesine bağlı Çöpler Köyü’ndeki Çöpler Altın Madeni 2010’dan beri faaliyette. Kanadalı ve Türkiyeli ortakların işlettiği altın madeni ocağında 3 bin kişi çalışıyor. Yıllardır siyanür ve sülfrik asit yayan madenin bölgede ekolojik yıkıma neden olduğu iddia ediliyor. Yaşanan tahribatla ilgili olarak yaşam savunucuları yıllardır seslerini duyurmaya çalıştıklarını söylüyor, hukuki yollara başvurarak olası yıkımların önüne geçmenin yollarını arıyor. İddia o ki “Altın madeni ocağında oluşturulan atık göletinde biriken kanserojen ve öldürücü kimyasallar buharlaşarak doğanın üzerine ölüm olarak yağıyor. 197 futbol sahası büyüklüğündeki barajda biriken zehirli sular taşmasın diye, “evaporatör” denilen bir aletle atmosfere buhar salınıyor”. Öte yandan  geçtiğimiz süreçte madenin kapasite artırımına ilişkin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) olumlu kararı verildi. Kapasite artışı gerçekleşirse 640 futbol sahası büyüklüğünde atık havuzu kapasitesine ulaşılacağı bilgisi paylaşılıyor. Bölge ekosisteminin bozulduğu, bitki örtüsünün çoraklaştığı ve kuş türlerinin öldüğü de dillendirilen diğer zararlardan. Resmi rakamlara göre bu sahada yıllık 122 bin ton sülfürik asit kullanılıyor. Rakamlarda, 11 bin ton olan siyanür kullanımının olduğu belirtiliyor. Denetim ve incelemelerin yetersiz olduğu da dile getirilen bir başka iddia. Yine uzmanlara göre güneşe maruz kalan atık maddeler buharlaşarak atmosfere ve bulutlara karışıyor Aktivist ve aynı zamanda Çöpler Köyü sakini olan Sedat Cezayiroğlu, uzun yıllardır yaptığı çalışmalarla yaşanan tahribatı ülke kamuoyunda gündemde tutmaya çalışıyor.  Cezayiroğlu’nun çabaları ve açtığı davalar ile birçok çalışmada geri adım atılmış. Son aylarda patlamaların yaşandığını aktaran Cezayiroğlu, son patlamanın yerinin henüz tespit edilemediğini söyledi: “7 ay içinde üç defa patlama yaşandı. Son patlayan yer henüz bulunamadı. Bir aydır toprağa karışmaması gereken tonlarca siyanür toprağa geçti. Yine 39 çeşit kimyasal madde kullanılıyor. Şu an bakanlığa bağlı müfettişler inceleme yapıyor. Biz acele tespit davası açtık ancak bu beklenmeden  çalışmanın derhal durdurulması lazım. Tehlike çok büyük. Arada büyük paralar döndüğü için herke üç maymunu oynuyor” dedi.

İzmir’in Foça ilçesinde  çıkan ve kontrol altına alınan orman yangınının ardından, bir yangın da Karaburun ilçesinde çıktı. Yangın, sabahın ilk saatlerinde başlayan hava müdahalesi ile yaklaşık 14 saat sonra kontrol altına alındı.