Rapor: Alternatiflere geçiş inşaat sektöründe plastik kullanımını yüzde 95 azaltabilir

-
Aa
+
a
a
a

Araştırmacılar yaptıkları açıklamada, binalarda kullanılan plastiklerin metal, ahşap, seramik ve cam ile değiştirilmesi, ambalaj için kağıt ve kumaşa çevrilmesi ve geri dönüşüm oranlarının artırılmasının 2050 yılına kadar gezegen ısınmasına neden olan sera gazı emisyonlarını azaltabileceğini söyledi.

Fotoğraf: Thomson Reuters Foundation
Gezegenin Geleceği: 24 Eylül 2020
 

Gezegenin Geleceği: 24 Eylül 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

Araştırmacılar yaptıkları açıklamada, binalarda kullanılan plastiklerin metal, ahşap, seramik ve cam ile değiştirilmesi, ambalaj için kağıt ve kumaşa çevrilmesi ve geri dönüşüm oranlarının artırılmasının 2050 yılına kadar gezegen ısınmasına neden olan sera gazı emisyonlarını azaltabileceğini söyledi. İkame, iş modellerinde ve tüketici davranışında değişiklikler ve fosil yakıtlar kullanılmadan daha fazla plastik üretmenin bir karışımı, küresel plastik tüketimini yarı yarıya azaltabilir ve plastikten emisyonları yarıdan fazla azaltabilir. Baş araştırmacı Andrew Scott, Thomson Reuters Vakfı'na yaptığı açıklamada, plastiklerin yüzde 1-2'si dışında tamamının fosil yakıtlardan, özellikle petrol ve gazdan, değer zincirinin farklı aşamalarında üretilen emisyonlarla yapıldığını söyledi. "Biri plastik bir ürün satın aldığında, onu kullanırken aslında emisyon üretmiyor. Ancak üründe önceki aşamalardan kaynaklanan emisyonlar var ”dedi ve atılan plastiklerden emisyonların da gelebileceğini ekledi. Raporda, en büyük plastik kullanımının 2015 yılında toplam üretimin yüzde 36'sını oluşturan ambalaj için olduğu ve bunu yüzde 16 ile inşaatın izlediği belirtildi. Bununla birlikte, ahşap ve metal gibi şu anda mevcut olan plastik olmayan alternatiflere geçişin, inşaat sektöründe plastik kullanımını yüzde 95 oranında azaltabileceği belirtildi. Tek kullanımlık plastiklerle ilgili bir düzenleme ve tüketici davranışındaki değişikliklerin bir kombinasyonu, ambalaj sektöründe plastik tüketimini yüzde 78 oranında azaltabilir. Rapora göre bugün plastik atığın yalnızca yüzde 20'si geri dönüştürüldüğü için geri dönüşüm konusunda iyileştirme için çok yer var. 

Kırklareli'nde termik santral iptal

Kırklareli’nde kurulması planlanan kömürlü termik santral projesi, 2 senedir aralıksız süren mücadele sonunda iptal edildi. Böylece daha önce iptal edilen diğer santrallerle birlikte Trakya’nın verimli tarım arazileri ve temiz havası korundu. Trakya’da üç santralin iptaliyle termik santrallere bağlı yaşanabilecek 11 bin 230 erken ölümün önüne geçildi. Eğer söz konusu projeden dönülmeseydi, santral 40 yılda 230 erken ölüme, 7 bin 800 solunum rahatsızlığı vakasına, 1300 iş gücü kaybına ve hava kirliliğine bağlı senede 117 milyon Euro maliyete neden olacaktı. Greenpeace Akdeniz’in “Olmaz Be Ya” kampanyasına destek veren 75 bin kişi, Kırklareli’nin sesini yükseltmesine yardım etti. Türkiye ortalamasına göre yaklaşık 3 kat verim ortalamasına sahip tarım arazisi de korundu.  Greenpeace Akdeniz İklim ve Enerji Proje Sorumlusu Onur Akgül, konuyla ilgili yaptığı açıklama şunları dile getirdi; “Bugün kömür karşıtı mücadele için güzel bir gün. Bugün Trakya halkının ve sivil toplum kuruluşlarının mücadelesi, bir kömürlü termik santral tehdidini daha ortadan kaldırdı. Kırklareli'nde planlanan kömürlü termik santrale, yaşamları, gelecekleri ve temiz hava hakları için, ayçiçeği aşkına ‘hayır’ diyen Trakya halkı kazandı.  Projeyi mümkün kılan çevre düzeni planı değişikliği de geçtiğimiz aylarda Danıştay tarafından iptal edilmişti. Yargının verdiği bu kararı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın projenin tarım toprakları ve su kaynakları üzerindeki etkisini gözeterek aldığı bu nihai karar ile takip etmesini memnuniyetle karşılıyoruz.”  Türkiye’de üretimdeki santrallerin zehir saçtığına; planlanan projelerin de hayatımızı tehdit ettiğine dikkat çeken Akgül, aynı kararın Kahramanmaraş, Eskişehir, Ankara, Konya, Muğla ve Çanakkale gibi kömür tehdidini yaşayan şehirlerde de verilmesi çağrısında bulundu. 

'Nükleer hiç de ucuz değil'

Almanya’nın 1950’lerin ortasından itibaren kullanmaya başladığı ve 2022 yılının sonu itibariyle aşamalı olarak kullanımdan kaldıracağı nükleer enerji ve buna bağlı endüstrinin, Alman toplumuna olan maliyetine dair bir araştırma yapıldı. Ekolojik Sosyal Pazar Ekonomisi Forumu tarafından yapılan araştırma, ucuz enerji kaynağı olarak gösterilen nükleer enerjinin aslında yanlış resmedildiğini ve topluma olan maliyetinin milyarlarca euroya ulaştığını ortaya koydu.  Rechargenews.com ’un aktardığına göre, nükleer enerji endüstrisinin Alman toplumuna olan maliyetini 1 trilyon euronun üzerinde. Elektrik fiyatları ve dış maliyetleri içeren desteğin, Avrupa’nın en büyük ekonomisi olan Almanya’nın tüm enerji kaynakları arasında en fazla  teşvik alanı olduğu hesaplandı. Alman devletinin nükleer enerji endüstrisi için 1950’lerden itibaren verdiği doğrudan ve dolaylı teşviklerin tek başına 287 milyar euroluk bir yük oluşturduğu, yaklaşık 9 milyar euronun ise nükleer enerji karşıtı gösterilerde görev alan personel maliyeti ve eski Doğu Almanya’da yürütülen nükleer faaliyetlerde harcandığını dile getirdi. Ortaya çıkan maliyetler çoğunlukla elektrik fiyatlarına artış olarak yansımadı ve bu da nükleer enerji için ucuz bir alternatif algısı oluşturdu. Nükleer enerji 60 yıldan fazla Alman halkının sırtında bir yük, vergilere de aldığı teşviklerle ortak oldu. Şimdi aynı bela önce Akkuyu’da bizim başımıza gelebilir, ve hatta Sinop’ta da nükleer hayaller devam ediyor.

Yaşam savunucularına müdahale

Birgün’den Eren Aşnaz’ın haberine göre, Çanakkale’nin Kirazlı Balaban bölgesinde yapılmak istenen siyanürlü altın madenine karşı nöbet tutan yaşam savunucularına dün sabah saatlerinde jandarma müdahale etti. Yaşam savunucuları jandarmanın bulundukları çadırlara saat 06.30’da “şafak baskını” yapar gibi geldiğini ve pandemi gerekçesiyle alandan uzaklaştırıldıklarını söyledi. Nöbet tutan Seçkin Barbaros, Onur Uysal, Sema Demir ve Canan Hakko, jandarmanın bulundukları çadırları söktüğünü aktardı.