Pinaların popülasyonu gittikçe azalıyor

-
Aa
+
a
a
a

Midye olarak adlandırılan pinaların popülasyonunun azaldığı keşfedildi.

Fotoğraf: DHA
Gezegenin Geleceği: 10 Kasım 2021
 

Gezegenin Geleceği: 10 Kasım 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Balıkesir‘in Ayvalık Adaları Tabiat Parkı’nın farklı noktalarında yapılan dalışlarda deniz ekosisteminin devamında önemli role sahip ve halk arasında dev midye olarak adlandırılan pinaların popülasyonunun azaldığı keşfedildi. Dünyada kitlesel pina ölümleri 2016 yılında İspanya’da başlamıştı. DHA‘da yer alan habere göre, kıyı alanlarının tahribatı, kirlilik, yasa dışı toplama ve balıkçılıktan etkilenen pinaların hayatı şimdi de Haplosporidium pinnae parazitinin yayılması nedeniyle tehlike altına girdi. Ayvalık Adaları Tabiat Parkı’nda biyolojik çeşitliliğin korunarak, ekolojik, sosyal ve ekonomik sürdürülebilirliğin sağlanmasını hedefleyen “Deniz Çayırları” (Posidonia oceanica) projesinin koordinatörü, uzman dalış eğitmeni Koray Gerçe, pinaların ölümünün sadece Ege ya da Ayvalık’ı değil, Akdeniz havzasını kapsayan bir problem olduğuna dikkat çekti: “Ege Ekoturizm Derneği olarak Ayvalık Adaları Tabiat Parkı’nda, ‘Deniz Çayırları’ haritalandırılması projesi kapsamında birçok dalış gerçekleştirdik. Birleşmiş Milletler küresel çevre fonu desteğiyle yaptığımız çalışmalar neticesinde posedonya çayırları arasında bulunan, halk dilinde dev midye olarak adlandırılan pinaların birçoğunun ölmüş olduğunu gözlemledik. Bu çok üzücü bir durum. Sadece Ege ya da Ayvalık’a özgü bir problem değil. Bütün Akdeniz havzasını kapsayan bir problem. Suyu filtre ederek beslenen bu canlı türü, ekosistemin devamı için çok önemli. Uluslararası Doğa Koruma Birliği, tehdit altındaki tür olarak adlandırdı ve kırmızı listeye ekledi. Ayvalık bölgesinde de hızlı bir şekilde ölümler gerçekleşti. Bunu dalışlarımızda gözlemledik. Açıkçası pina mezarlığına dönmüş vaziyette.” 

BBC’den Matt McGrath’in haberine göre, Glasgow'da yapılan COP26 İklim Değişikliği Zirvesi'ne, fosil yakıt endüstrisiyle bağlantılı olarak katılan delegelerin sayısı, her ülkenin temsilci sayısını aşıyor. Global Witness adlı kuruluşun öncülüğündeki çevreciler, zirvenin başlangıcında Birleşmiş Milletler (BM) tarafından yayımlanan katılımcı listesini inceledi. Analiz sonucu iklim zirvesine fosil yakıt endüstrisinin çıkarlarıyla bağlantıları bulunan 503 delegenin katıldığı tespit edildi. Bu delegelerin, petrol ve doğalgaz endüstrisi için lobi faaliyetinde bulundukları belirtiliyor ve çevreciler bu kişilerin katılımlarının yasaklanmasını istiyor. Global Witness'tan Murray Worthy, "Fosil yakıt endüstrisi, iklim krizine karşı gerçek bir hamle yapılmasını önlemek veya geciktirmek için on yıllar harcadı. Bunun bu kadar dev bir soruna dönüşmesinin nedeni de bu" dedi. Worthy ayrıca "25 yıldır süren BM iklim görüşmelerinin küresel emisyonlarda gerçek bir kesintiyi beraberinde getirmemesinin en büyük nedeni de onların etkileri" diye de ekledi.

Dünya Belediyeler Birliği Encümen Üyesi, Sürdürülebilir Kentler Ağı Küresel Yönetim Kurulu Üyesi ve İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, dört oturumda konuşma yapmak üzere gittiği Glasgow’daki 26. BM İklim Değişikliği Taraflar Konferansı’nda (COP26) konuştu. Soyer, “İklim krizi tüm dünyayı büyük bir felakete sürüklerken İzmir’i temsilen geldiğim COP26’da, dünyanın her yerinden gelen meslektaşlarımla doğaya uyumlu yeni şehirler kurmak için çalışıyoruz. İzmir’i doğayla uyumlu yaşamın öncü şehri yapmak en temel hedefimiz” dedi. İklim Mirası Ağı, Dünya Belediyeler Birliği (UCLG), Sürdürülebilir Kentler Ağı (ICLEI) tarafından düzenlenen “Kültürün Öncülüğünde İklim Dirençli Gelecek: Nesiller Arası Diyalog (Culture Driving Climate Resilient Futures: An Intergenerational Dialogue)” başlıklı oturumda konuşan Başkan Tunç Soyer, “İklim krizi tüm dünyayı büyük bir felakete sürüklerken İzmir’i temsilen geldiğim COP26’da, dünyanın her yerinden gelen meslektaşlarımla doğaya uyumlu yeni şehirler kurmak için çalışıyoruz. İzmir’i doğayla uyumlu yaşamın öncü şehri yapmak en temel hedefimiz” dedi.

İklim değişikliğinin etkilerinin en ağır şekilde görüldüğü yoksul ülkelerin ekonomik geleceği de tehdit altında. Berlin‘de bulunan Humboldt Üniversitesi’nin yaptığı araştırmada incelenen 65 yoksul ülke ve küçük ada devletinde Gayri Safi Yurt İçi Hasılanın (GSYİH) 2050 yılına kadar yüzde 19,6 azalacağı öngörüldü. Araştırmaya göre iklim değişikliğinin beklenen seviyelerde seyretmesi durumunda bu ülkelerde GSYİH’daki azalma 2100 yılına kadar yüzde 63,9’a ulaşacak. DW Türkçe’nin haberine göre hesaplamalara, küresel ısınma nedeniyle sıcaklığın 2100 yılına kadar sanayi öncesi döneme göre 2,9 santigrat derece artacağı öngörüsü baz alındı. Ancak araştırmada, uluslararası toplumun hedeflediği 1,5 derece hedefine ulaşılması durumunda bile GSYİH’larda önemli düşüşler kaydedileceği belirtildi. Buna göre iklim değişikliğine karşı gerekli önlemlerin alınması ve 1,5 derece hedefine ulaşılabilmesi durumunda söz konusu ülkelerde GSYİH’daki azalma 2050 yılına kadar yüzde 13,1, 2100 yılına kadar da yüzde 33,1’i bulacak. Araştırmada küresel ısınma ve iklim değişikliğinden ekonomik olarak en çok etkilenecek on ülkeden 8’inin Afrika kıtasında yer aldığına da işaret edildi. Bu on ülkenin iklim değişikliğindeki mevcut durumun devam etmesi durumunda 2100 yılına kadar GSYİH’larında 2100 yılına kadar yüzde 70’lik düşüşle karşı karşıya kalacağı öngörüldü. İklim araştırmacısı Friederike Otto da aşırı sıcakların tropik iklime sahip ülkelerde ve Ekvator bölgesinde açık havada çalışmayı imkansız hale getireceğine, bunun da ilgili ülkelerde ek ekonomik zarara neden olacağına dikkat çekti.