Patlayan bir petrol kuyusundan sızan metan gazının ölçümü ilk kez uydudan yapıldı

-
Aa
+
a
a
a

Bilim insanları, rutin küresel bir araştırmasını gerçekleştiren bir uyduda, patlayan bir petrol kuyusundan sızan metan gazının ilk kez ölçümünün yapıldığını söyledi. 

Fotoğraf: İklim Haber
Gezegenin Geleceği: 19 Aralık 2019
 

Gezegenin Geleceği: 19 Aralık 2019

podcast servisi: iTunes / RSS

Uydu görüntülerinin iklim krizine karşı mücadelede önemli bir araç olarak kullanılabileceği söyleniyor. Petrol ve doğalgaz kazaları sonucunda ciddi miktarlarda, gezegenin ısınmasına neden olan karbondioksitten sonraki ikinci gaz olan metan gazı salınıyor. Uyduların, bu gibi kazaları tespit edebilmesi için oldukça dikkatli olması gerekiyor ancak özel bir şirketinn metan gazı sızıntısını rutin devriyesi esnasında saptaması sızıntı tespitlerinde bir dönüm noktası oldu. Araştırmanın ortak yazarı Steven Hamburg, sonuçların “uyduların, emisyonların nerede olursa olsun, tespit edilmesinde ve ölçülmesinde yardımcı olabilecek bir fırsat olduğunu” gösterdiğini söyledi. Bilim insanları, çevre grupları ve bazı politikacılar, uyduların sadece petrol ve doğalgaz kazalarında metan emisyonlarının tespit edilmesinde değil, Kuzey Dakota gibi sondaj sahalarındaki günlük operasyonlarda yaşanan sızıntıların tespitinde de kullanılabilmesini umuyor.

İklim krizine karşı kafaları kuma gömmeli eylem!

Güney Avustralya‘daki Yokoluş İsyanı aktivistleri Glenelg sahilinde kafalarını kuma gömerek eylem yaptı. Takım elbise ve evrak çantalarıyla kumda açtıkları çukurlara kafalarını yerleştiren eylemciler, hükümetlerinin iklim krizine karşı tavrının “kafasını kuma gömen deve kuşuna” benzediğini söyledi. Avustralya hükümetinden iklim krizine olan sorumluluğunu kabul ederek etkilerini azaltmak için somut adımlar atmasını talep eden Yokoluş İsyancıları “Hükümete bugün kafasını kumdan çıkarmasını söylemek için geldik” dedi . Grup tarafından yapılan açıklamada şu ifade kullanıldı: ‘’Avustralya’da şu anda iklim değişikliğine bağlı aşırı sıcaklığın ve kuraklıkların  artmasıyla 100’ü aşkın orman yangını gerçekleşiyor. Hükümet ise halkını, toprağını ve vahşi yaşamını korumak için anlamlı bir eylemde bulunmayı reddediyor.’’ 

ABD'liler 'parasıyla' avlanmaya devam ediyor

Amerikalı Joe Lawrance Walreven, avlanma lisansı için 140 bin dolar ödeyerek Pakistan’ın kuzeyindeki Çitral kentinde burma boynuzlu keçi avladı. Yaklaşık 1 metre 22 santim uzunluğunda boynuzu bulunan keçiyi avlayan 82 yaşındaki Walreven, ülkede bir yıl içinde keçi avlayan beşinci Amerikalı oldu. Pakistan, son bir yılda verdiği lisanslardan 555 bin dolar kazandı. Şubat ayında bir başka Amerikalı Bryan Kinsel Harlan, av izni için 110 bin dolar ödemiş ve 1 metre 4 santim uzunluğunda boynuzu bulunan bir burma boynuzlu keçi avlamıştı.  Amerikalılar Pakistan’a ayrıca mavi koyun ve Alp dağ keçisi avlamak için de geliyor. Pakistan’ın milli sembollerinden olan burma boynuzlu keçi avı için ülkede yılda sadece 12 izin belgesi düzenleniyor. Dünya Doğa ve Doğal Kaynakları Koruma Birliği verilerine göre, dünya genelinde burma boynuzlu keçi sayısının 10 bin civarında olduğu tahmin ediliyor.

Avrupa İklim Eylem Ağı'ndan rapor

Avrupa İklim Eylem Ağı, iklim krizinin bugün geldiği seviye karşısında iklim dostu ve düşük karbonlu bir ekonomiye geçişin adil olması gerektiğini örneklerle açıklayan bir rapor yayımladı. Küresel sıcaklık artışını 1,5 derecede sınırlandırmak için, karbonsuzlaşmaya geçişin daha da hızlanması gerekiyor. Madrid’de gerçekleşen, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 25. Taraflar Konferansı’nı takiben yayımlanan bilgilendirme raporuna göre, enerji sektöründe süregelen düşük karbonlu patikaya geçiş hem ekonomik hem sosyal anlamda adil ve makul olmalı. Rapor, insanları ve doğayı göz ardı etmeden, değişime uyum gösterme şansı tanıyan bir dönüşümü, karbonsuzlaşma sürecinin olmazsa olmazı olarak tanımlıyor. Ukrayna, Bulgaristan, ABD gibi ülkelerde tercihlerin daha ucuz olan yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmesi, fosil yakıt kaynaklı kirleticilere daha sıkı limit değerler koyulması, küresel iklim politikaları nedeniyle santralların kapatılması veya yatırımcı şirketlerin iflasları yüzünden gerçekleşen geçişler sosyoekonomik sorunlara yol açıyor. Raporda sunulan bu ülkelerden örnekler, plansız biçimde ve adil dönüşüm esasları olmadan gerçekleşen sektörel değişimlerin, yüksek karbonlu sektörlerde istihdam edilen işçileri ve ailelerini yaşanamaz bir geleceğe terk ettiğine işaret ediyor. Öte yandan, geçişi adil kılmaya yönelik katılımcı süreçler, yüksek emisyonlu ekonomilerin yarattığı hava, su ve toprak kirliliği, ekosistem tahribatı, yıkıcı sağlık etkileri ve yerinden edilme gibi adaletsizliklerin önüne geçmeyi vadediyor. CAN Europe, Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Elif Gündüzyeli raporla ilgili yaptığı açıklamada: “Bilimin ortaya koyduğu üzere iklim krizinin insanlık için geri dönülemez bir aşamaya gelmesini engellemek, halihazırda 1 dereceye ulaşmış küresel sıcaklık artışlarını 1,5 derecenin altında durdurmak anlamına geliyor. Bu da karbonsuzlaşmanın hızlanması, fosil yakıtların çıkarılması ve yakılmasının durdurulması, enerji verimliliği önlemleriyle enerji talebinin azaltılması demek. Bu zorunlu geçiş, başta mevcut sektörlerde istihdam edilen işçiler olmak üzere yöre halklarını zor durumda bırakmayacak şekilde gerçekleşebilir. Düşük karbonlu ekonomiye adil dönüşüm, gerçekçi, zamanında ve yerelden aktif katılım süreçleri içeren planlamalarla bölgelerin fosil dışı sektörlerdeki potansiyellerinden yararlanarak, iklim değişikliğine dirençli kalkınmayı sağlayabilir. Karar vericilerin ve yerel yönetimlerin raporda derlediğimiz adil dönüşüm örneklerinden faydalanabileceğine inanıyoruz.” dedi.