Marmara Denizi'nin 100 metre ve ötesindeki müsilaj tabakaları incelendi

-
Aa
+
a
a
a

Bilim insanları, ilk kez derin Marmara’da, yani 100 metre ve ötesinde müsilaj tabakalarını inceledi.

Gezegenin Geleceği: 28 Haziran 2021
 

Gezegenin Geleceği: 28 Haziran 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ÇED İzin ve Denetim Genel Müdürlüğünün ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü koordinasyonunda yürüttüğü Marmara Denizi Bütünleşik Modelleme Sistemi (MARMOD) Projesi'nde görev alan ve Marmara Denizi’nde müsilaj oluşumları ile ilgili çalışmalarına devam eden bilim insanları, ilk kez derin Marmara’da yani 100 metre ve ötesinde müsilaj tabakalarını inceledi. İlk kez 1210 metre derinlikte gerçekleştirdikleri çalışma kapsamında alınan numuneler laboratuvarda incelendi. ODTÜ Deniz Bilimleri Enstitüsü Müdür Yardımcısı Doç. Dr. Mustafa Yücel, yürüttükleri çalışmaya ilişkin yaptığı açıklamada, Bilim-2 gemisinin yaklaşık 3 haftadır Marmara Denizi’nde ara ara da Karadeniz’de çalışmalarını sürdürdüğünü hatırlattı. Doç. Dr. Yücel,  "100 metrelik istasyonda dip sularında bir miktar oksijen az da olsa var. O sistemi hala bir eşik noktasına yakın bir değerde tutuyor" şeklinde konuştu. Yücel "Tabandan aldığımız sediman örneklerinde de yüzeyinde hidrojen sülfür bulmadık, müsilaj da görmedik." Yücel, "Bugünün en önemli bulgusu müsilaj henüz 30-40 metre bandının ötesine geçmemiş, oralara çökmemiş." dedi.

Soğutmanın iklim krizi etkisi

Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği, SÜT-D Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, bu cumartesi kutlanan 26 Haziran Dünya Soğutma Günü'nde günlük ve endüstriyel yaşamda toplum için yeri tartışılamaz önemde soğutmanın iklim krizi etkisi ve maliyetine vurgu yapıp, uyarılarda bulundu. Prof. Karaosmanoğlu “Soğutma evimizde, taşıtımızda, okulumuzda, otelimizde, marketimizde, hastanemizde iken tarımsal ve hayvansal ürünlerin, ilaç ve aşıların üretim, depolama ve taşınmasında mühim. İklimlendirme cihazları üretimi ve kullanımı yaşam döngüsünde başta enerji kullanımı olmak üzere gezegenimize ve kesemize etki eder. Enerji kullandıkça dünyamızı ısıtan, iklim krizine neden olan sera gazları yayılırken, karbon ayak izi yükselirken, elektrik faturamız da yükselir. Tercih ettiğimiz iklimlendirme için dünyamızı ısıtarak iklimimizi değiştirmeyelim. İklim krizine neden olmayalım” dedi. Prof. Karaosmanoğlu “ İklimlendirme enerjisinin iklim krizine etkisini azaltmak için iki temel teknik yol mümkün. Doğru teknik seçimlerle enerji verimli cihaz satın alarak, bakım ve onarımların zamanında yeterli yapılması ile elektrik üretimi kaynağının güneş, rüzgâr, su ve biyokütle gibi yenilenebilir kökenli olmasının sağlanması. Sektörümüz enerji verimli cihazları piyasaya sunmakta. Yenilenebilir kökenli elektrik kullanımı için de iki temel teknik yol var. İklimlendirme yapılan binada çatıda güneş elektriği gibi yerinde enerji üreterek kullanmak ve Yenilenebilir Enerji Kaynak Garanti (YEK-G) Sistemi ile yeşil elektrik satın almak. Enerji piyasamızın yeni gücü YEK-G Belgesi ile iklimlendirme karbon ayak izini düşürecek soğutma sanayicimizin, ürünlerinde saklı enerji karbon ayak izi de düşecek ve böylece pazarda ihracat gücü artacak” hususlarına dikkat çekerek, ülkemiz iklimlendirme sektörüne emek verenlerin Dünya Soğutma Günü’nü kutladı.

Dünya Bankası'ndan iklim eylem planı

Dünya Bankası, 2021-2025 için İklim Değişikliği Eylem Planı’nı (CCAP) yayınladı. Uzmanlar, planın, Banka'nın iklim değişikliğinin aciliyeti ve enerji dönüşümü ihtiyacı konusundaki kendi söylemiyle uyuşmadığını; bunun yerine, gelişmekte olan ülkeleri kirliliğe ve daha pahalı, israfa neden olan varlık sıkıntısına maruz bıraktığını belirtiyor. 2021 yılının son itibariyle tüm fosil yakıt projelerini yatırım kapsamı dışında bırakan Avrupa Yatırım Bankası (EIB) gibi diğer bazı kalkınma bankalarının aksine, Dünya Bankası'nın yeni planı fosil yakıt finansmanına hiçbir somut kısıtlama getirmediği belirtiliyor. Türkiye'den ve dünyadan uzmanlar yeni eylem planının beklentileri karşılamadığını belirtiyor.  Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği Direktörü, Bengisu Özenç, “İklim değişikliği ile mücadele orta vadeye öteleyemeyeceğimiz kadar acil bir alan. Bu mücadele, mevcut sistemin tüm alanlarda köklü değişimini gerektiriyor. Bu dönüşüme finans sektör de dahil. Uluslararası finansın dönüştürücü gücü, özellikle Türkiye gibi tasarruf açığı olan ülkelerde daha da öne çıkıyor, yatırımlarının şekillenmesinde önemli bir rol oynuyor. Finansal akımlarda belirli bir ivmenin yakalandığı bu dönemde Dünya Bankası’nın da daha net hedefler ve tutarlı önlemlerle bu ivmeyi güçlendirmesi, Türkiye’nin Paris Anlaşması hedefleriyle uyumlu bir eylem planına geçebilmesini destekleyecek" diyor. 

Greenpeace'den kanal açıklaması

Greenpeace, yapılması planlanan Kanal İstanbul Projesi için bir açıklama yaptı. Açıklama, “Çocuklarımız için İstanbul bir masal olmasın. Yarın, Kanal İstanbul için ilk adım atılacak. 15 Milyar dolara mal olması beklenen projeye ayrılan bütçe ile İstanbul’u iklim krizine dayanıklı hale getirilebilir; çocuklarımıza mutlulukla miras bırakacak bir İstanbul var etmemizi sağlayabilir.  Eğer Kanal İstanbul projesi hayata geçirilirse, proje güzergahındaki 2 barajla birlikte tarım alanları yok olacak. Değişen iklim koşulları ile dünyayı bekleyen su ve gıda krizi karşısında 16 milyonun yaşadığı İstanbul’da adaletsizlik artacak. Artan gıda fiyatları ve suya kısıtlı erişim karşısında kırılgan kesimler daha da dezavantajlı bir konuma gelecek. 15 Milyar dolara mal olması beklenen projeye ayrılan bütçe ile aslında İstanbul’un karbon ayakizi azaltılabilir, şehir iklim krizine karşı dayanıklı hale getirilebilir; şehirde farklı kesimlerin hayat kaliteleri arasındaki uçurumlar kapanabilir” dedi.