“Marmara bir alıcı ortam ya da atık deposu olarak kullanılmamalı"

-
Aa
+
a
a
a

Greenpeace, Marmara Denizi'nde asıl sorunun müsilaj değil kirlilik olduğunu açıklayan bir bildiri yayınladı. 

Fotoğraf: Greenpeace
Gezegenin Geleceği: 7 Ekim 2021
 

Gezegenin Geleceği: 7 Ekim 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Greenpeace, Marmara’daki müsilaj sorununa dair bildiride “TBMM 2.5 aylık aradan sonra yasama çalışmalarına yeniden başladı. İlk bir araya gelecek  çalışma gruplarından biri de TBMM Müsilaj Sorununu Araştırma Komisyonu olacak.  TBMM’nin de öncelikli olarak ele aldığı konular içinde bu başlığın yer alması gösteriyor ki, Marmara’da sorun çözülmedi sadece semptom giderildi.  Şu an sayısını bilmediğimiz kadar çok tesis, Marmara Denizi’ne atık boşaltıyor. Sadece sanayi tesisleri de değil üstelik Marmara Denizi etrafındaki şehirler de. Ama bu problem, Avrupa’nın en büyük çevre projesi olarak lanse edilen Ergene derin deniz deşarjı ile içinden çıkılmaz bir denkleme dönüşüyor. Ergene Havzası Koruma Eylem Planı, Avrupa'nın en büyük çevre projelerinden biri olarak kamuoyuna duyuruldu. Bilim insanlarının tüm uyarılarına rağmen hayata geçirilen projenin ilk etabında Derin Deşarj Sistemi Doğu Hattı hizmete alındı ve kara boru hattının devreye girmesiyle Ergene Nehrini zehirleyen atık sular hedef değiştirerek Marmara Denizi'ne boşaltıldı. Ergene Derin Deşarjının başlamasıyla eş zamanlı olarak Marmara Denizi’nde normalin dışında seyreden doğa olayları gözlendi. Bunların en göze çarpanı müsilaj ve Ergene deşarj rotasında yer alan bölgelerde gerçekleşen toplu balık ölümleriydi.” dedi.Greenpeace Akdeniz Biyoçeşitlilik Lideri Nihan Temiz Ataş, “Marmara bir alıcı ortam ya da atık deposu olarak kullanılmamalı ve Ergene’den sanayi atığını boşaltan derin deniz deşarj vanası acilen kapatılmalı.” diyor. 

Türkiye’nin Paris Anlaşması’na taraf olmasını kabul eden kanun dün TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Şimdi Türkiye’nin anlaşma kapsamında verdiği taahhütleri iyileştirmesi, kömürden çıkış için bir takvim belirlemesi ve enerji dönüşümü için hızla harekete geçmesi gerekiyor. Dünyanın ortalama sıcaklığındaki artışı 1,5, bu başarılamazsa 2 derecenin altında tutmayı amaçlayan Paris Anlaşması’na Türkiye de taraf oluyor. Dün akşam saatlerinde TBMM Genel Kurulu’nda kabul edilen Paris Anlaşması’nın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi ile Türkiye, 5 yıl önce imza attığı anlaşmaya taraf olarak süreci tamamladı. Böylelikle, Paris Anlaşması’nı onaylayan 192. ülke oldu. Paris Anlaşması’nın onaylanması için bir süre önce imza kampanyası başlatan Ekosfer Derneği, kampanyaya katılan 25 bine yakın kişiye ve destek veren 48 sivil toplum kuruluşuna teşekkür etti. Ekosfer Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Özgür Gürbüz, “Bugün çok önemli bir gün. 5 yıl gecikmeli de olsa Türkiye’nin Paris Anlaşması’nı onaylaması ve bu karara TBMM’deki milletvekillerinin büyük çoğunlukla destek vermesi sevindirici. Şimdi Türkiye’nin önünde uzun ince bir yol var ama fazla zamanımız yok. Fosil yakıtlarla (kömür, petrol ve doğalgaz) vedalaşmak, enerji verimliliği ve net sıfır emisyon hedefleri için sivil toplumla birlikte gerçekçi bir yol haritası belirlemek gerekiyor” dedi.  “Paris Anlaşması Kyoto Protokolü gibi ülkelerin hedeflerini belirlemiyor” diyen Gürbüz, Paris sonrası Türkiye’nin yükümlülüğünü de şu sözlerle açıklıyor: “Anlaşmaya taraf ülkeler imza atarken verdikleri ve seragazı emisyonlarını nasıl sınırlandıracaklarını gösteren ulusal katkı beyanlarıyla kendi hedeflerini belirliyor. Türkiye de 2016 yılında verdiği Niyet Edilen Ulusal Katkı Beyanı’nda, 2012 yılında 430 milyon ton olan toplam sera gazı emisyonlarını, 2030 yılına gelindiğinde 929 milyon tonun altında tutma sözü vermişti. Bir başka deyişle emisyonlarını iki katından fazla artırabileceğini söylemişti. Bu oldukça zayıf bir hedefti ve Türkiye’nin ekonomik sisteminde hiçbir değişikliğe gitmeden bu hedefe ulaşılabileceğini o zaman da söyleyip, eleştirmiştik. 2018 yılına gelindiğinde Türkiye’nin toplam sera gazı emisyonlarının 506 milyon tonda kaldığı düşünülürse yanılmadığımızı söylebiliriz. O nedenle bu beyanın güncellenmesi gerek. Anlaşma koşullarından biri de zaten 5 yılda bir beyanların güncellenmesi. Türkiye iyi niyetli, sorumluluğuna uygun bir hedef belirlemeli, bunu da sivil toplumun görüşünü alarak yapmalı.”

Temiz Hava Hakkı Platformu’nun hazırladığı “Kara Rapor 2021: Hava Kirliliği ve Sağlık Etkileri” çalışması yayınlandı. Bu yıl dördüncüsü yayınlanan raporda, Türkiye’nin bazı illerinde yıllardır çözülemeyen ciddi hava kirliliği sorunları yaşandığı ortaya konuldu. Temiz Hava Hakkı Platformu’nun yayınladığı Kara Rapor 2021’e göre, 2020 yılında Türkiye’deki illerin yarısında, yani 42 şehirde kanserojen olan ince partikül seviyesi yeterli düzeyde ölçülmedi. 2020 yılında Türkiye’de Bitlis ve Hakkari’de DSÖ’nün önerdiği kılavuz değerlerin altında temiz hava solundu. Raporda, orman yangınları nedeniyle havaya iklim değişikliğine de neden olan siyah karbon kirleticisi salındığı belirtildi. Kirli havanın COVID-19 virüsünün vücuda girişini kolaylaştırdığı  belirtilen raporda, hava kirliliğinin genlere de etki ederek yetişkinlerde majör depresyonu ve yaşlanmayı tetiklediği vurgulandı.