İSKİ verilerine göre baraj doluluk oranı %52,47 ile sekiz ayın en düşük seviyesinde

-
Aa
+
a
a
a

İstanbul‘daki barajlarda doluluk oranı yine düştü.

Gezegenin Geleceği: 28 Eylül 2021
 

Gezegenin Geleceği: 28 Eylül 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Bir dönem kuruma tehlikesi yaşanan İstanbul‘daki barajlarda doluluk oranı yine düştü. İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) verilerine göre, kente su sağlayan barajlardaki doluluk oranı yüzde 52,47 ile son sekiz ayın en düşük seviyesinde. Ocak ayında yüzde 19’a kadar düşen barajlardaki su seviyesi, nisan ayında artan yağışlar sayesinde 80,82 ile en yüksek orana ulaşmıştı. İstanbul barajlarında en yüksek doluluk oranı yüzde 81,77 ile Ömerli‘de ölçülürken, en düşük oran ise yüzde 2,88 ile Pabuçdere‘de ölçüldü.

Yeşil Gazete yer alan habere göre, İstanbul‘da yer alan 100 yılı aşkın süredir Beykoz Çayırı olarak bilinen yeşil alanın Millet Bahçesi yapılmak istenmesine karşı bölge halkı nöbet başlattı. Beykoz Çevre Dayanışması tarafından yapılan açıklamada “Beykozda yapılmaya çalışılan doğa katliamlarını gerçekleştirmenize, İstanbul’un son kalan ormanlarını yok etmenize, yaşamdan yana duyarlı yurttaşlar olarak izin vermiyoruz” ifadeleri kullanıldı. Açıklamada Beykoz Çayır’ında haftalık nöbetlerine 25 Eylül Cumartesi tarihi itibariyle başladıklarını söylendi. Nöbette başlatılan üç farklı imza kampanyası için de imzalar toplanıyor. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na iletilecek imza kampanyasında “Ormanlar yapılaşmaya açılmasın” talebi belirtiliyor. Orman Bakanlığı’ndan ise özel ormanların kamulaştırılması isteniyor. Son olarak Beykoz Belediyesi’ne yönelik başlatılan kampanyada “Beykoz Çayırı millet bahçesine dönüştürülmesin” çağrısı yapılıyor.

İş Dünyası ve Sürdürülebilir Kalkınma Derneği (SKD Türkiye) Yönetim Kurulu Başkanı Ebru Dildar Edin, tüm dünya için iklim değişiminden kaynaklanan sorunların üstesinden gelmeye yönelik bağlayıcı kararlar almanın ve yaptırımları hayata geçirmenin oldukça önemli bir hale geldiğine dikkat çekti. Son dönemde Türkiye’de atılan adımların son derece olumlu olduğunu vurgulayan Ebru Dildar Edin, açıklamasını şöyle sürdürdü: “AB, Yeşil Mutabakat’ı yol haritası olarak benimseyip hayata geçirmeye başladı. Avrupa Komisyonu, yakın zamanda, 2050 yılında iklim nötr kıta olma yolunda FitFor55 (%55 hedefine uygunluk) başlığıyla kapsamlı bir dizi öneri paketi sunarak somut bir adım attı. AB’de yaşanan bu değişim rüzgarı hem tüm dünyanın hem de ülkemizin gündemini gerek finansal kaynaklar gerekse de yasal düzenlemeler açısından etkiliyor. Artık Türkiye’de, sürdürülebilir ekonomik büyüme için ihtiyacımız olan yasal altyapıya dair umut verici gelişmeleri çok daha sık görmeye başladık. Bu çerçevede Türkiye’de ‘AB Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın yayımlanması, ‘Yeşil Mutabakat Çalışma Grubu’ kurulacağına dair Cumhurbaşkanlığı genelgesi ve Yeni Orta Vadeli Plan’da ‘Yeşil Dönüşüm’e yer verilmesi yakın dönemde şahit olduğumuz olumlu gelişmeler arasındaydı. Cumhurbaşkanı’mızın Birleşmiş Milletler Genel Kurul’unda yaptığı konuşmasında, ‘Paris İklim Anlaşması’nı Meclisimizin onayına sunmayı planlıyoruz’ sözleri ise, Türkiye’nin bu konudaki kararlılığını ortaya koydu ve uluslararası ticaretteki rolümüzü sağlamlaştırdı.” Ebru Dildar Edin, “Dünya’daki yeşil dönüşüm gerekliliklerini yerine getiremediğimiz takdirde izole olacağız. Küresel ekonominin bir parçası olmaya ve gelişmiş ülkelerle ticaret yapmaya devam edebilmek için yeşil dönüşüm kaçınılmaz” uyarısında bulundu. Belirlenecek strateji ve alınacak somut aksiyonların, Türkiye’nin geleceğini şekillendireceğine dikkat çeken Edin, açıklamasında şu sözlere yer verdi: “Yeşil dönüşüm konusunda istikrarlı ilerleme için daha güçlü iklim politikalarına ve somut aksiyonlara ihtiyacımız var. Yeşil dönüşümün en somut araçlarından bir tanesi ise döngüsel ekonomi. Gelişmiş ülkeler artık döngüsel ekonomiyi şart koşmaya başladı. İhracatımızda AB ülkelerinin payının %50 olduğunu düşünürsek, döngüsel ekonomiye uyumu ülke olarak bizim de acilen ajandamızın en üst satırına taşımalıyız. Elimizi çabuk tutmalı ve Paris Anlaşması’nın imzacısı olarak bu konuda kararlılık sergilemeliyiz. Gerekli aksiyonları alamadığımız takdirde küresel ekonominin içindeki mevcut konumumuzu korumak mümkün olmayacak. Böylesi bir durum itibarımızı zedelemenin yanı sıra ticarette izole olmamıza da neden olabilir.”

Bank of China yeni yaptığı bir açıklamada, bu yılın dördüncü çeyreğinden itibaren Hong Kong, Makao ve Tayvan da dahil olmak üzere Çin dışında yeni kömür madenciliği ve kömür santralı projelerine finansman sağlamayacağını belirtti. Devlet tarafından işletilen kredi kuruluşunun, halihazırda imzalanmış projeleri hariç tutan duyurusu, Devlet Başkanı Xi Jinping’in Çin’in yurtdışında yeni kömür yakıtlı enerji projeleri inşa etmeyeceğine dair verdiği sözün ardından geldi. Xi herhangi bir ayrıntı vermedi, ancak politikanın nasıl uygulandığına bağlı olarak, gelişmekte olan dünyadaki kömür santrallarının finansmanı önemli ölçüde sınırlanabilir. Çin, dünyanın karbon emisyonlarını azaltmaya yönelik Paris Anlaşması’nın hedeflerini yerine getirme yolunda kalmasını kolaylaştırabileceği için, denizaşırı kömür finansmanına son vermesi için ağır diplomatik baskı altında. Xi’nin açıklaması, bu yılın başlarında Güney Kore ve Japonya’nın benzer hamlelerini takip etti ve BM Genel Sekreteri Antonio Guterres ve ABD iklim elçisi John Kerry, Çin’i Asyalı ülkelerin liderliğini takip etmeye çağırmıştı. Xi, yıllık BM toplantısında önceden kaydedilmiş video konuşmasında, “Çin, yeşil ve düşük karbonlu enerjinin geliştirilmesinde diğer gelişmekte olan ülkelere desteği artıracak ve yurtdışında yeni kömür yakıtlı enerji projeleri inşa etmeyecek” diyerek Çin’in uluslararası ilişkilerdeki barışçıl niyetlerini vurguladı.