Hatay'ın Samandağ ilçesinde deniz üzerinde petrol kirliliği tehlikesi

-
Aa
+
a
a
a

 Hatay'ın Samandağ ilçesinde deniz üzerinde petrol olduğu tahmin edilen kirlilik tespit edildi.

 Gezegenin Geleceği: 7 Eylül 2021
 

Gezegenin Geleceği: 7 Eylül 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Hatay'ın Samandağ ilçesinde öğle saatlerinde deniz üzerinde petrol olduğu tahmin edilen kirlilik tespit edildi. Sahile vuran petrol atığının nereden geldiğine yönelik Samandağ Kaymakamlığı tarafından çalışma başlatıldı. Tekebaşı Su Ürünleri Kooperatifi Çevlik Balıkçı Barınağı Başkanı Erkan Sağlamtaş, "Dün itibariyle Liman Başkanlığı'ndan Kıbrıs açıklarında denizde petrol olduğu ve bizim sahillere akıntıyla sürüklendiği haberini aldık. Sabaha karşı bununla ilgili müdahale için römorkör geldi. Römorkör kaptanından Kıbrıs büyüklüğünde olduğu bilgisini aldık. Maalesef petrolün atığını sahilde inceledik. Bu petrol buraya kadar geldi. Ciddi anlamda çevresel bir felaketle karşı karşıyayız. İnşallah gerekli müdahaleler yapılır ve bu felaketten kurtuluruz" dedi. Hatay Büyükşehir Belediyesi'nin resmi sosyal medya hesabından yapılan açıklamada, "Suriye'deki bir rafineriden sızan yaklaşık 15 bin ton petrol Samandağ sahilimize de maalesef ulaşıyor. Ulaştırma Bakanlığı ve Liman Başkanlıklarının açıklarda temizleme çalışmaları sürüyor. Büyükşehir ekiplerimiz sahilde temizliği yapıyor ancak, halk sağlığı açısından kirlilik görülen noktalarda vatandaşlarımızın denize girmemesi ve dikkatli olması önemle rica olunur." denildi.

Avrupa Birliği'nden Türkiye'ye "karbon vergisi"

Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Davut Çetin, "Paris İklim Antlaşması eğer 2021 Aralık ayına kadar onaylanmazsa Türkiye, Avrupa Birliği'nden gelen 'karbon vergisini' ödemek zorunda kalacak" dedi. Şu anda 'yeşil dönüşüm ve yeşil mutabakat'ın en önemli konuları arasında olduğunu ifade eden ATSO Başkanı Davut Çetin özetle şunları söyledi:  "Karbon salımı da artık Türkiye'nin belli oranda düşürtmekle ilgili bir taahhüt vermesi gerekiyor. Paris İklim Antlaşmasını 2015 yılında Türkiye olarak imzalamışız ama halen Büyük Millet Meclisinde onaylanmamış. Bir an evvel onaylanması lazım. Çünkü önümüzdeki günlerde Avrupa Birliği'nden karbon vergisi gelecek. Bizim ihracatçılarımız büyük sıkıntı yaşayacak. Konuşulan rakamlar ton başına 30 ila 50 dolar arasında. Bu da aşağı yukarı 2 milyar dolar civarında ihracatçıya yük getirecek. Aynı zamanda bizim oradaki rekabet şansımızı da engelleyecek. Onun için bir an önce Türkiye'nin gündemine alıp karbon salımı ile ilgili, karbon vergisini engellemek için çalışma yapmamız gerekiyor.  Yeşil mutabakatı zaten biz Odalar ve Borsalar Birliği tarafında çalışıyoruz ama artık hükümetinde gündemine getirerek konuşmamız gerekiyor. 2 tane önemli konu var Türkiye'de. Birincisi Dijital Dönüşüm, diğeri yeşil dönüşüm. Yeşil dönüşümde, dijital kadar önemli oldu. Artık o konularda çalışmamız lazım” dedi.

 

Enel Vakfı ve European House-Ambrosetti tarafından yapılan bir araştırmaya göre, mevcut hızda Avrupa, emisyonlarda 2030’da %55’lik azaltım hedefine 2051 yılında ulaşacak. Temmuz ayında Brüksel, AB 2030’da emisyonlarını 1990 seviyelerine göre %55 azaltma hedefine ulaşma yolunda ilerletmeyi amaçlayan “Fit for 55” paketi ile bir dizi iddialı önlemi açıkladı. Sunulan çalışma, 2030 hedeflerine ulaşmak için blok genelinde yaklaşık 3,6 trilyon euroluk yatırıma ihtiyaç duyulduğunu ve hedeflerin AB’nin ekonomik büyümesi üzerinde 8 trilyon eurodan fazla potansiyel bir kümülatif etkisi olduğunu söyledi. Ancak bu potansiyelin gerçekleşmesi için AB’nin çabalarını hızlandırması gerektiği konusunda uyardı. Süreci hızlandırmak için, çalışma, üye devletler arasında enerji geçişi konusunda daha yakın işbirliği çağrısında bulundu ve piyasa entegrasyonunu artırmaya yardımcı olacak bölgesel bir yaklaşım benimsedi.

Pasifik Okyanusu'nda nükleer atık tehditi 

Yeşil Gazete’deki habere göre, Japonya’daki Fukuşima Daiichi Nükleer Santrali‘nin operatörleri radyoaktif maddeler içeren bir milyon tondan fazla atık suyunun okyanusa boşaltılması için bir denizaltı tüneli inşa edeceklerini açıkladı. Santralin işletmecisi şirket, 2022 yazına kadar santralde atık suların depolandığı tankların tamamen dolacağını açıklamış bunun üzerine hükümet biriken atık suyu iki yıl içerisinde okyanusa bırakmaya karar vermişti. Şirket tarafından yapılan açıklamada, fizibilite çalışmalarını yürüttükten ve yetkililerden onay aldıktan sonra tüneli Mart 2022’ye kadar inşa etmeyi planladıkları belirtildi. The Guardian’ın haberine göre yaklaşık 2,5 metrelik bir çapa sahip olacak bir kilometrelik tünel vasıtasıyla yaklaşık 1,27 milyon ton arıtılmış atık su tesisteki tanklardan Pasifik’e dökülecek. Söz konusu atık su 2011 yılında yaşanan tsunami felaketinin ardından zarar gören tesisi soğutmak için kullanılan sudan ve her gün sızan yağmur ve yeraltı suyundan oluşuyor. Hükümet, Gelişmiş Sıvı İşleme Sistemleri (ALPS) yoluyla sudaki radyoaktif konsantrasyonları güvenli seviyelere düşürebildiklerinde ısrar ediyor. Ancak nukleersiz.org Proje Koordinatörü ve Yeşil Gazete yazarı Pınar Demircan, Yeşil Gazete’ye yaptığı açıklamada atık suyun içinde onlarca radyoaktif izotopun bulunduğunu ve suyu ayrıştırmak için kurulan ALPS arıtma sisteminin çalışmadığının tespit edildiği hatırlatmasında bulunmuştu. Şirket tarafından yapılan açıklamada, tahliyeyle ilgili itibar kaybı için tazminat ödemeye hazır oldukları belirtildi. Ayrıca Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) tarafından boşaltımın güvenliğine ilişkin teftişleri kabul edecekleri belirtildi. Fukushima balıkçılık birlikleri, okyanus deşarjına şiddetle karşı çıkıyor. Onlar için balıkçılık endüstrisine yönelik bu tehdit bir ölüm kalım meselesi. Şirkete engel olmak için dünya çapında başlatılmış bir imza kampanyası da bulunuyor. İsteyenler kampanyaya nukleersiz.orgadresi üzerinden dahil olabiliyor.