Çin’in kömür üretimi, rekor seviyeye çıktı.

-
Aa
+
a
a
a

Çin, geçtiğimiz ay 384,67 milyon ton fosil yakıtı madenlerinden çıkardı. Önceki rekor ise kasım ayındaki 370,84 milyon tondu

Gezegenin Geleceği: 20 Ocak 2022
 

Gezegenin Geleceği: 20 Ocak 2022

podcast servisi: iTunes / RSS

Çin’in kömür üretimi, geçtiğimiz yıl devletin madencileri kış aylarındaki gaz krizini önlemek ve ülkenin enerji arzını korumak adına üretimi artırmaya teşvik etmesiyle beraber rekor seviyeye çıktı. Dünyanın en büyük kömür üreticisi ve tüketicisi olan Çin, geçen ay 384,67 milyon ton fosil yakıtı madenden çıkardı. Önceki rekor ise Kasım ayındaki 370,84 milyon tondu. Hükümet, maden işçilerine ülkenin ekonomik büyümesine yardımcı olmak için maksimum kapasitede çalışmaları çağrısı yapmasının ardından, Kasım ayındaki rekor hızlı bir şekilde kırıldı. Resmi hükümet rakamları, Çin’in aşırı kömür tüketiminin ülkeyi bir bütün olarak yıl boyunca yüksek miktarda kömür üretmeye teşvik ettiğini gösteriyor. Çin’in kömür üretimi, BM’nin Glasgow’daki COP26 iklim görüşmelerinden aylar sonra iklim kampanyacılarına bir darbe vurarak, bir önceki yıla göre %4.7 artarak 4.07 milyar ton ile tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı.

Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı (IRENA) tarafından hazırlanan “Enerji Dönüşümünün Jeopolitiği: Hidrojen Faktörü” başlıklı rapora göre, hidrojen yakın zamanda ülkelerin enerji ticareti ve iş birliklerinde bölgesel faktörleri ön plana çıkaracak, yenilenebilir enerji kullanımı ve kurulumundaki artışı hızlandıracak. Hidrojen sektörü, petrol ve doğalgaz sektörüne oranla daha rekabetçi ve kazançlı olacak. Dünya genelinde 30’dan fazla ülke ve bölge hidrojen stratejisi geliştiriyor. Geliştirilen stratejilerde hidrojenin ihraç edilmesi ve sınır ötesi hidrojen ticareti konuları ön plana çıkıyor. Enerji sistemlerini fosil kaynaklardan arındırmak isteyen ülkelerin 80’i bu alanda hidrojeni güçlü bir alternatif olarak görüyor. Bu durumun, 2030’lu yıllara kadar sınır ötesi hidrojen taşımacılığını artırması bekleniyor. Temiz enerji sektörü yap-bozunun “kayıp parçası” olarak nitelendirilen hidrojen sektörü, enerjide değer zincirinin yeniden yapılanmasına neden olabilecek gelişmeler gösterdi. Hidrojenin kullanılmak istendiği alanların başında rafineriler geliyor. Bunu çelik üretimi ve uluslararası taşımacılık faaliyetleri, uzun mesafeli uçuşlar, mevsimsel depolama ve çok yüksek sıcaklarda ısıtma gibi alanlar takip ediyor. Rapora göre, 2050’ye kadar hidrojenin elde edilmesi sürecini kapsayan elektrolizin piyasa potansiyeli 60 milyar dolar, hücre yakıtı teknolojisinin piyasa potansiyeli ise 25 milyar dolar olarak hesaplanıyor. Bu alanda Çin, Avrupa ve Japonya önemli bölgeler olarak öne çıkıyor. IRENA’nın iklim değişikliğinde küresel sıcaklıkların 1,5 derece azaltılmasını hedefleyen senaryosuna göre, 2050’ye kadar hidrojen, nihai enerji kullanımının %12’sini karşılayacak. Hidrojen üretiminde gerekli olan enerjinin büyük bir kısmı yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlanabilecek, kalanı ise doğalgaz ve karbon yakalama ve depolama faaliyetlerinden elde edilecek. Yenilenebilir enerji maliyetlerinde düşüş olmasına rağmen, hidrojenin taşınmasının hâlâ maliyetli olduğu belirtilen rapora göre bu alanda iş birlikleri artacak. Mevcutta bulunan doğalgaz hatları teknik modifikasyonlar ve yenileme sayesinde hidrojenin taşınması için uygun hale getirilebiliyor. Özellikle yeşil hidrojenin üretiminde güneş, rüzgar gibi yenilenebilir enerji kaynaklarının yoğun olarak kullanıldığı alanlar öne çıkıyor. Tesislerin suyun kolay erişilebilir olduğu yerlerde bulunması yeşil hidrojen üretiminde avantaj sağlıyor.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, geçen yıl ülke genelinde yapılan çevre denetimlerinde mevzuata aykırı hareket eden tesislere verilen cezaları açıkladı. Buna göre, 2021 yılında 81 ilde 56 bin 211 çevre denetimi yapıldı. Doğayı kirleten 3 bin 941 tesise toplam 350 milyon 228 bin 270 TL idari para cezası uygulanırken, 406 işletme de faaliyetten men edildi. Ancak hiçbir ücret doğaya verilen zararın bedelini karşılamayacak!

Urfa‘da hububat ekimi yapan çiftçiler, kasım-aralık aylarında yağışların mevsim normallerinin çok altında olması ve bölgede yaşanan kuraklık tehlikesi nedeniyle tedirginlik yaşıyor. Harran Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Ali Çullu, geçen yıl Türkiye’nin büyük bir bölümünde kuraklık yaşandığını, bu yıl da bölgede yağışların yetersiz olduğunu söyledi. Geçen sezon kurak bir yıl geçiren çiftçilerin talebi üzerine Devlet Su İşleri Bölge Müdürlüğü, Harran ve Suruç ovalarına bu yıl daha erken su bırakmıştı. Çiftçiler de kanallara su bırakılmasıyla ekinleri sulamaya başladı. Ancak, ekinlerin sağlıklı olması için ocak ayında düzenli yağışlara ihtiyaç var. Mehmet Ali Çullu, “Ekim ayı itibarıyla çiftçilerimiz hububatı toprakla buluşturdu. Özellikle sulama imkanı olmayan ve tamamen yağışa bağlı olan kırsal alandaki çiftçilerimiz kuraklık endişesi yaşamaya başladı. Ekim ve aralık ayı süresince yağışlar istenen seviyede değil. Ürünler şu anda tam anlamıyla strese girmediği için çıkışlarında sorun yaşanmayabilir. Şu anda yağışlar yıllık ortalamanın çok altında bu da toprağı yeteri kadar doyuramadığı için çiftçilerimiz panikledi. Su istediler, DSİ de ovalara bu yıl erken su bırakmak zorunda kaldı. Şu anda toprağın nemi yeteri kadar. Fakat çiftçi panik durumda. Yağmur yağmamasına karşı garanti olsun diye sulamaya çalışıyor.” dedi. Çullu, “Türkiye’de İç Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi gibi yarı kurak bölgelerde bir damla suyun dahi önemi çok büyük. Akıllı yöntemlerle ve akıllı projelerle bunu önlemeye çalışmasak ileride çok ciddi sorunlarla karşılaşabiliriz. Önemli olan daha çok üretmek için suyu nasıl daha etkin kullanabiliriz onu öğrenmemiz gerekiyor.” dedi.