Bostanlı sahili 'deniz marul'uyla kaplandı

-
Aa
+
a
a
a

İzmir Körfezin'in kuzeyinde kalan Mavişehir semtindeki balıkçı barınağına yakın kıyılarda oluşan "deniz marulu" adı verilen yeşil renkli deniz yosunları Bostanlı sahil kıyılarını kapladı. 

Fotoğraf: AA
Gezegenin Geleceği: 12 Ekim 2021
 

Gezegenin Geleceği: 12 Ekim 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Yeşil Gazete’de yer alan habere göre, İzmir‘in Karşıyaka ilçesindeki Bostanlı sahilinde kıyıya yakın noktalar, “deniz marulu” adı verilen yeşil renkli deniz yosunlarıyla kaplandı. Körfezin kuzeyinde kalan Mavişehir semtindeki balıkçı barınağı yakınındaki kıyılarda başlayan deniz marulu oluşumu, Bostanlı İskele yönüne doğru kıyı boyunca ilerledi. Deniz marulları nedeniyle suyun kıyıya yakın kısmı yeşile büründü. Bostanlı’nın karşı kıyısında kalan İnciraltı‘ndaki Çakalburnu Lagünü‘nde de deniz marulları görülmeye başlandı. Flamingo, ördek, ak balıkçıl, sakarmeke, martı gibi kuşları konuk eden lagünde suyun üzerinin önemli bir kısmı deniz marullarıyla örtüldü. İzmir Büyükşehir Belediyesi ekipleri, Bostanlı sahilindeki deniz marullarının toplanması için çalışma yürütüyor. İzmir Katip Çelebi Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tevfik Tansel Tanrıkul, AA muhabirine yaptığı açıklamada bir alg türü olan deniz marullarının çevresel ve beslenme şartlarının uygun olması halinde aşırı çoğalabildiklerini söyledi. Tanrıkul, “Sularda, özellikle körfezlerde azot ve fosforun artmasının nedeni ise yüzde 90 ihtimalle evsel atığa bağlı kirlilik. Evsel atıklar dereler ya da kanalla denize ulaşıyor. Sudaki değerleri kritik noktalara geldiği zaman alglerin üremesinde iyi bir besleyici ortam oluşturuyorlar” diye konuştu. Besin açısından zengin, akıntının olmadığı, su sıcaklığının 20 derecenin üzerinde olduğu, sığ bölgelerde çoğalmanın kolay olduğunu ifade eden Tanrıkul, bu marulların denizdeki bitkisel faunayı baskıladığını ve bundan faydalanamayan balıkları olumsuz etkilediğini anlattı. Deniz marullarının kısa ömürlü canlılar olduğunu dile getiren Tanrıkul, “Şartların değişmesiyle ölüyorlar. Asıl problem öldükten sonra ortaya çıkıyor. Çürümesiyle beraber suda daha kötü bir kimyasal kirlilik meydana getiriyor. Kıyılarda kirli bir görüntü oluşuyor. Çürümesiyle beraber bir hidrojen sülfür havaya karışıyor, bu da insanları rahatsız edecek bir kokuşma ortamı oluşturuyor.” ifadelerini kullandı. Tanrıkul, “Kirleticilerin engellenmesi, azaltılması veya durdurulması gerekir. Bunlar da çevre sağlığı, yerel yönetimlerle ilgili konular.” dedi. Tanrıkul, deniz marullarını “müsilajın öncüsü” olarak adlandırdı. Tanrıkul, her ikisinin de suyun kimyasal niteliklerinin bozulmasına veya dengesinin değişmesine bağlı olarak şekillenen doğa olayları olduğuna dikkati çekti. Tanrıkul, “Müsilaj deniz marulundan daha sıkıntılı bir problem, çevreye daha fazla etkisi var. Ancak deniz marulunun görülmesi demek önceden bir uyarı demek gibi bir şey oluyor. Deniz marulunun üremesi yavaşlarsa veya ortam düzeltilebilirse özellikle kirlilik açısından müsilajın görülme ihtimali olmayacak. Eğer su kirliliğine engel olamıyorsak mutlaka arkasından değişik çevresel felaketler gelecek. Bugün deniz marulunu engelleyemezsek, çözüm bulamazsak arkasından da maalesef müsilaj gelecek.” dedi.

BM İnsan Hakları Konseyi, temiz ve sağlıklı bir çevreye erişimi temel bir hak olarak kabul ederek, iklim değişikliğine karşı küresel mücadeleye ve bunun insanlar üzerindeki yıkıcı sonuçlarına resmi olarak ağırlığını koydu. Oylama, başta ABD ve İngiltere olmak üzere bazı ülkelerden gelen eleştirilere rağmen ezici bir çoğunlukla geçti. BM’nin insan hakları ve çevre özel raportörü David Boyd, kararı “tarihi bir dönüm noktası” olarak nitelendirerek, “Küresel çevre krizinin her yıl dokuz milyondan fazla erken ölüme neden olduğu bir dünyada bu, hayatı değiştirebilecek bir potansiyele sahip” dedi. Eski bir BM özel raportörü olan John Knox, oylama öncesinde kararı eleştirenlerin “tarihin yanlış tarafında” olduğunu söyledi. Dünya Sağlık Örgütü, yılda yaklaşık 13,7 milyon ölümün, yani küresel olarak gerçekleşen ölümlerin yaklaşık %24,3’ünün, hava kirliliği ve kimyasal maruziyet gibi çevresel risklerden kaynaklandığını tahmin ediyor.

Google, iklim değişikliği hakkındaki yanlış bilgileri destekleyen veya bu tür içerikleri para kazanmak için kullanan dijital reklamlara karşı harekete geçti. Google, iklim değişikliği inkarcılarının gelirlerini sınırlamak ve platformlarında yanlış bilgilerin yayılmasını durdurmak amacıyla iklim değişikliğini inkar eden reklamları kaldıracak. Bu yeni politikanın geçen hafta aşıyla ilgili yanlış bilgilere kapsamlı yasak getirildiğini açıklayan YouTube için de geçerli olacağı belirtildi. Açıklamada, giderek artan sayıda reklam ve yayıncı ortağının iklim değişikliğiyle ilgili yanlış iddiaları destekleyen veya birlikte yayımlanan reklamlarla ilgili endişelerini dile getirdikleri aktarılarak, “Reklam verenler, reklamlarının bu tarz içeriklerin yanında görünmesini istemiyor” ifadesine yer verildi. Öte yandan YouTube’daki yayıncı ve içerik oluşturucularının da “bu iddiaları tanıtan reklamların sayfalarında veya videolarında görünmesini istemedikleri” kaydedildi. “İklim politikası” veya “iklim değişikliğinin değişen etkileri hakkında kamuya açık tartışmalar” gibi diğer konularla ilgili içeriklerde reklamlara izin verilmeye devam edilecek.

 

Sürdürülebilirlik Adımları Derneği, Hollanda Kraliyeti Başkonsolosluğu desteğiyle gerçekleştirdiği proje kapsamında, Amaçlar için İletişim Sohbetleri devam ediyor. Amaçlar için İletişim Sohbetleri'nin yedincisi 13 Ekim Çarşamba günü, 16:30'da gerçekleşecek. İletişim Sorumlusu Selin Ekşioğlu'nu ağırlanacağı yayında sürdürülebilir bir gelecek için iş dünyasının rolünü, sürdürülebilirlik iletişimini ve itibar ile ilişkisini konuşulacak.