Beşiktaş‘taki “çınar kanseri” tartışmaları

-
Aa
+
a
a
a

Beşiktaş‘taki 112 çınar ağacının çınar kanseritartışmalar sürerken TEMA Vakfı açıklama yayımladı.

Gezegenin Geleceği: 22 Mart 2022
 

Gezegenin Geleceği: 22 Mart 2022

podcast servisi: iTunes / RSS

Yeşil Gazete’de yer alan habere göre, İstanbul Büyükşehir Belediyesi‘nin, Beşiktaş‘taki Çırağan Caddesi‘nde yer alan koruma altındaki 112 çınar ağacının “çınar kanseri” nedeniyle kesilmesine ilişkin tartışmalar sürüyor. Tartışmalar sürerken TEMA Vakfı, konuya ilişkin gerçekleştirdiği çalışmaların ardından, bir açıklama yayımlayarak koruma altındaki 112 ağacın, latince adı “Ceratocystis platani” olan mantarın yol açtığı çınar kanseri hastalığı nedeniyle kesildiğini bildirdi. Hastalığın risk grubunun çok yüksek ve mutlaka karantina tedbirleri alınması gereken salgın bir hastalık olduğuna dikkat çekilen açıklamada, “kuş, böcek, insan eliyle, kazalarla veya rüzgar gibi nedenlerle oluşmuş yara dokularından, budama alet ve ekipmanlarından, toprakta köklerin birbirine temasından ya da yağmur suları dahil pek çok şekilde kolaylıkla bulaştığı belirtilerek “Bulaştıktan sonra hızla çoğalıp ve kısa sürede ağacın iletim dokularını tıkayarak ölümüne neden olmakta” denildi. Açıklamada hastalığın tedavisinin mümkün olmadığının altı çizilerek şunlar ifade edildi:  “Mantarın ağacın iletim demetlerini tıkaması ve topraktan alınan suyun iletimi kesmesi, yerleştiği iletim demetlerinin kök, gövde ve sürgünlerde olması nedeniyle hastalıklı ağaçların bakım çalışmaları ile kurtarılması da mümkün değil. Karantina tedbirleri alınarak ağacın kesilmesi ve imha edilmesinden başka önerilen bir çare bulunmamakta. Konunun uzmanı bilim insanlarının hazırladığı rapor dikkate alınarak hastalıklı ağaçların kesilmesinin, hastalıkla mücadele ve daha fazla ağaca sirayet etmemesi için gerekli bir işlem olduğu değerlendirilmekte” dendi. 

WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), 2021 yazında ülkemizde yaşanan tarihi orman yangınlarını takiben Natura Doğa ve Kültür Koruma Derneği’nden bir grup akademisyenin işbirliği ile hazırlanan “Akdeniz Bölgesi’ndeki Büyük Orman Yangınlarının Ekolojik ve Sosyo-Ekonomik Etkileri” konulu raporu 21 Mart Dünya Ormancılık Günü’nde kamuoyuna sundu. Rapor, 2021 yazında meydana gelen büyük yangınların yol açtığı ekolojik ve sosyo-ekonomik etkileri inceliyor. Yangın öncesi, sırası ve sonrasına dair önerilerde bulunuyor. Toplumların ormanlara yönelik ilgisini artırmak amacıyla, 21 Mart 1971 tarihinde, Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından kabul edilerek, doğada yeni bir yeşerim döneminin başlangıcı sayılan 21 Mart Dünya Ormancılık Günü, 1975’ten bu yana ülkemizde de kutlanıyor.

Bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye’de son 20 yılın istatistiklerine göre her yıl ortalama 2-3 bin orman yangını çıkıyor ve yaklaşık 7-8 bin hektar alan yanıyor. 28 Temmuz 2021’le başlayan 15 gün içinde, 54 ilde, 250’nin üzerinde orman yangını meydana geldi ve bu yangınlardan yaklaşık 150 bin hektar orman alanı etkilendi. Büyük yangın sayısı ise 16 oldu. Tarihimizin en büyük örnekleri olarak kayıtlara geçen bu yangınların, yalnızca doğa (bitki örtüsü ve yaban hayatı) üzerinde değil, yöre insanı üzerinde de sosyal, ekonomik, psikolojik etkileri oldu. Yangınlarda 13 kişi yaşamını yitirdi; köyler ve kırsal yerleşim alanları boşaltıldı. 

Araştırmalar, hava kirliliğine uzun süre maruz kalmanın otoimmün hastalık riskini artırabileceğini buldu. Partiküllere maruz kalma halihazırda felç, kanser ve zihinsel sağlık sorunları ile ilişkilendirildi. 2019’da yayımlanan küresel bir inceleme, vücuttaki hemen hemen her hücrenin kirli havadan etkilenebileceği sonucuna vardı. Verona Üniversitesi’ndeki araştırmacılar ise, yüksek düzeyde hava kirliliğine uzun süreli maruz kalmanın yaklaşık %40 daha yüksek romatoid artrit (iltihaplı romatizma) riski, %20 daha yüksek Crohn ve ülseratif kolit gibi inflamatuar bağırsak hastalığı riski ile ilişkili olduğunu saptadı. Lupus gibi bağ dokusu hastalıkları için ise bu oran %15. Çalışma, PM10 ve PM2.5 seviyelerin üzerindeki partiküllere genel olarak uzun süreli maruz kalmanın, sırasıyla %12 ve %13 daha yüksek bir otoimmün hastalık geliştirme riski ile ilişkili olduğu sonucuna vardı.

 Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras,  projenin, Türkiye'nin en önemli sulak alanlarından birisini tahrip ettiğini ve DSİ'den habersiz barajlar yaparak doğal su kaynaklarının yönünü değiştirdiğini duyurdu. Yüzlerce farklı kuş türüne ev sahipliği yapan Mandalya Körfezi’ne tüm itirazlara ve bilimsel uyarılara rağmen milyar dolarlık rant projesinin doğal su kaynaklarının yönünü değiştirdiği ortaya çıktı. Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras, Instagram hesabından yaptığı paylaşımda şu ifadeleri kullandı: “...hatırlarsanız önce Bodrum’da olduğunu söyleyerek tanıttığınız, itirazımız üzerine Milas’ta olduğunu kabul ettiğiniz “suni cennet” projenize karşı sivil toplum örgütlerinin açtığı davalarda mahkeme tarafından tespit edilen bilirkişi heyeti, projenizin; 197 tür kuşun yaşadığı Tuzla Sulak Alanını yok edeceğini tespit etmekle birlikte, ÇED raporu alabilmek için verdiğiniz “Su kaynaklarını olduğu gibi bırakacağız” taahhüdünüze rağmen, DSİ’den habersiz olarak yaptığınız baraj ve göletleri de tespit etmiş!! Membranlı göletlerle yönünü değiştirdiğiniz derenin akışı kesilen tatlı suyu, sizin şirketler grubunuzun değil, halkın malı. Özetle size demek istediğim, biz bu olup bitenleri görmemezlikten gelmeyiz, gelmeyeceğiz.”