Avrupa Birliği'ndeki doğal yaşam alanlarının yüzde 80'i risk altında

-
Aa
+
a
a
a

Avrupa Çevre Ajansı tarafından yayımlanan yeni bir raporda, Avrupa Birliği’nin doğal yaşam alanlarının yüzde %80’inden fazlasının risk altında olduğu belirtildi.

Gezegenin Geleceği: 22 Ekim 2020
 

Gezegenin Geleceği: 22 Ekim 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

2013-2018 dönemini kapsayan raporda, bu alanlarda yaşanan bozulmanın 2007-2012 dönemine göre arttığı kaydedildi. Altı yıl süren çalışmada, uzmanlar 28 AB üyesi ülkede çevreye zarar veren 67 binden fazla insan faaliyetini kaydetti. Raporda, vahşi yaşamdaki türlerin yoğun tarım, kentsel büyüme, turizm, ormancılık ve iklim değişikliğiyle meydana gelen artan kuraklık ve azalan yağışlarla nedeniyle tehlike olduğu belirtildi. Sonuçlarda, Avrupa’daki kuş türlerinin %47’sinin habitatlarına verilen zarar nedeniyle yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğu görüldü. Özellikle, tüm kıta genelinde tarla kuşlarının ve fundalıkların azaldığı vurgulandı. Raporun yazarlarından Carlos Romao, “Açıkça Avrupa’da büyük ölçekli bir restorasyona ihtiyacımız var. Bu sadece biyolojik çeşitlilik için değil, aynı zamanda iklim değişikliği gündemi için de bir zorunluluk” ifadelerini kullandı.

BIFED'de iki ekolojik belgesel

Bozcaada Uluslararası Ekolojik Belgesel Festivali’nde (BIFED) finalistler belli oldu. 2-8 Kasım tarihleri arasında çevrimiçi olarak bir platform aracılığıyla izleyicisiyle buluşacak festivalde 15 yapım arasından kazananları belirleyecek jüri de açıklandı. Sular altında kalmakta olan Hasankeyf’te 21 günlük yaşam döngüsünü gözlemlerle ve hislerle anlatan Rûken Tekeş imzalı “Aether” ile inşaat ve otoyol projeleriyle Karadeniz kıyılarına verilen tahribatları gözler önüne seren Türkiye-Almanya ortak yapımı “Kuzey Ormanları” Türkiye’deki ekoloji sorunlara dair iki dikkat çeken belgesel olarak göze çarpıyor.  Bu iki önemli konu haricinde denizel yaşam, ağaçlandırma, maden, iklim değişikliği, çöp, nükleer, tarım, tohum gibi başlıklar festivalde öne çıkıyor. Ayrıca tüm dünyayı etkileyen salgın nedneiyle ülkelerin sağlık sistemleri sorgulanırken BIFED’de doğrudan sağlık sistemiyle ilgili belgeseller de dikkat çekiyor. 

İstanbul'un barajları alarm veriyor

İstanbul‘a içme suyu sağlayan barajlar alarm veriyor. Kurak geçen yaz aylarının ardından beklenen sonbahar yağmurlarının gelmemesi nedeniyle barajlardaki su seviyesi hızla azalıyor. İstanbul’un barajlarındaki doluluk seviyesi son 15 günde yüzde 35,36 dan 32,03’e kadar geriledi. Son haftalarda yağan şiddetli yağışların barajlardaki doluluk oranına etki etmediğini belirten İTÜ Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Orhan Şen, “Bu yağışların barajlara faydası olmadı. Çünkü sağanak yağışlardı ve yüzeysel akışla akıp gitti” dedi. Kış aylarında yağacak yağışların barajlar için önemli olduğunu vurgulayan Prof. Şen şunları söyledi:  “Türkiye’de içme suyu açısından en önemli şey yaz aylarındaki değil, kış aylarındaki yağış. Su yılı bizde 1 Ekim’de başlar.  1 Ekim’den 1 Ekim’e kadar bilançoyu değerlendiririz. Kış aylarında gök gürültülü şimşekli yağışların olmaması gerekiyor. Yağmurun yavaş yavaş yağması gerekiyor.  Sanıyorum ki barajlardaki doluluk oranı yüzde 35 civarında. Burada büyük göllere, yani Darlık, Terkos, Küçükçekmece‘deki doluluğa bakmak lazım” diye konuştu Prof. Dr. Şen, bu yıl kış aylarındaki yağışların da düşük seviyelerde olacağını ifade etti:  “‘Bardaktan boşalırcasına yağmur yağdı ne kuraklığı’ deniyor. Evet kuraklıktan bahsediyoruz. Yağışların böyle olmaması gerekiyor.  Gök gürültülü sağanak yağışlar değil, yavaş yavaş yağan yağışların olması lazım ki yer altı sularına etki etsin ki bunlardan barajlar faydalansın. Böyle bardaktan boşalırcasına yağdığı zaman denizlere gidiyor, yer altı kaynaklarına ulaşmıyor. Bu yüzden bu seneki yağışlar önemli. Bu yılın analizlerini yaptığımız zaman parlak bir gelecek görünmüyor. Yağışların düşük geçeceğini görüyoruz” İstanbul’daki barajların şu anda sadece 5 milyonluk nüfusa yetebileceğini söyleyen Prof. Dr. Şen şöyle devam etti:  “2018 ve 2020 yıllarını ele aldığımızda şubat, mart, nisan ayı dünyada bile çok sıcak geçti. Türkiye’de yaz ayı yine 2,4 derece sıcaklık artışıyla geçti. Bunlar önemli sıcaklık artışları. Bu sıcaklık artışları devam ediyor. Kar yağışı da sıcaklığa bağlı. Kritik sıcaklığa gelmezse yani 5 derecenin altına düşmezse kar yağmaz. Her yıl 700 kilogram yine yağıyor ama aşırı yağış olduğu için bir faydası olmuyor. Barajların doluluk oranlarına baktığımızda 2014 yılından sonraki en düşük seviyedeyiz. İstanbul’daki barajlar 16-17 milyonluk nüfusta sadece 5 milyon kişiye yeter. Bir de kuraklık olduğunu düşünün o zaman problem çıkar” diye konuştu.

Rize'de su sıkıntısı yaşanıyor

Türkiye’nin yıllık 2 bin 400 kilogram yağış oranıyla en çok yağış alan ili olan ve her ay yaşanan sel, heyelan ve taşkınlarla gündeme gelen Rize’de su sıkıntısı yaşanıyor. Kentte son aylarda yaşanan kuraklık nedeniyle içme suyu kaynakları azaldı. Su tutulan göletlerin bulunmadığı kentte arıtılan dere suyu kaynakları içme suyu şebekesine veriliyor. Kentte su sorunu yaşanmaması için akan yüzey sularının biriktirileceği gölet projesi uygulanacak. Rize Belediye Başkanı Rahmi Metin, kentte yağmur yağdığı zaman yüzeyden akan suların biriktirebileceği gölet olmadığını belirterek bu nedenle zaman zaman su sıkıntısı yaşandığını söyledi.