Atina, en sıcak sonbaharını yaşadı

-
Aa
+
a
a
a

Atina, 2023 yılının Eylül-Kasım aylarında 19. yüzyıl ortasından bu yana en sıcak sonbaharını yaşadı.

Gezegenin Geleceği: 19 Aralık 2023
 

Gezegenin Geleceği: 19 Aralık 2023

podcast servisi: iTunes / RSS

Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün internet sitesinde yer alan verilere göre, 9,3 derece olan 1991-2020 dönemi Kasım ayı ortalama sıcaklığı, geçen ay 12,5 dereceyle normallerin 3,2 derece üzerinde gerçekleşti. Türkiye’de 2010’un Kasım’ında da ortalama sıcaklık 12,5 derece ölçülmüştü. Bu yılın Kasım ayı ortalama minimum sıcaklıkları, 1991-2020 dönemi minimum sıcaklık normallerinin 0,8 derece üzerinde gerçekleşirken maksimum sıcaklık normallerinin ise 4,1 derece üzerinde oldu. Marmara Bölgesi’nin Kasım ayı, uzun yıllar ortalama sıcaklığı 11 dereceyken, bölgede geçen ay ortalama sıcaklık 14,2 dereceyi gördü. Uzun yıllar Kasım ayı maksimum sıcaklık değeri 27,2 derece olan İstanbul’da geçen ayın sıcaklığı 29,6 derece ölçülürken, aradaki sıcaklık farkı 2,4 derece oldu. Yavaş değil artık hızlı bir biçimde pişiyoruz. Durum Yunanistan’da da farklı değil. Araştırmacıların Atina Ulusal Gözlemevi için hazırladıkları rapora göre, Yunanistan’ın başkenti Atina, 2023’ün Eylül-Kasım aylarında, hava durumu ölçümlerinin başladığı 19. yüzyıl ortasından bu yana en sıcak sonbaharını yaşadı. Bu dönemde ortalama sıcaklıklar 21,7 olurken, gün içindeki en yüksek sıcaklıkların ortalaması 26,4; en düşük sıcaklıkların ortalaması ise 18,5 oldu. Ekim ve Kasım’da seyreden yüksek sıcaklıklar, bu yıl sonbahar sıcaklık ortalamasının son 160 yılın en sıcağı olmasına yol açtı.

Uskumruköy’de kaçak inşa edilen beton santraline karşı 27'inci kez bir araya gelindi

İstanbul'un Sarıyer ilçesinde Uskumruköy’de kaçak olarak inşa edilen beton santraline karşı bölge halkı 27'inci kez bir araya geldi. Kaçak beton santralının ruhsatsız, tabelasız olarak çalıştığı belirtilen açıklamada, yarın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı İl Müdürlüğü önünde basın açıklaması yapacaklarını kaydetti. Açıklamada, özetle şu ifadelere yer verdi, "Uskumruköy’de, SİT alanı vasfına sahip bu alan, 'geçici' olarak faaliyet göstereceği öne sürülen şirketin kullanımına sunuldu ve karayolları, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı gibi birçok kurum bu süreçte kolaylaştırıcı rol oynadı. Bu şirketin bölgede ve İstanbul’un çeşitli noktalarında çok sayıda taş ocağı bulunmakta olup, ormanlarımızda ciddi tahribat yaratmış durumda. Çevreye verdiği, vereceği hasar ortadayken, bu güzergahı kullananlar için hayati tehlike yaratırken, faaliyetinin geçici olup olmamasının hiçbir anlamı yoktur. Önümüzdeki hafta Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın önünde basın açıklaması yaparak bu talana dur demeye devam edeceğiz," dendi.

Hava kirliliği sağlığı tehdit ediyor

İstanbul'da son günlerde ortaya çıkan hava kirliliği sağlığı da tehdit ediyor. Özellikle nüfusun ve araç sayısının artması ve kış mevsiminde yakılan katı yakıtların dumanıyla yaşanan hava kirliliği nedeniyle uzmanlar kalp rahatsızlıklarında ki artışa dikkat çekiyor. Göztepe, Esenyurt, Mecidiyeköy ve Kağıthane'de hava kirliliğinin yoğun yaşandığını söyleyen uzmanlar, vatandaşların hava kalitesini anlık olarak takip etmeleri gerektiğini söylerken, doktorlar ise hava kirliliğinin kalp ve akciğer rahatsızlıklarını artırdığını belirtiyor. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Toros, "Şehirleşme arttıkça, şehirdeki araç sayısı arttıkça, sanayi tesisleri arttıkça, ısınmada kömür gibi fosil yakıt kullanılıyorsa meteorolojik şartlara bağlı olarak hava kirliliği oranı değişkenlik arz ediyor. Şehirlerde daha çok araçlardan çıkan azot kirliliği, tozlar insan sağlığı başta olmak üzere tüm ekosistemde olumsuz yönde etkiler oluşturuyor. Kış döneminde ısınma kaynaklarının devreye girmesiyle hava kirliliği daha da artabiliyor. Tabi biz de günde belki bir - iki kilo su içiyoruz, bir - iki kilo yemek yiyoruz ama günde ortalama yetişkin bir insan 15 kilogram hava soluyor. Yediklerimizi, içtiklerimizi seçebiliyoruz ama maalesef soluduğumuz havayı yeterince seçemiyoruz," şeklinde konuştu. Hava kirliliği ile birlikte ilk etkilenen organların kalp ve akciğer sistemi olduğunun altını çizen Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Özlem Esen ise, "Bizim parçacık sayısı dediğimiz hava kirliliğinin ölçüldüğü bir parametremiz var. Parçacık sayısı arttığı zaman damardaki akışkanlığın bozulduğu, damar spazmı yaptığı ve kalp krizinin daha çok görüldüğü izlenmiş. Dolayısıyla bu da soğuk havalı günlerde parçacık sayısının artmasıyla birlikte kalp hastalıklarında artış görülmekte. Özellikle sıcak havadan birden soğuk havaya geçildiği dönemlerde kişilerin nefes almakta güçlük çektiği, tansiyon dengesizliklerinin oluştuğu gözlenmiş. Kişilerin bu noktada açık havada yürürken kendilerini korumaları gerektiği, özellikle hafif maskeler kullanmalarını tavsiye ediyoruz," dedi.

Jaguarlar hayatta kalma mücadelesi veriyor

Yeşil Gazete’de yer alan habere göre, ABD ve Meksika’nın bir bölümünü içine alan Sonora Çölü‘nde yaşayan jaguarlar, duvarla ikiye bölünmüş Amerika ve Meksika sınırında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Çevreciler, yasadışı göçü durdurmak amacıyla inşa edilen duvarların yaban hayatı için ölümcül olduğunu söylüyor. Biyolojik Çeşitlilik Merkezi’nden Laiken Jordahl, habitat bağlantısının ekosistemlerin sağlığı için önemli olduğunu belirtiyor, “Hayvanların dolaşabilmeleri, yiyecek ve su bulabilmeleri, eş bulabilmeleri gerekiyor. Birbiriyle bağlantılı geniş alanlara sahip olmak kritik önem taşıyor.” AFP’nin aktardığına göre, bilim insanları Meksika tarafında yaklaşık 150 jaguar olduğunu düşünüyor; Amerika tarafında ise son yıllarda sadece yedi jaguar görüldüğü belgelendi.