Aras Nehri Kuş Cenneti'nin kuş bilimine katkıları her geçen gün artıyor

-
Aa
+
a
a
a

Doğu Anadolu'nun kuş cenneti olan Aras Nehri Kuş Cenneti'nin kuş bilimine katkıları her geçen gün artıyor.

Fotoğraf: KuzeyDoğa Derneği
Gezegenin Geleceği: 2 Kasım 2020
 

Gezegenin Geleceği: 2 Kasım 2020

podcast servisi: iTunes / RSS

Doğu Anadolu'nun kuş cenneti olan Aras Nehri Kuş Cenneti'nin kuş bilimine katkıları her geçen gün artıyor. Iğdır'ın Tuzluca ilçesine bağlı Yukarı Çıyrıklı Köyü’nde bulunan Aras Nehri Kuş Cenneti, dünya kuş bilimi açısından oldukça önemli noktalar arasında yer alıyor. KuzeyDoğa Derneği’nin başkanı, Koç ve Utah üniversiteleri öğretim üyesi Prof. Dr. Çağan Şekercioğlu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Aras Nehri Kuş Cenneti'nin, Türkiye'nin en önemli kuş istasyonlarından biri olduğunu söyledi. İstasyondaki halkalama çalışmalarının her geçen gün daha da geliştiğini belirten Şekercioğlu, "Bu yıl halkalanan kuş sayısı 300 türü geçerek 301'e ulaştı. Bu sayede Türkiye'deki kuş türlerinin yüzde 62'si Aras Kuş Cenneti'nde kaydedilmiş oldu." dedi.

Med Bycatch Projesi hayata geçiyor

Med Bycatch Projesi, Akdeniz Havzası’ndaki hassas deniz canlılarının tesadüfi olarak balıkçı ağ ve oltalarına takılarak yaşamlarını kaybetmelerini önlemeye yönelik tavsiyelerde bulunacak. Balıkçıların da av araçlarının zarar görmesini engelleme de proje faaliyetleri içinde. Proje, Alboran Denizi, Sicilya Boğazı/Tunus Platosu, Orta Ege ve Doğu Akdeniz Havzası’nda ve bu bölgelerin bulunduğu üç ülkede yani Tunus, Fas ve Türkiye’de yürütülüyor. Proje; deniz kaplumbağaları, deniz memelileri, deniz kuşları, köpekbalıkları, mercanlar ve süngerler dahil olmak üzere, Akdeniz’deki hassas türler ile balıkçılık arasındaki etkileşimi inceliyor.  Akdeniz Deniz Kaplumbağalarını Koruma Derneği,  ve BirdLife International, Türkiye’de WWF-Türkiye, Doğa Derneği ve DEKAMER tarafından yürütülen araştırmaların ve savunuculuk çalışmalarının koordinasyonunu gerçekleştiriyor. Proje, MAVA Vakfı tarafından, Vakfın sürdürülebilir balıkçılığa yönelik Akdeniz Eylem Planı’nın bir parçası. Proje Sorumlusu Konstantina Andreanidou projeyi tanımlarken: “Proje kapsamında, ilk kez çok türlü bir yaklaşımla, Akdeniz çapında hassas deniz türlerinin balıkçı ağ ve oltalarına takılması ve bu türlerin yaşam alanlarında karşı karşıya olduğu sorunların büyüklüğüne odaklandık. Bu sorunlara ilgili tüm tarafların katılımı ve ortak akıl yoluyla çözüm üretilmesi hedefleniyor” dedi.

Termik santral için etki raporu

Temiz Hava Hakkı Platformu, Türkiye’de bir enerji projesi için hazırlanan ilk Sağlık Etki Değerlendirmesi raporunu açıkladı. Eskişehir’de yapılması planlanan projenin değerlendirildiği “Eskişehir/Alpu Kömürlü Termik Santrali Sağlık Etki Değerlendirmesi” isimli raporda, santralin halk sağlığı üzerindeki etkisi inceleniyor ve karar vericilere izin süreçlerine sağlık etkisinin dahil edilmesi için öneriler sunuluyor.  Eskişehir Alpu Kömürlü Termik Santrali yapılırsa çalışacağı tahmini 35 yıl boyunca; Santralde kömür yakılmasından kaynaklı olarak ortaya çıkacak hava kirliliği nedeniyle Eskişehir dahil 24 ilde 11 milyonu aşkın insanın sağlığı olumsuz etkilenecek. Planlanan santralden kaynaklanacak hava kirliliği en az 3200 erken ölüme neden olacak. Neden olacağı halk sağlığı harcamaları nedeniyle toplam 6 milyar 411 milyon avro sağlık maliyetine yol açacak. Proje kapsamında toplam 419,9 hektar tarım alanı tarım amacı dışında kullanılarak yok olacak. Sağlık Etki Değerlendirmesi sürecinin Türkiye’de de mevzuata ve izin süreçlerine alınması gerekiyor.

Metan yatakları çözünmeye başladı

Bilim insanları, Arktik Okyanusu‘nda donmuş halde bulunan ve “karbon döngüsünün uyuyan devleri” olarak bilinen metan yataklarının çözünmeye başladığını ve Doğu Sibirya kıyılarında geniş bir alanına yayıldığını açıkladı. Uluslararası araştırma ekibi tarafından yapılan çalışmada, Rus araştırma gemisi Akademik Keldysh ile yola koyulan ekip, hidratların bir kısmının suda çözündüğünü ve yüzeydeki metan seviyelerinin normalde beklenenden çok daha yüksek olduğunu keşfetti. Guardian‘ın aktardığına göre, araştırmacılar, ayrıca metanın atmosfere yayıldığını da ifade etti. 

Yokoluşun 2,6 trilyon dolarlık finansmanı

Dünyanın en büyük bankalarının biyoçeşitlilik tahribatına neden olan belli başlı sektörlerde faaliyet gösteren şirketlere sağladığı krediler ve sigortalar ilk kez ölçüldü. Yok oluşu finanse etmek, 2019 yılı boyunca 50 küresel bankanın, küresel yok olma krizinin birincil nedenleri olarak belirlenen gıda, ormancılık, madencilik, fosil yakıtlar, altyapı, turizm ve ulaştırma ve lojistik sektörlerine 2,6 trilyon ABD dolarından fazla kredi ve sigorta sağladığını tespit etti. Ayrıca bankaların hiçbirinin kredilerinin biyoçeşitlilik üzerindeki etkisini izlemek veya ölçmek için kapsamlı politikalar veya yeterli sistemler geliştirmediğini de tespit etti. Ortalama olarak 50 bankanın her biri, 52 milyar dolarlık biyoçeşitlilik kaybı riski ile bağlantılı. Yok oluşu finanse etmek raporu; bankaların, onları koruyan düzenleyiciler ve kurallar ile denetlemelerden büyük ölçüde kaçabildiğini ortaya koyuyor ve bankacılık faaliyetlerinin biyoçeşitliliğin bu kadar korunmasız olduğu bir sistemde kilit bir rol oynadığını gösteriyor. Rapor, finans sektörünün kitlesel bir yok oluş krizini finanse ederken aynı zamanda insan haklarını ve yerli toplulukların egemenlik alanlarını da baltaladığını belirtiyor:  Bankalar doğa üzerindeki etkilerini açıkça raporlamalı ve radikal bir şekilde azaltmalı, ayrıca fosil yakıtların, ormansızlaşmanın, aşırı avlanmanın ve ekosistem yıkımının finansmanı durdurmalı. Hükümetler, biyolojik çeşitliliğin yok edilmesinde önemli rol oynayan bankaları korumayı bırakmalı ve bankaları kredilerinin neden olduğu zarardan sorumlu tutmak için finansal kuralları yeniden oluşturmalı.