Amazon Yağmur Ormanları dört ayrı kuraklık dönemi geçirdi

-
Aa
+
a
a
a

Amazon Yağmur Ormanları’nın direncinin giderek düşmesine dair işaretler, geri dönülemez bir noktaya doğru küçülme yaşandığı konusunda kaygıları artırıyor.

Gezegenin Geleceği: 22 Mayıs 2024
 

Gezegenin Geleceği: 22 Mayıs 2024

podcast servisi: iTunes / RSS

Dünyanın en büyük tropik ormanlarına sahip olan ve karasal anlamda en büyük karbon yutağı görevi gören Amazon Yağmur Ormanları’nın direncinin giderek düşmesine dair işaretler, geri dönülemez bir noktaya doğru küçülme yaşandığı konusunda kaygıları artırıyor. Geçen 20 yıldan daha kısa bir zaman diliminde, normalde ‘bir yüzyıl içinde bir kez’ beklenen dört ayrı kuraklık dönemi geçiren ormanlar, insan kaynaklı bozulan iklimin, çoğu susuzluk nedeniyle ölen ağaçları ve diğer bitkileri nasıl bir yoğun gerilim içine soktuğunu gözler önüne seriyor. Geçmişte Güney Amerika tropik ormanların neredeyse Avrupa’nın yarısını kaplayacak kadar olan gölgeliği, yıllık kuru ve yağmurlu mevsimlerle beraber küçülüp genişliyordu ve ayrıca bu ormanlar tek bir kuraklık dönemiyle baş edebilme kapasitesine de sahipti. Ancak yakın zamanda yaşanan kuraklıklar, Amazon’un güneydoğusunda daha sert, kuzeybatısında ise daha sık gerçekleştikçe ormanın kendini toparlaması bir hayli zorlaştı.

Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü

TEMA Vakfı, 22 Mayıs Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü'nde, biyolojik çeşitliliğin korunması için herkesi harekete geçmeye çağırarak sivil toplum, kamu ve özel sektör iş birliğinin önemine vurgu yaptı. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, "Her geçen gün, gezegenimizi yaşanabilir kılan doğal varlıklar tükeniyor. Yaşanan biyolojik çeşitlilik kaybı, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük krizlerden biri. Artık değişim zamanı, elimizi taşın altına koymak zorundayız," diyerek biyolojik çeşitliliğin korunması için atılması gereken adımlara dikkat çekti. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından her sene 22 Mayıs’ta kutlanan Dünya Biyolojik Çeşitlilik Günü’nün bu yılki teması ‘Planın Parçası Olun’ olarak belirlendi. Ekosistemlerin temel bileşeni olan biyolojik çeşitlililiği korumanın; havayı, suyu ve gıdayı yani kısacası tüm yaşamı korumak olduğunu belirten TEMA Vakfı, her bir bireyin yapacağı küçük katkıların bir araya geldiğinde büyük sonuçlar doğuracağını ve hep birlikte harekete geçme zamanının geldiğini vurguladı. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç, Dünya’da tüm yaşamın birbirine bağlı olduğunu söyleyerek, "İnsan faaliyetleri sonucunda 1970’den günümüze kadar biyolojik çeşitlilikteki azalma %68 oranına ulaştı ancak bu endişe verici tabloyu tersine çevirmek mümkün. Daha az tüketerek, israftan kaçınarak, tamir ederek, dönüştürerek, paylaşarak, atıkları azaltarak, doğayı kirleten kimyasal kullanımından kaçınarak, iklimi koruyarak, doğadaki ayak izimizi azaltarak, doğal alanların korunması konusunda birlik olarak ve en önemlisi toplumsal duyarlılığımızı artırarak bunu başarabiliriz. Yapacaklarımız sadece bugünü değil, geleceğimizi de korumak demek. Türkiye, dünyada üç farklı bitki coğrafyasına sahip ender ülkelerden biri. Ülkemizdeki bitki türlerinin %32’si yani yaklaşık 3 bin 700 tür dünyada sadece Türkiye’de yetişiyor. Bunun yanında dünya genelinde karasal ekosistemlerde korunan alan oranı %17 iken, bu oran Türkiye'de %14. Dünyada 2030’a kadar bu oranın %30’a çıkarılması hedefleniyor. Sahip olduğumuz zenginliği korumak için korunan alanların artırılması gerekiyor. Örneğin, biyolojik çeşitliliğin yüksek olduğu birçok önemli doğa alanı henüz koruma altına alınmadı," dedi ev doğamızın ve sahip olduğumuz biyolojik çeşitliliğin korunmasının evrensel bir sorumluluk olduğunun altını çizerek, "Biyolojik çeşitlilik kaybı, insanlığın karşı karşıya olduğu en büyük krizlerden biri. Artık değişim zamanı, elimizi taşın altına koymak zorundayız. Bu senenin teması olan ‘Planın Parçası Olun’ çağrısı da tüm insanların biyolojik çeşitliliği korumak için adım atması gerektiğini vurguluyor. Sivil toplum, kamu ve özel sektör iş birliğiyle beraber herkesin biyolojik çeşitliliği koruma konusundaki kararlılığını gösterecek adımlar atması lazım. Nitekim 2022 yılında gerçekleşen Kunning-Montreal Küresel Biyolojik Çeşitlilik Çerçevesi’nde de bunun altı çizilmişti," açıklamasında bulundu.

Dünya Arı Günü

İstanbul Teknik Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Sürdürülebilir Üretim ve Tüketim Derneği (SÜT-D) Başkanı Prof. Dr. Filiz Karaosmanoğlu, 20 Mayıs Dünya Arı Günü ve 22 Mayıs 2024’e ilişkin açıklamada bulundu. Prof. Karaosmanoğlu, “Arı gezegenimizin doğa endüstrisinde, doğa organize sanayi bölgelerinde çok özel görev yapan, omurgasız, eklem bacaklılara dâhil bir böcek. Doğada çiçekli bitkilerle arılar komşu fabrikalar, iş ortakları olup, tozlaşma ile çiçek açan bitkilerde tohum oluşur. Arı çiçeğe gider, nektar, yağ, polen alarak aynı türün bitkileri arasında polen aktarımını, döllenmeyi sağlar. Arı nektardan bal üretir, peteklerinde depolar ve beslenir. Kovanda hem polen, hem de bal olmalı yoksa arı üreyemez ve aç kalır. Arı - bitki ortaklığı sürekli olmalı, iş birliği bozulmamalı yoksa ardından insan da aç kalır. Sürdürülebilir yaşam, tozlaşma olmadan, arısız ve diğer polen taşıyıcılar olmadan olamaz,” dedi. Doğa’da görüldüğü gibi esas işbirliği, rekabet değil. Karaosmanoğlu ayrıca 22 Mayıs 2024 Dünya Biyoçeşitlilik Günü için ‘BM Biyoçeşitlilik Planı’nın Paydaşı Olalım’ teması seçildiğini; hükümetler, yasa yapıcılar, yerel yönetimler, halk, sivil toplum, iş dünyası planı desteklemek için eyleme çağrılarak herkesin etkin bir rolü, katkısı olabileceğine parmak basıldığını belirtti.