30 bini aşkın canlı türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya

-
Aa
+
a
a
a

Uluslararası Doğayı Koruma Birliği verilerine göre, geçen yıl 26 bini aşkın canlı türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya iken bu sayı bu yıl 30 bini geçti. 

Fotoğraf: İklim Haber

Uluslararası Doğayı Koruma Birliği verilerine göre, geçen yıl 26 bini aşkın canlı türü yok olma tehlikesiyle karşı karşıya iken bu sayı bu yıl 30 bini geçti. Endişe verici. IUCN’nin yayımladığı “Kırmızı Liste”ye göre, yüzergezerlerin %41’i, kozalakların %34’ü, mercan resiflerinin %33’ü, memelilerin %25’i ve kuşların %14’ü nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan canlılar arasında. Bunun nedenleri arasında küresel ısınma, kaçak avlanma ve doğal yaşam alanlarının giderek azalması gösteriliyor. Tarım, mobilyacılık, madencilik sektörleri ve altyapı için arazi kullanımının da doğal yaşam alanlarını yok ederek bitki ve hayvan türlerinin geleceğini tehdit ediyor. 

Milli parkın sınırları 10 bin hektar genişletildi

Yusuf Yavuz’un haberine göre, Antalya’nın Manavgat ilçesinde bulunan Köprülü Kanyon Milli Parkının sınırları yaklaşık 10 bin hektar daha genişletildi. Böylece Isparta’nın Sütçüler ilçesinde bulunan Sarp Dağı’nın önemli bir bölümü Köprülü Kanyon Milli Parkına dâhil edildi. Bünyesinde Akdeniz Servisi ormanı, konglomera kayalıkları, kanyonlar ve antik yerleşimlerin yanı sıra köy yerleşimlerini de barındıran milli parkta yapılan sınır değişikliği Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Buna göre kaynak değeri özelliği bulunmayan ancak koruma statüsü nedeniyle kurum ile vatandaşlar arasında çatışmalara neden olan bazı köy yerleşimleri milli park sınırı dışına çıkarılırken, kaynak değerleri açısından zengin olan yaklaşık 10 bin hektarlık yeni doğal alan milli park kapsamına alındı. Köy sınırlarındaki orman arazileri ise milli park kapsamında bırakıldı. Böylece Köprülü Kanyon Milli Parkı 47 bin hektarı aşan yüzölçümü ile Türkiye’nin altıncı büyük milli parkı oldu. 

"İklim için herkese ihtiyacımız var"

Özellikle sektör ve kent ölçeğinde iklim değişikliğine uyumun güçlendirilmesi yoluyla toplumsal direncin arttırılmasını hedefleyen Türkiye’de İklim Uyum Eyleminin Güçlendirilmesi Projesi Ankara’da düzenlenen açılış toplantısı ile başladı. Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti finansal desteği ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile UNDP ortaklığı ile geliştirilen proje kapsamında ulusal iklim değişikliğine uyum politikaları için daha iyi karar verme araçları oluşturulması ve kentsel uyum planlama çözümlerinin sunularak AB ve uluslararası toplumla iklim değişikliğine uyum için kapasite geliştirme ve ağ oluşturma faaliyetlerinde bulunulması planlanıyor. Bununla birlikte iklim değişikliğine uyum eylemini uygulamak için bir “uyum hibe programı” da sunacak olan proje, politika, teknik ve işlevsel referans çizgileri geliştirerek Türkiye’de iklim değişikliğine uyum için uygun bir ortam oluşturmayı planlıyor. Proje ile ayrıca ilgili kamu kurumları ile yerel yönetimler, bölgesel kalkınma ajansları, odalar, sendikalar, üniversiteler, araştırma enstitüleri ve sivil toplum örgütlerine ulaşılması hedefliyor. UNDP Türkiye Mukim Temsilci Yardımcısı Sukhrob Khojimatov şunları söyledi; “Türkiye’de iklim kaynaklı krizlerin sayısı artıyor. Geçtiğimiz 20 yılda bu krizler 1995-2000 yıllarına kıyasla altı kat arttı. Dayanıklı altyapı çalışmaları, iklim değişikliğiyle mücadelede kilit rol oynayacak.” Avrupa Birliği Delegasyonu Temsilcisi Angel Gutierrez Hidalgo ise “İklim eylemi için herkese ihtiyacımız var, hepimiz risk altındayız” derken ayrıca Paris Anlaşması için uluslararası aksiyonlar alınması gerektiğini belirtti ve Avrupa Yeşil Sözleşmesinin sadece AB değil bölge için de iklim krizinin çözümünde bir fırsat olduğunun altını çizdi.

Enerji üreticisinden emisyon düşürme sözü

ABD’li bir enerji üreticisi, yaptığı açıklamada yeni karbon politikasıyla beraber faaliyetlerinden kaynaklanan emisyonları 2035 yılına kadar %70 oranında düşüreceğini söyledi. Houston, Texas merkezli şirket aynı zamanda konut sektöründe ısıtma, cihaz ve donanımlarda kullandığı doğalgaz sonucu açığa çıkan emisyonları da 2040 yılına kadar %20 ila 30 oranında düşürecek. Dünyanın her yerindeki enerji şirketleri yatırımcıların iklim değişikliği ile mücadele konusundaki baskıları üzerine karbon emisyonu azaltma hedeflerini açıklıyor. Şirket hedeflerine ulaşmak için alternatif yakıt programlarını geliştirmeye devam edecek ve yenilenebilir enerji çeşitlerine yatırım yapacak. Doğalgaz değer zincirinde daha düşük metan emisyonu yaymak üzere doğalgaz tedarikçileriyle işbirliği yapacağını açıkladı.

Koronavirüs gölgesinde konferans

Bu yıl İskoçya’nın Glasgow şehrinde gerçekleşecek Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği 26’ncı Taraflar Konferansı hazırlıkları koronavirüs gölgesinde gerçekleşiyor. İklim krizine karşı uluslararasında yürütülen en kapsamlı müzakere dünyanın dört bir yanından iş insanı, devlet insanı, aktivist ve bilim insanını bir araya getiriyor. Guardian’dan Fiona Harvey’in haberine göre virüs salgını nedeniyle sınır kapılarının kapatılması ve belli bölgelere uçuşların yasaklanması şimdiden hazırlıkları engellemiş durumda. Müzakereler Kasım ayında gerçekleşecek olsa da, iklim zirvesinde sorunları çözüme ulaşması için gereken diplomasi turu hali hazırda devam ediyor. Normalde, bu aşamada sherpa yani çırakların iklim görüşmelerinden önce, ev sahibi ülkeden yetkililer ve politikacılar kilit ülkelerde toplantılar yapacaklardı. Bununla birlikte, müzakereler konusunda deneyim sahibi insanlar İngiltere ve BM’nin diplomatik hazırlıklara devam etmek için iletişim teknolojisinden yararlanacaklarını belirtti. Paris görüşmelerinde, müzakereciler video konferansını giderek daha fazla kullanıyor. Bu teknolojilerin kullanılmasının seyahatten kaynaklanan sera gazı emisyonlarını azaltma avantajı da bulunuyor.