Karikatürü kelimelerle çizmek: İzel Rozental ile söyleşi

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

İzel Rozental her pazartesi Açık Radyo, Açık Gazete’de Haftanın Karikatürü’nü anlatıyor.

(Elif Çoruh'un bu söyleşisi Cumhuriyet gazetesinin internet sitesinden alınmıştır.)

Bu ay, 25 yılı geride bırakan Açık Radyo’nun sevilen programı Açık Gazete, ünlü şiarı, “Kâinatın tüm seslerine, renklerine, titreşimlerine ve şimdi de çizimlerine” diyerek, karikatürist İzel Rozental’ı “karikatür anlatmak” için davet edeli 2,5 yıl oldu. Rozental, her pazartesi, seçtiği editöryal karikatürleri anlatarak ya da kelimelerle çizerek dünya da bir ilki gerçekleştirmeye devam ediyor. Bugün Ömer Madra, Özdeş Özbay, Feryal Kabil ve Robılınd Tayar’ın hazırladığı Açık Gazete, her ne kadar bir radyo programı olsa da sonuçta bir gazete de olması gereken her köşeye sahip. “Haftanın Karikatürü” köşesi, Rozental’ın yorumsuz, usta anlatımıyla karikatüre görebildiğimizden daha derin bir anlam katıyor. Kendisiyle karikatürü, karikatür anlatmayı konuştuk.

- 30 Nisan 2018’de başladığınız o ilk programda, önce karikatürün çok tehlikeli bir iş olduğunu ve karikatür anlatmanın daha da tehlikeli olduğunu söylüyorsunuz. Öncelikle karikatür neden tehlikeli?

Onu bana değil de doğrusu bilmiyorum da kime sormak lazım. Ama bugün değil, yaklaşık bir on yıldır tehlikeli bir iş oldu. Cumhuriyet gazetesine bakacak olursak, bugün yazılı basında en çok karikatür yayımlayan gazete. 17 Kasım’daki programda Murat Sayın’ın çizimini haftanın karikatürü seçtik. Gazetenin birinci sayfasında gayet de görünür bir şekilde, sayfanın ortasında, haberin içinde kullanılması, beni çok eskilere götürdü. Eskiden yazılı basında, büyük gazeteler karikatürsüz olmazdı.

SOSYAL MEDYA, HIZLI İLETİŞİM

- Evet, o yayında “Editoryal ve siyasi karikatürün, evrensel medyadan da silindiği bu dönemde, bu boyda bir karikatür görmek, umut verici” diyorsunuz. Ve “Karikatür gazetelerin vazgeçilmez bir unsuruydu, giderek yok oldu” diye de ekliyorsunuz, sizce, tehlikeli olmasından dolayı mı gazetelerin ilk sayfalarından silinmeye başladı?

Tesadüf az önce telefonda, Fransız Le Monde gazetesinden karikatürist Plantu ile konuşuyorduk. Hâl hatırdan sonra, “Ne oluyor” dedik. Şimdi şöyle bir şey var değişen, sosyal medya ve hızlı iletişim. Eskiden mesela bir karikatürden hoşlanmayan bir okur, üşenmezse mektup yazardı. O mektubun gelmesi, editöre ulaşması, gazetenin sorumlu müdürüne ulaşması zaman alırdı. Gelene kadarda konu soğurdu. Şimdi öyle değil. Bugün artık birisi tetiklemeye kalkmasın, editör, binlerce, abartmıyorum binlerce tepki mesajıyla karşı karşıya kalıyor. Ürküyorlar, korkuyorlar o zaman en kolay yolu seçiyor, nedir o? Karikatür olmayı versin.

- Ve buna rağmen siz bir de anlatmayı seçtiğiniz?

Anlatmak gerçekten, çok tehlikeli. Karikatürü görmeyenlere anlatmaya çalışıyorum. Çok soğuk da olabilirdi. Bu dünya da ilk yapılmış bir şey. Her hafta beş altı karikatürü al, önüne koy ve bunu görmeyen radyodaki dinleyiciye anlat. Bana en büyük ödül müzisyen Muammer Ketencoğlu’ndan geldi. Kendisi çocukluğundan beri görmüyor ve “Ben bugüne kadar her şeyi okuyabiliyordum fakat karikatürü görmüyordum. Senin sayende onu da görmeye başladım” dedi. Bu bana hakikatten muazzam bir şevk ve güç verdi.

- Herkes yapamaz sanırım. Siz bir karikatürist olarak bunu başarıyor olabilir misiniz?

Onu bilemiyorum. Ama bir şey itiraf edeyim ben kendi karikatürümü anlatamıyorum. Çünkü şunu yapmaya çalışıyorum, bir fıkra gibi espriyi en sona saklıyorum. İşin hani mizah yönü neresiyse, vurucu yeri neresiyle onu sona saklıyorum. Yorum yapmıyorum. Yorum yapmamaya çalışıyorum. Zaten bana programda yardımcı olanlar Ömer Madra, Özdeş Özbay olsun daha önce Can Tonbil olsun hiçbiri yorum katmıyorlardı birlikte anlatıyoruz karikatürü, yorum varsa o haberler ilgili, gündemle ilgili yorumlar oluyor.

DÜNYA GÜNDEMİ

- Programda sadece Türkiye’den değil hatta daha çok dünyadan seçki yapıyorsunuz...

Özellikle yapıyorum.

- Bu kadar seçkiyi, nasıl oluşturuyorsunuz?

Bir kere meraklıyım. Hafta içinde sosyal ağları takip ediyorum. Dünyada yayımlanan ne var, bakıyorum. Bir de yurtdışında ‘Cartooning For Peace’ in üyesiyim. Yayımlanmış olan özellikle evrensel ve gündemi meşgul eden konularda birçok karikatüre bakıyorum. Aslında radyonun çizgisiyle de örtüşüyor bu. Açık Gazete’de dünya olaylarına yer veriliyor ve dünya gündemi çok yer alıyor. Dolayısıyla ben de bunla ilgiliyim ve hafta içi 30-40 karikatür topluyorum. Sonra bunların içinden bir ayıklama yapıyorum. Bazı karikatürlerin anlatılması gerçekten çok güç. Anlatabileceğimi düşündüklerimi ayırıyorum. Çünkü bir görseli anlatıyorum ve bu çok güç. Kelimelerle anlatabileceklerimi buluyorum. Tamamen görsele dayalı olanı anlatamam. Mesela bu hafta Oğuz Demir’in karikatürü öyleydi. Bakmadan anlatamayacağım bir karikatürdü. Önceden böyle bir denedim. Aklımda kalanları anlatayım dedim ama öyle hiç olmuyor.

- Dünyada olan olaylara bizim karikatüristlerimiz çok yer vermiyor mu?

Sık sık dile getirdiğim bir görüşümdür bu! Bizde çok yetenekli, dünya çapında yetenekli karikatüristler var. Hakikatten çok iyi karikatüristler. Fakat o kadar içimize gömülmüşüz ki ve bu yeni bir şey değil, çok eskilerden başlarım, Türk karikatürünün babası sayılan Cemil Cem’den, Ramiz Gökçe’ye, Cemal Nadir Güler’e yani bunlardan sonra 50 kuşağı gelir. Hep kendi içimize gömüldük, iç politika! Yurtdışına dünyaya gözlerimizi yumduk. Oysa dünyaya biraz bakabilsek, başka bir gözle bakabilsek, neler oluyor, nedir? İnanın bizim karikatürcülerimiz dünya çapında ünlü olur. Ama sadece yarışmalarda kendilerini gösteriyorlar.

ÇİZGİLERLE ANLATMAK

- Sizin için ne ifade ediyor?

Güldürürken düşündüren, düşündürürken güldüren veya çizgilerle anlatmak, çizgiyle başyazı yazmak bunlar hep klişe tanımlar tabii... Aslında karikatür çok güçlü bir iletişim aracı. Çok güçlü çünkü gazeteyi elinize aldığınızda ilk bakılan karikatür oluyor, artık anlasa da anlamasa da kendine göre bir yorum çıkarıyor. Her zaman için güçlü. Şu an yazılı basından elini ayağını, zorunlu olarak çektiği için sosyal medyada, portallarda var, haber portallarında var. Karikatürsüz yapılamıyor. Çünkü gerçekten çok vurgulayıcı bir sanat. Muhammet Şengöz’ün “Deprem” karikatürü, çok etkileyici...

- İnsanın içine işliyor değil mi?

Bir çizer olarak, daha iyi mi görüyorsunuz ve sizin anlatımınızla daha mı etkileyici oluyor. Ben çizer olarak, karikatüre baktığım zaman çizer gözüyle bakıp beğeniyorum. Çok beğendiklerim oluyor hatta kıskandıklarım oluyor. “Vay nasıl yakalamış bunu” diye düşünüyorum, onları daha büyük bir şevkle anlatıyorum o zaman.

- Sizi dinlerken fark ettim ki ben bu kadar derin görmüyormuşum. Plantu’nun liberté - égalité - fraternité, çizimi örneğin, öyle ayrıntıları yakalayıp söylüyorsunuz ki şaşırıyorum.

Bu ayrıntıları görme, artık mesleki deformasyon diyebiliriz. Eşim bile söylüyor “Ben daha önce bunu görmemiştim” diye ve birçok tanıdığım, programdan sonra da aldığım geri dönüşlerde “Biz bu karikatüre o gözle” bakmamıştık diyorlar. Program için seçtiklerimi kendi sosyal medya hesabımdan paylaşıyorum bir gün önce ve dinleyiciler, takipçilerim yorumluyorlar ve ben anlattıktan sonra böyle daha iyi oldu diyorlar. Ve programda bizim en iyi karikatürü seçme gibi bir düşüncemiz yok. Hepsi çok iyi karikatürler. Örneğin Türkiye’den en çok Tan Oral’a ve Zafer Temoçin’e yer vermişim. Bu tamamen gündeme uygun olduğu için seçtiğim eserler. Bugün cesur bir karikatür bulmak çok zor.