[İklim Kuşağı Konuşuyor-3] Finlay Pringle: Denize olan sevgim sorunları görmemi sağladı

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Birleşik Krallık'ta iklim grevine çıkan ilk öğrenci olan Finlay Pringle, en çok köpekbalığı kampanyaları ve okyanusa olan sevgisi ile tanınıyor.

Finlay Pringle, Ullapool, İskoçya’dan 12 yaşında bir öğrenci, deniz koruma gönüllüsü, iklim aktivisti, Sea Shepherd ve Ullapool köpekbalığı temsilcisi. 2018’de iklim grevine başlayan ilk Britanyalı oldu ve hala haftalık grevlerine devam ediyor. Finlay en çok köpekbalığı kampanyalarıyla tanınıyor. Köpekbalıkları onun en sevdiği deniz canlısı, çoğu insan ona Fin diyor.

Bizim neslimiz başarısız olmadı çünkü sahneye yeni çıktık! Ama bunu tersine çevirebiliriz.

Atlas Sarrafoğlu: İklim grevine nasıl başladın? İlham kaynağın nedir?

Finlay Pringle: İklim grevine 14 Aralık 2018’de başladım. Greta gibi diğer Avrupalı okul çocuklarının yaptıklarından ilham aldım. Denizin kıyısında yaşıyorum, bu yüzden ana ilham kaynağım tam da yanımda. Deniz yaşamına olan sevgim ve onunla bağlantım, suda zaman geçirmem, okyanuslarımız ve gezegenimizin karşı karşıya olduğu bu büyük sorunların ne olduğunu görmemi sağladı.

Jacques Cousteau ünlü bir sözünde ‘Sadece sevdiğimizi koruyoruz’ demiş. Okyanusları ve orada yaşayan tüm canlıları seviyorum ve onları aşırı sömürü, plastik kirliliği ve iklim değişikliğinden korumak için savaşacağım.

İklim grevleri hayatını nasıl etkiliyor? Grevlere başladığından beri hayatında ne gibi değişiklikler oldu?

İklim grevleri yapmaya başladığımdan beri ailece yaşam tarzımızda birçok kişisel değişiklik yaptık. Hepimiz artık işe veya okula yürüyoruz. Banyolarımızdaki tüm plastikleri, hatta diş fırçalarını bile çıkardık. Sadece yerel ürünleri satın almaya ve mümkün olduğunca az plastik ambalajlı ürünleri seçmeye çalışıyoruz. Mümkün olduğunca palmiye yağı içeren ürünlerden kaçınıyoruz.

Enerji tedarikçimiz elektriğini yenilenebilir enerji şirketlerinden temin ediyor. Şimdi neredeyse tamamen vejetaryen bir diyet uyguluyoruz ve son zamanlarda hibrit bir elektrikli araba aldık. Mümkün olduğunca geri dönüşüm yapıyor ve mümkünse ikinci el kıyafetler almaya çalışıyoruz. Hiçbir şekilde mükemmel değiliz. Ancak dünyanın nüfusun %1’inin her şeyi mükemmel bir şekilde yapmasına değil, dünyanın yüzde 99’unun kaynak tüketimini mümkün olduğunca azaltmak için ellerinden geleni yapmaya ihtiyaç var.

Sea Shepherd Conservation Society’de bir köpekbalığı elçisisin ancak Bear Grylls’e karşı konuştuğun için Amerikalı yardım kuruluşu ‘Sharks4Kids’ tarafından genç köpekbalığı elçisi rolünden çıkarılmıştın. Tam olarak sorunun ne olduğunu bize anlatabilir misin?

Aslında Bear Grylls, köpekbalıklarıyla dalış yapılan eğlence etkinliklerinden birinin de bulunduğu, ‘yüksek heyecan’ macera parkına adını vermişti. Ne var ki bu köpekbalıkları halkın dalış yapabildiği küçük bir tankta tutuluyorlardı. Köpekbalıkları akvaryumlarda yaşayamaz, onlar için oldukça stresli bir ortam ve bu nedenle ömürleri kısaldığı ve üreyemedikleri için vahşi doğadan düzenli olarak yenisiyle değiştirilmesi gerekir.

Her yıl yıldırım nedeniyle daha fazla insan ölse de bu dalış deneyimi ölümcül ve tehlikeli olarak ilan ediliyordu. Köpekbalıklarının bu ticari sömürüsüne, köpekbalıkları hakkındaki kötü efsaneyi devam ettirmesine ve tamamen yanlış mesajı vermesine çok kızgındım.

Bear Grylls’e sosyal medyada, bir izci şefi olarak çevre korunması konusunda çocuklara daha iyi bir örnek olmamız gerektiğini anlatan bir şikâyet metni yazdım. Bu, Sharks4Kids tarafından elçilik rolümden çıkarılmama yol açtı çünkü yasal konulardan endişe ediyorlardı. Kaptan Paul Watson olanları duyunca, durum hakkında fikrini dile getirip, doğru olanı yapmış olduğumu söylemek yerine, beni hemen köpekbalığı elçisi yaptı.

Neden köpekbalıkları konusuyla ilgilisin bu kadar? İklim krizinin denizlerdeki etkisi ne oluyor?

Köpekbalıklarına odaklandım çünkü onlar film yapımcılarının gösterdiği gibi Hollywood canavarları değiller, bu onlar hakkında çok olumsuz bir izlenim veriyor ve insanları korkutuyor. Yaklaşık 400 milyon yıldır varlar ve en üst düzeyde avcılar. Okyanuslarda veya okyanuslarda yaşamın şekillenmesine yardımcı olduklarından, ancak insanlar nedeniyle, balıkçılık ve iklim değişikliği yoluyla, hayatım boyunca kolayca soyları tükenebilir. Bizim korumamıza ihtiyaçları var; köpek balıklarından korkmak yerine, köpekbalıkları için korkmalıyız.

Okyanuslarımız aşırı sömürü, plastik kirliliği, artan okyanus sıcaklıkları ve asitleşmeden dolayı korkunç risklerle karşı karşıya. Oksijen üretme ve karbondioksit depolama yetisini kaybediyor. Her gün okyanuslarımıza 8.000 ton plastik giriyor; bu devam edemez. Tek kullanımlık plastiğe olan bağımlılığımızı azaltmalıyız. Gıda zincirine giren mikro plastikler, insanlar üzerinde henüz bilinmeyen sağlık sorunları ile sonuçlanıyor.

Geçen yıl, okyanus ısınması nedeniyle Büyük Set Resifi’nin yüzde 30’undan fazlasını kaybettik. Bir an için, gezegendeki en büyük, en karmaşık organizmanın insan etkisi nedeniyle ölmekte olduğunu düşünün. Okyanuslarımız gezegenin yüzde 70’ini kaplar, şu anda soluduğumuz oksijenin yüzde 50’sinden fazlasını üretir ve insan kaynaklı karbondioksitin yüzoe 50’sinden fazlasını emer.

Gezegenin, yağmur ormanlarına göre çok daha fazla; gerçek akciğerlerleridir. Okyanuslarımız, insan etkisinin yarattığı neredeyse tüm gezegenin sıcaklık artışını emdi, ancak buzulların eridikçe ve deniz seviyeleri yükseldikçe bir devrilme noktasına ulaştığımız açık. Biz okyanuslara iyi bakmak zorundayız yoksa bu gezegende hayat kalmayacak. Basitçe söylemek gerekirse: Okyanuslar ölürse, biz de ölürüz.

Sesini nasıl duyurabiliyorsun?

Sesim, her Cuma Ullapool’da veya o gün nerede olursam yaptığım iklim grevi ile duyuluyor. Geçenlerde Aralık 2018’de başladığım 60’ıncı grev haftamı tamamladım. Bunun için sosyal medyada (Twitter, Facebook ve Instagram) yayınlar yapıyorum. Bu bana röportajlar yaparak herkesi okyanuslarımız ve köpekbalıklarımız hakkında bilgilendirmek ve sesimi duyurabilmek için medyanın (gazeteler, radyo ve TV) dikkatini çekmemde yardımcı oldu.

İklim ve acil durum konusunda politikacılarla doğrudan konuşmalar yapmak için İskoç ve Avrupa parlamentolarına davet edildim. Konferanslara gidiyorum ve birçok insanla köpekbalıkları ve iklim hakkında doğrudan konuşuyorum. Son zamanlarda eğitim alanında çok önemli bir bilgi tedarikçisi olan Twinkl ile köpekbalıkları ve iklim değişikliği hakkında bazı okul kaynakları oluşturulmasına yardımcı oldum. Bu kaynaklar, İtalya ve Yeni Zelanda’ya kadar okullara ulaşarak kullanılmaya başlandı.

Hatırlanması gereken şey; “önemli olanın kişiler veya şöhret değil mesajın yayılılıyor” olmasıdır. Bunu dünyanın sorunları hakkında farkındalığı artırmak için yapıyoruz, bu yüzden insanlara her zaman önemli olan “EGO değil EKO(loji)’ diyorum.

Birleşik Krallık’ta iklim grevlerine başlayan ilk öğrenci sensin. İklim aktivizmi ile birlikte okulla nasıl başa çıkıyorsun?

Bence hepimiz okul, iklim aktivizmi ve kendi kişisel yaşamlarımız arasındaki dengeyi bulmalıyız. Sadece iklim için değil, aynı zamanda plastik kirliliği, köpekbalıkları ve vahşi yaşam için de kampanya yaptığım için çok meşgulüm.

Şu anda bazı yaşları daha büyük iklim aktivisti arkadaşlarımın aksine sınavlar hakkında endişelenmem gerekmiyor. Ancak grevlerin asıl amacı, politikacılar bilim adamlarını dinlemezse eğitilmenin ne anlama geldiğini ve yaşanabilir bir gezegenimiz yoksa eğitimin ne faydası olduğunu sorgulamaktır. Belki birkaç yıl içinde biraz yavaşlamak zorunda kalacağım ama şu anda kampanya işlerim oldukça zamanımı alıyor. Ailem, zamanımı yönetmekte ve normal çocuk işlerini de yapmamı sağlamakta çok başarılı.

Geleceğin bizim için nasıl bir yer olduğunu düşünüyorsun? Bu krizle başa çıkabileceğimizi düşünüyor musun? 2020 için ne istiyorsun?

Her şey iklim kriziyle mücadele etmek için yöneticilerimizin şimdi ne yaptığıyla ilgili. İhtiyacımız olan kelimeler değil eylemdir. Bu nedenle hashtag’im #ActionNotWords.

Şu anda yenilenebilir enerjiye düzgün yatırımlar yapmak yerine, uzay istasyonları inşa etmek, havalimanlarını genişletmek, yeni kömür madenleri açmak ve petrol arama fonlarını finanse etmek gibi bizi geriletecek eylemler yapılmakta. Eğer dünya liderleri iklim için harekete geçmezlerse, çok yakında saldırganlıklarla dolu bir dünya olacak.

Hepimiz gezegene yardım etmek için yaşam şeklimizde kişisel değişiklikler yapabiliriz, ancak iklim acil durumunu çözmek için ülkelerin çalışma ve iş yapma biçiminde büyük sistem değişiklikleri yapmamız gerekiyor ve bunu “şimdi” yapmamız gerekiyor.

Liderlerimizin gelecek nesiller için bir aciliyet duygusu geliştirmesi ve “kutuyu tekmelemeyi bırakması” (sorumluluk almaktan ya da sonuçlarıyla karşılaşmaktan kaçınmak amacıyla ve verilmesi gereken kararın tercihen bir başkası tarafından verileceği ümidiyle ertelenmesi anlamında bir deyim) gerekiyor. Bu gemiyi çok geç olmadan geri döndürmek için on yılımız var.

2020 okyanusların yılıdır, bu yüzden umarım bu, dünyanın bu gizli, az keşfedilmiş bölümünün gezegenimizin sağlığı için ne kadar önemli olduğunu fark etmesini sağlayacaktır. COP26’nın Kasım ayında İskoçya’da yapılması bekleniyor, umarım bunu ülkemizi iklim acil durumu konusunda ciddi adımlar atmaya zorlamak için bir fırsat olarak kullanabiliriz.

Türkiye’de iklim eylemlerine başlamak isteyen insanlara söylemek istediğin bir şey var mı? Paylaşmak istediğin herhangi bir öneri veya ipucu var mı?

Başlamaktan korkmayın. İklim hareketine katılmak için asla geç değildir. Greta’nın dediği gibi eylemle umut gelir. Belki yerel iklim grevine giderek başlayın ve eğer çevrenizde bir grev yoksa yaptığım şeyi yapın ve kendinizinkini yaratın. Vazgeçmeyin, sıkı çalışın ve bu iş azim gerektirir. Yalnız kalmayın, size yardım ve destek verebilecek diğer iklim grevci ve gruplarına ulaşın. Koordine eylemlere katılmak, daha az yalnız hissetmenize yardımcı olur. Konuştuğunuz gibi davranmayı unutmayın – kendi hayatınızı nasıl yaşadığınıza, ne yediğinize, kaynakları nasıl tükettiğinize ve nasıl seyahat ettiğiniz gibi konularda başkalarına iyi bir örnek olun.