Demirtaş’a “az hukuk”, Çakıcı’ya “çok hukuk” devleti

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Eski AİHM yargıcı Rıza Türmen, mahkemenin dört yılı aşkın süredir hapiste tutulan, eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın derhal bırakılmasına ilişkin kararını bianet'e değerlendirdi.

(Dilek Şen'in bu söyleşisi bianet'in internet sitesinden alınmıştır.)

Karar neden önemli?

Bir kere bu bir Büyük Daire kararı. Dolayısıyla benzer davalar ortaya çıktığında diğer daireleri bağlayıcı nitelikte. Kararda yer alan hususlar da birçok bakımdan önemli. Karar, sadece Demirtaş'ın tutukluluğunun hukuka aykırı olduğunu belirtmekle kalmıyor.

Aynı zamanda milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili Anayasa'ya konulan geçici 20. maddenin sorunlu olduğunu belirtiyor. Yani karar, Türkiye'deki yapısal bozukluklara işaret ediyor. Bu, sadece Demirtaş'la sınırlı kalmayacak. Dokunulmazlıkları kaldırılıp tutuklanan başka milletvekilleri de var.

Karar ayrıca 18. maddeden ihlal buluyor. Mahkemenin, 18. maddeden ihlal bulması çok ender rastlanan bir şey. Bu, "Demirtaş'ın tutuklanması siyasal nedenlerle gerçekleştirilmiştir" demek. Bu çok ağır bir ihlaldir. Siyasal nedenlerle bir parti liderini tutukluyorsanız orada hukuk devletinin ne kadar geçerli olduğunu sorgulayabilirsiniz. 

Demirtaş, hukuksuz yere dört yıl içeride kaldı ve bundan sonra kalması Türkiye'nin sözleşmeyle ilgili yüklendiği taahhütlerin ihlaline yol açacak.

Kararın uygulanmaması ne anlama geliyor?

Bu bir hukuk meselesi. Diyelim ki; sokaktaki bir vatandaş tutuklanmış ve bu tutuklanmasının hukuka aykırı olduğunu düşünüyor, o nedenle Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) gitmiş, arkasından da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) gitmiş ve tutuklamanın hukuksuz olduğuna dair bir karar çıkmış. Ne yapacaktınız o kararı? Uygulamayacak mıydınız? Uygulayacaktınız.

Böyle kararlar çok var çünkü. Bunların hepsi uygulanıyor. Onun için buradaki mesele, Demirtaş'tan çok bir hukuk meselesi. Yani bunu Demirtaş olarak görmemek lazım. Yani hukuk devletinin en önemli unsuru hukukun herkese eşit bir şekilde uygulanması.

"Ben onu terörist görüyorum, ona daha az hukuk. Alaattin Çakıcı'yı çok seviyorum, onu mafya olarak görmüyorum, ona daha çok hukuk" diyemezsiniz. Hukuk herkes için eşittir, eşit uygulanmalıdır. Bu hukuk devletinde çok temel bir kuraldır.

AİHM, Demirtaş'ı "terörist" olarak görmüyor mesela. Atılan suçlarla Demirtaş'ın yaptıkları ve söyledikleri arasında illiyet bağı kurulmadığını söylüyor.

AİHM, Türkiye'nin kendi iradesiyle taraf olduğu bir sözleşmeyle kurulan bir mahkemedir. O sözleşme gereğince kararlara uymak zorundasınız. Sizi kimse zorlamadı bu sözleşmeye katılmanız için.

Türkiye'yi ne bekliyor?

Kararı uygulayacak olanlar Türk hakimleri. Bu karar verilirken de AİHM kararının göz önünde bulundurulması gerekir. Çünkü anayasal bir zorunluluk bu. Cumhurbaşkanı'nın sözlerinden sonra bunu hangi yargıç yapar, o ayrı mesele!

Osman Kavala kararının uygulanmamasından sonra bir de Selahattin Demirtaş kararının uygulanmaması çok kötü bir etki bırakacak. Hukuk dinlemeyen bir devlet görünümü yaratacak. Sonunda bu iş, Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınmasına kadar gidebilir. Bu da Avrupa Birliği (AB) ile, Batı Avrupa ile ilişkilerimizi etkiler. Uygulanmadıkça kararın olumsuz etkileri büyüyecek.

Adalet ve hukuk, böylesine öznel yorumlanabilecek bir kavram mı?

Elbette değil. Adalet, istemediğiniz zaman rafa kaldırılan ve istediğiniz zaman raftan indirilen bir şey değildir. Hukuk araç değildir, başlı başına bir amaçtır. Hukuku, hukuk devletini ortadan kaldırdığınızda geriye keyfi bir yönetim kalıyor.

Böyle keyfi bir yönetim geçerliyse sizin hiçbir temel hak ve özgürlüğünüz, malınız, canınız güvence altında değildir. Her şey o keyfi yönetimin sahibine aittir.