1.5ºC’ye son geri sayım: IEA'nin Enerji Görünüm Raporu ve 2050 Net-sıfır senaryosu

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Fatih Birol’un başkanlığını yaptığı Uluslararası Enerji Ajansı (IEA), geçen hafta, 386 sayfalık World Energy Outlook, yani Dünya Enerji Görünüm Raporu'nu (WEO) yayınladı. Açık Gazete konuğumuz Eren Can raporu ve 2050'ye kadar Net-sıfır senaryosunu değerlendirdi.

Her sene yayınladığı bu rapor, gelecekteki enerji arz ve taleplerini tahmin edip, devletlerin ve şirketlerin enerji ve altyapı yatırımlarını planlıyor. Rapor, iklim ve enerji tartışmaları konusunda en etkili yıllık katkılardan biri olarak kabul edilmektedir.

Önceki yıllarda, fosil sektörü, operasyonlarının genişlemesini ve petrol ve gaz çıkarma işlemlerini ussallaştırıp, makul kılmak amacıyla,  bu raporun fosil yakıtlara olan talep artışını öngördüğüne dikkat çekti. Fakat, bu yılın Mayıs ayında, IEA, küresel ısınmayı 1.5ºC’ye sıfırlayabilmek için enerji üretiminin nasıl evirilmesi gerektiği konusunda Net Zero by 2050, yani 2050’ye kadar net sıfır diye bir tahmin öne sürdü. Geçen hafta yayınlanan Dünya Enerji Görünümü Raporu’nda bunun nasıl başarabileceği ortaya konuyor. Halihazırda yürürlükte olan politikalar, ülkelerin iklim taahhütlerini ve küresel ısınmayı 1.5ºC altında tutmak için gereken önemli ek çabalar arasındaki boşlukları ilk defa olarak vurguluyor. 

 

Fatih Birol yaptığı açıklamada, "Dünyanın gerçekten yüreklendirici temiz enerji ivmesi, enerji sistemlerimizdeki fosil yakıtların inatçı yüküne karşı çık[tığını ve ...] Geleceğin temiz ve dayanıklı teknolojilerini hızla büyütmeye kararlı olduklarının açık ve kesin bir sinyalini vermek üzere,  hükümetlerin, COP 26'da bu sorunu çözmeleri gerek[tiğini]” söyledi, Temiz enerjiye geçişi hızlandırmanın toplumsal ve ekonomik faydalarının çok büyük,  eylemsizliğin maliyetinin ise devasa” olduğunu vurguladı. 

Dünya Enerji Görünümü’ne göre yapmamız gerekenler

Oil Change International STK’sına göre, Dünya Enerji Görünüm Raporu’nun satır başlıkları şöyle:

1. Bu yıldan itibaren, yeni petrol ve gaz sahalarının, kömür madenlerinin veya maden genişlemelerinin onaylanmasına son verilmeli.

2. Bu yıl itibariyle, kömür yakıtlı yeni elektrik santrallerinin inşası durdurulmalı ve 2030 yılına kadar dünyada mevcut olan kömürlü elektrik filosunun yaklaşık %40'ı emekliye ayrılmalı.

3. Küresel ekonominin enerji yoğunluğunun bu on yılda yıllık %4 oranında düşmesi için enerji verimliliğine büyük yatırımlar yapılmalı.

4. 2030 yılına kadar küresel temiz enerji yatırımının üç katından fazlası, toplam enerji yatırımının ise %85'i temiz teknolojilere yönlendirilmeli.

5. Gelişmiş ekonomilerde 2035 yılına kadar ve tüm ülkelerde 2040 yılına kadar elektrik sektörü tamamen karbondan arındırılmalı.

6. Fosil yakıtlara bağlı metan emisyonları 2030 yılına kadar %75 oranında azaltılmalı.

7. Küresel olarak 2035 yılına kadar içten yanmalı yeni motorlu otomobil satışları sona erdirilmeli. 

Hükümetlerin politikaları, vaatleri, ile 1.5 için gerekenler arasındaki fark nedir?

Belirtilen Politikalar Senaryosu (Stated Policies Scenario), hükümetlerin bugüne kadar fiilen uygulamaya koyduğu enerji ve iklim önlemlerinin yanı sıra geliştirilmekte olan belirli politika girişimlerine dayanan bir yolu tasavvur etmektedir. Bu senaryoda, 2050 yılına kadar enerji talebindeki net büyümenin neredeyse tamamı düşük emisyon kaynakları tarafından karşılanıyor, ancak bu, yıllık emisyonları maalesef, sadece bugünün seviyelerinde bırakıyor. Sonuç olarak, küresel ortalama sıcaklık 2100'de sanayi öncesi seviyelerinin 2,6 °C üzerine çıkıyor.

Açıklanan Taahhütler Senaryosu (Announced Pledges Scenario), bugüne kadar hükümetler tarafından açıklanan net sıfır emisyon taahhütlerinin zamanlı ve eksiksiz olarak uygulandığı bir yol haritası çiziyor. Bu senaryoda, fosil yakıtlara olan talep 2025'e kadar zirve yapıyor ve küresel CO2 emisyonları 2050'ye kadar %40 düşüyor. Açık farkla en büyük pay elektrik sektöründe görünse de tüm sektörlerde kesin düşüş oluyor. Bu senaryoda, 2100'deki küresel ortalama sıcaklık artışı yaklaşık 2,1 °C dir.

Açıklanan Taahhütler Senaryosu ile 2050’ye Kadar Net-sıfır Senaryosu arasında çok büyük bir uçurum var. Bu 12 milyar ton salımlık bir hırs farkına (ambition gap) isaret ediyor ve günümüzün taahhütlerinin, 1,5 derecelik bir yolu erişilebilir kılmak için gereken emisyon azalmalarının %20'sinden daha azını yansıtıyor.

Bu aralığı kapatmak için, 

  1. Açıklanan taahhütlere göre, rüzgâr ve güneş enerjisi kullanımının iki katına çıkarılmasına ve diğer düşük karbon kaynaklarının “büyük bir genişlemesine” dayanan temiz bir elektrifikasyon için “büyük bir baskı” gerekecek. Bu, emisyonları 2030'da yaklaşık 5GtCO2 azaltacaktır.
  2. Kaynak verimliliği ve davranış değişikliği yoluyla talebi “azaltmak” için önlemlerle birlikte enerji verimliliğine “acımasız” bir odaklanma gerek. IEA bunlarınla birlikte hırs açığının 2,6 GtCO2'sini kapatabileceğini söylüyor.
  3. Fosil yakıt operasyonlarından, özellikle petrol ve gaz endüstrisinden kaynaklanan metan emisyonlarını, 2030'da potansiyel 1,7Gt salımı önlemek gerek.
  4. 2030'a kadar emisyonlar üzerinde büyük bir etkisi olmayacak olsa da “temiz enerji inovasyonunu artırmak” gerek.

 

Bu bulguların önemi nedir?

Bu rapor, IEA'nın geçmişi göz önünde tutulursa özellikle dikkat çekicidir. 1972 petrol şokundan sonra İktisadi İş birliği ve Kalkınma Teşkilatı üye devletlerinin petrole erişimini güvence altına almak amacıyla kurulmuştur. Büyük petrol ve gaz şirketleri, yetersiz iklim planlarını ve taahhütlerini haklı çıkarmak amacıyla hep daha az iddialı olan eski IEA senaryolarına atıfta bulundular. Dünya Enerji Görünümü Raporu, iklim yıkıcı ve menfaatçi bu şirketlere bundan böyle siper teşkil etmeyecektir.

Oil Change International’in Araştırmadan Sorumlu Eş Direktörü Kelly Trout diyor ki: "Bazı hükümetlerin ve fosil yakıt şirketlerinin IEA'nın 1.5°C senaryosunu 'gerçekçi değil’ betimlemesiyle reddettiğini gördük, ancak iklim krizini daha fazla fosil yakıt çıkararak çözebileceğimizi düşünmekten daha büyük bir yanılgı olamaz. Geçmişte enerji yatırımlarını haklı çıkarmak için WEO'ya güvenen hükümetler, nihayet Paris [Anlaşması’nda] kararlaştırdıkları [küresel ısınmayı] 1,5°C eşiğin [altında tutma hedefi] ile tutarlı olduğunda, IEA'nın rehberliğini görmezden gelme konusunda hiçbir inandırıcılığa sahip değiller.”

Peki bu raporun sorunları, sınırlamaları var mı?

IEA'nın 1,5°C senaryosu, karbon yakalama ve depolamaya , fosil gazına ve bio-yakıtlara aşırı derecede bağlıdır. Bunların ilki gerçekçi değil, ikincisi ve üçüncüsü ise doğrudan zararlı.

Rapora göre, “2030'a kadar ciddi emisyon kesintileri elde etmek için gereken tüm teknolojiler mevcuttur. Ancak 2050’ye kadar net-sıfır’da elde edilen emisyon azaltmalarının neredeyse yarısı, bugün tanıtım veya prototip aşamasında olan teknolojilerden gelmektedir.” Karbon yakalama ve depolama harika bir çözüm olma potansiyeline sahip, ancak bu teknoloji henüz mevcut değil ve bugünün sorunlarını yarın çözmek için bilim kurguya güvenmemeliyiz. 

Fosil gaz, iklime zarar veren bir fosil yakıttır ve gaza yapılan yeni yatırımlar, kârlı hale gelene ve kapatılabilene kadar 30-50 yıl boyunca emisyonlarda kilitlenir. Bu arada da bio-yakıtlar, yani odun peletleri, havamızı temizleyen ve emisyonları azaltan ormanların kesilmesini gerektirmekte ve böylece çevreye iki kat zarar vermektedir. Geçen ay 150'den fazla sivil toplum grubu IEA'yı 1,5°C senaryosunda bu teknolojilere bağımlılığı azaltmaya ve gerçekten temiz ve hakkaniyetli enerji çözümleri bulmaya çağırdı.

Ayrıca, Reclaim Finance STK’sina göre, yenilenebilir enerji potansiyeli ne yazık ki, hafife alınmaya devam edilmektedir. IEA, 2020'den 2030'a kadar yıllık %21'lik bir güneş enerjisi büyümesi öngörürken, bu daha sonra yavaşlar ve böylece 2020'den 2050'ye kadar toplam ortalama büyüme yalnızca %11 olur. Benzer şekilde, 2050’ye kadar net-sıfır için rüzgâr enerjisi on yılda yıllık %17'lik bir büyüme gösterirken, mevcut politikalarda 2050'ye kadar olan dönemde yalnızca %9,6'lık bir büyüme göstermektedir. 2030'dan sonra yenilenebilir enerji birikimindeki bu yavaşlama tamamen yanlış görünüyor. Bu 2050 yılındaki toplam enerji tüketiminin %49'unu oluşturan elektriğin nispeten sınırlı kullanımı ile açıklanabilir.

Bu raporun vurguladığı ekonomik etkiler nelerdir?

Raporda, bu yeni enerji ekonomisinin ortaya çıkmasının sorunsuz olacağına dair hiçbir garanti olmadığı ve değişen iklimden kaynaklanan ciddi etkilerden kaçınmak için yeterince hızlı bir şekilde ortaya çıkmadığı belirtiliyor. Ancak yarınki enerji ekonomisinin bugünkünden oldukça farklı olacağı şimdiden açık. 

Yeni enerji ekonomisine sıçrayanlar için potansiyel ödül çok büyük. Bugünkü mevcut küresel petrol piyasası, 1 trilyon 200 milyar dolar, temiz enerji teknolojileri pazarı ise 100 milyar doların üzerinde. 1.5C senaryosunda 2050 yılına kadar 200 milyarın altına düşecek, temiz enerji teknolojileri pazarı ise 1 trilyon 200 milyar doları aşacaktır.

Rapor, temiz enerji alanındaki faliyetlerin geleneksel fosil yakıt tedarik sektörlerindeki düşüşü fazlasıyla telafi edeceğini söylüyor. Yenilenebilir enerji kaynakları, otomobiller, verimlilik, elektrik üretimi ve diğer alanlardaki istihdam artışı, kömür, petrol ve gazdaki kayıplardan çok daha ağır basacak ve hükümetler sözlerini tutarsa 2030'a kadar yaklaşık 13 milyon kişilik  küresel bir net kazanç yaratacak ve eğer 1,5ºC'ye ulaşırsak bu kazanç tam iki katına çıkacak.

Oil Change International’in Küresel Endüstri Kampanyası’nın Yöneticisi David Tong diyor ki: “Bu yılki Dünya Enerji Görünümü Raporu, yeni fosil yakıt projelerine yapılan yatırımın, ısınmayı 1.5ºC ile sınırlama şansımızı baltalayacağını doğruluyor. Buna karşılık, temiz enerjiye yatırım yapmak büyük faydalar sağlar. Temiz enerjinin devasa ölçekte büyütülmesi, enerji erişimini sağlayacak, fiyat şoklarını azaltacak, hava kirliliğinden milyonlarca ölümü önleyecek ve milyonlarca yeni iş yaratacaktır.”

Peki finans dünyası ne yapıyor?

Glasgow'daki COP26 iklim görüşmelerinden sadece haftalar önce, bankalar 2050 yılına kadar sera gazı emisyonlarını net sıfıra indirmek için en açık yol haritasını taahhüt etmekte direndiler. FT yazarları Owen Walker ve Stephen Morris’e sızdırılan yazışmalara göre, finans gruplarını fosil yakıt şirketlerine finansman sağlamayı durdurmaya ikna etmeye çalışan Glasgow Financial Alliance for Net Zero girişimi müzakerecileri, önde gelen bankaları bu yıl tüm yeni petrol, gaz ve kömür arama projelerinin finansmanını sona erdirtmekte zorlandı. Bir taraftan fosil yakıt üretimini ve kullanımını artırmaya devam ederken, öte yandan dünyaya net sıfır olduğunuzu söyleme fikri bilimsel bir sahtekarlıktır.

Capital Monitor'dan Polly Bindam, 22 üst düzey sigorta şirketine, yeni petrol ve gaz projelerine yatırım yapmaktan ve inşa etmekten derhal vazgeçme çağrısında bulunan son IEA raporu  bağlamındaki düşüncelerini sordu. Sigorta şirketlerin hiçbiri kesin taahhütlerde bulunmaya hazır değildi. Net-sıfır Sigorta İttifakı’nın beş üyesi, IEA belgesinin bazı yönlerini kabul ettiklerini söylüyor, ancak hiçbiri 2022'den önce fosil yakıtlarıyla ilişkilerini durdurmayı taahhüt etmiyor.

Insure Our Future'ın Avrupa koordinatörü Lindsay Keenan'a göre, "Bilimsel kanıtlara, kendi bilgilerine, IEA raporuna ve kaydoldukları olumlu görünen girişimlere rağmen, sigorta/reasürans sektöründe eylem aciliyeti açısından önemli bir boşluk var. Bu durum özellikle de uluslararası alanda en büyük petrol ve gaz mülk ve kaza sigortaları arasında yer alan Axa, Allianz, Münih Re ve Zurich gibi şirketler arasında çok bariz… Bu şirketler bir an önce,  yeni kömür, petrol ve gaz üretimini üstlenmeyi bırakmalılar. Bu kadar basit!"

Sunrise Project'in finans programı direktörü Peter Bosshard şunları ekliyor: "IEA, artık daha fazla petrol ve gaz projesine yer kalmadığı tespitinde net. Yeni petrol ve gaz projelerini sigortalamaya devam etmek için sigorta şirketlerinin bilimi takip etmelerini ve en geç Glasgow COP tarihine kadar yeni fosil yakıt projelerini sigortalamayı bırakmalarını bekliyoruz yoksa  iklim güvenirliklerini çok çabuk kaybedecekler."

Ekolojik değişime, enerji geçişi, iklim eylemi Avrupa'daki enerji krizine mi bağlı ?

IEA, fosil yakıt sektörü dostu medyanın yaydığı mevcut küresel enerji krizinden iklim eyleminin sorumlu olduğu fikrini yalanlıyor.

Gaz, kömür ve elektrik fiyatları, Covid-19 pandemisinden hızlı ekonomik toparlanma, kuzey yarımkürede uzun süren soğuk bir kış ve fosil yakıt arzını etkileyen kesintiler sonucunda “on yılların en yüksek seviyelerine” tırmandı. “Sorumluluğu temiz enerji geçişinin kapısına yüklemek yanlış ve yanıltıcıdır.” Ancak iklim krizi enerji krizine de katkıda bulundu. Carbon Brief Politika Editörü Simon Evans’ın analizine göre, Ağustos 2021'deki Ida Kasırgası elektrik hatlarına ve petrol rafinerilerine zarar verdi, arzı azalttı ve fiyatları artırdı. Dünya kıyılarındaki termik santrallerin %13'u, karadaki sıvılaştırılmış doğal gaz (LNG) tesislerinin %25'i ve kıyı petrol rafinerilerinin %10'u şimdiden şiddetli kıyı taşkınları yaşama riski altındadır. Ayrıca, tatlı su soğutmalı termal ve nükleer filolarının %40’ı 2040 yılına kadar kuraklıktan etkileneceği tahmin ediliyor, bu da güvenlik için operasyonları geçici olarak kapatmaları gerekebileceği anlamına geliyor.

Her hâlükârda, hükümetlerin temiz enerjiye geçme planları “güvenli, uygun maliyetli ve tüm vatandaşlar için adil” değilse “başarısızlık riski”’yle karşılaşırız. Pürüzsüz, düzenli değişim süreçleri istiyoruz, ancak pratikte enerji geçişleri değişken olabilir ve çıkarları çatışan paydaşlar tarafından tartışılabilir. Üstelik, enerji arzı ve talebi arasında uyumsuzluk riski de mevcuttur. Belirtilen Politikalar Senaryosu’yla, ev başına ortalama senelik elektrik faturası 2030’a kadar $400 artacak ve bu artışın ~%70’i fosil yakıt fiyat şoklarına bağlı olacak. 2050’ye kadar net-sıfır senaryosunda ise, on yıl içerisinde enerji fiyatları neredeyse artmayacak. Bu ise özellikle enerji dönüşümünde israfı önleyerek (örneği, evlere daha iyi ısı yalıtımı yapmak) ve fosil yakıt kullanan tüketici ürünleri yerine elektrikli olanlara maddi destek vererek (örneğin,  soba yerine ısı pompası, gazlı kombi yerine elektrikli kombi alımı) yapılmalı. 

1,5°C'yle uyumlu bir enerji sistemine acilen ihtiyaç var.  İnsanlık için yararlı ve elzem olan bu sisteme ulaşmak hem imkan dahilinde, hem de maliyeti uygun ve güvenli.  Ancak, fosil yakıt şirketleri iklimi tahrip eden girişimlere, finans kuruluşları maddi destek sağlamaya,  devletler de bunlara  izin vermeye devam ederlerse,  insanlık ve gezegenimiz yerine kâra öncelik vermek ağır basarsa, en iyi ihtimalle bizi çok karanlık bir gelecek beklemektedir. Devletler, finans kurumları ve enerji şirketleri, uzmanlar tarafından ortaya konulan  bilimsel verileri dinlemeli ve 31 Ekim'de başlayacak olan Glasgow'daki COP 26 BM İklim Konferans’ından önce gezegenimizi yaşanabilir kılacak 1,5ºC'lik bir gelecekle uyumlu bir enerjiye evrilmeyi planlamalıdır.