Seyyahart çocuklar için deprem bölgesinde

-
Aa
+
a
a
a

Sosyal medyada "seyyahart" hesabıyla tanınan, sanatçı Berk Armağan'la deprem bölgesindeki tecrübeleri ve bölgede çocuklarla yaptığı etkinlikleri konuşuyoruz.

Fotoğraf: Berk Armağan
Seyyahart çocuklar için deprem bölgesinde
 

Seyyahart çocuklar için deprem bölgesinde

podcast servisi: iTunes / RSS

(Bu bir transkripsiyondur. Metnin son hâli değildir.) 

Aylin Örnek: Merhaba. 95.0 Açık Radyo’da Dayanışma Kuşağı programındayız. Ben Aylin Örnek. Bugün konuğumuz Berk Armağan. Merhaba Berk. Hoş geldin.

Berk Armağan: Merhabalar, hoş bulduk Aylin Hanım.

A.Ö.: Biraz senden bahsedeceğim. Berk 2016’dan beri karton bardaklar üzerine resim çizerek, bunlardan elde ettiği gelirle seyahat ediyor. Şahane vallahi, çok güzel. Biz bugün Berk’in 6 Şubat depremi ve ardından gelen depremler sonrası deprem bölgesindeki faaliyetlerini konuşacağız. Çünkü orada gönüllü bir katkıda bulundu. Berk sen depremi duyduğunda neredeydin? Oradan başlayalım istersen.

B.A.: Tamamdır. Ben deprem günü aslında Hatay'a gidiyordum. Bir arkadaşımızın düğünü sonrası bir arkadaşımla beraber Hatay'a arkadaşlarımızı görmeye gidiyorduk. Depremin olduğu an bana bir telefon geldi, çok kısa bir süre sonra. Arkadaşım aradı, iyi misin dedi. Ben ne olduğunu anlayamadım. Araba sürüyordum. Arkadaşım da arka koltukta uyuyordu. Niğde civarlarındaydık. Sonrasında konuştum çocukla, ne oldu falan diye. Deprem oldu dedi. Ben hemen kapattım. Zaten Twitter'a baktım. Twitter'da her şey bir anda yayılıyor. Tweetleri gördükten sonra arkadaşımı uyandırdım. Zaten onu da tanıyorsunuzdur, Emin Yoğurtçuoğlu, kuş gözlemcisi. Bir anda direksiyona geçti. Hızla Hatay'a gittik. Depremden 3-4 saat sonra Hatay'daydık. Antakya'ya gittik hemen. Yani zaten olayları görmüşsünüzdür ama yani videolardan ve fotoğraflardan daha farklı oradaki durumları yaşamak. Yani ilk girdiğimizde zaten iki tane hastanenin karşılıklı yıkıldığını gördük. Biz depremin şiddetini o zaman böyle tam anlamıyla anladık. Zaten şehre girdiğimizde yardım çığlıkları, sirenler, işte polis sirenleri ne bileyim itfaiye şeyleri falan. Yani çok kötüydü ilk anda. Yani arkadaşlarımızı görmeye diye gidip bir felaketin içine girdik.

Sonrasında, hazırlıksızdık, zaten ben para taşımıyorum hiç nakit olarak. Para bulamadık. Işte Samandağ'da bir arkadaşımız var, Derviş, Anadolu Palas'ın sahibi. O bölge halkına bayağı bir yardımcı oldu. Orada, onların desteğiyle bir şeyler yapabildik. Yemek bulamadık mesela, yiyecek. Ya da marketler açık değildi. Her yer kapalıydı. Parasız kaldık, yemeksiz kaldık falan.

A.Ö.: Anladım. Peki oraya ziyarete gittiğiniz arkadaşınızın durumu neydi? Yani evi yıkılmış mıydı? Nasıldı?

B.A.: Orada ayakta kalan tek oteldi ve zaten yardım merkezine dönüştürüldü uzun bir süre. Depremzedeler oraya gelip oradan malzeme almaya başladı. Yardımlar oraya geliyordu. Çünkü başka ayakta kalan yer olmadığı için. Ayakta kalan yerlere böyle yardımlar göndermeye çalıştılar. Biz de insanlara yardımcı olmaya çalıştık. Ben oradayken bu 7.8’den bir gün sonra ikinci deprem oldu yedi nokta altı şiddetinde.

A.Ö.: Peki ilk etapta yaptığınız yardımlar nelerdi? Neler yapabildiniz?

B.A.: Su ve ekmek dağıtabildik. Çünkü ilk iki üç gün gerçekten hiçbir şey yoktu. Yani insanlar marketlere giriyordu, alıyordu hani. Biz zaten arkadaşımız olmasa hiçbir şey bulamazdık yani. Hani ekmek ve peynir yiyince mutlu oluyorduk. İşte o seviyedeydi ilk iki üç gün oradaki durumlar.

A.Ö.: Peki ne kadar süre orada kaldın?

B.A.: Ben dört gün kaldım ilk süreçte. Sonra Adana'ya gittik. Bir gün orada kaldım. Ardından İstanbul'a gittim ben.

A.Ö.: Neden? Yani geri dönmek için mi hareket ettin, yoksa başka bir planın mı vardı?

B.A.: Yok. Yani orada ilk andan beri olduğumuz için, biz hazırlıklı gitmedik öyle bir şeye. Yani yanımızda takım elbise falan vardı, yani öyle diyeyim. Daha sonrasında hazırlıklı olarak, hani destek alarak geldim bölgeye. 22 Şubat'ta yola çıkmıştım. On altı gün kaldım zaten deprem bölgesinde. Zaten benim uzun süredir bir markayla yürüttüğüm bir proje vardı. Onun termoslarını Ahbap'a bağışlamıştık. Akabinde ben de birkaç kişiden destek alarak ve bir araç kiralama firmasından bir araç alarak bölgeye kendim şahsi olarak etkinlik yapmak için gittim.

A.Ö.: Şimdi anlamak için soruyorum, sen ilk başta Hatay'a gittin, depremden hemen sonra. İkinci depreme de orada yakalandın. Orada o anda elinden ne geliyorsa onu yaptın. Ama sonra anladığım kadarıyla tekrar yardım edebilmek için İstanbul'a döndün. Ve orada kendi organizasyonunu yapmaya…

B.A.: O insanlara nasıl yardım ettiğim konusu da şey olabilir. Instagram'da belli bir kitle takip ediyor beni. Onlara, düzgün olayı sıcağı sıcağına yaşayan insanlar azdı orada. Çünkü bir anda oldu deprem ve insanlar şehre girmekte zorluk yaşadı sonrasında. Onun dışında ben bölgeye temel olarak fiziksel ihtiyaç yardımları yapıldığı için doğal olarak çocukların ruhsal olarak kötü durumda olduğunu tahmin ettiğimden kendim böyle bir şey yapmak istedim. Hani zaten öğretmenlik geçmişim var. Ama mesleği yapmadım, sadece okuldan aldığım bilgiler var. Bunları da şeye dönüştürmek istedim, yıllardır çizim yaparak geziyorum. Dedim bu mesleki şeyi deprem bölgesinde hayata geçireyim.

A.Ö.: Ne yaptın? Onları dinleyelim. Yani İstanbul'a geldin.

B.A.: Şöyle, İstanbul'da bu destekleri ayarladım öncelikle. Yapacağım etkinliği basit düzeyde tuttum. Resim malzemeleriyle bir şeyler yapmak istedim. Onikili pastel boya, on ikili sulu boya, on ikili kuru kalem seti, bir tane kalem, bir tane silgi, bir de kalemtıraş, bir de defterle
çocuklara basit düzeyde bir etkinlik yapmayı hedefledim. Ben kendimi onlara tanıtıyorum, ne için o bölgeye geldiğimi anlatıyorum onlara. Ardından onları tanıyorum. Ardından ne çizmek istediklerini soruyorum. Ardından böyle bir kırk dakika falan onlarla çizim etkinliği yapıyoruz. Sonrasında da çizdiklerini ben fotoğraflıyorum ve genelde insanlarla paylaşıyordum, destek olanlar olduğu için. Görmek istiyorlardı ne olduğunu orada.
Zaten bu süreçte ben hep şeffaf oldum. Her şeyi aktardım ne yaptıysam ki hepsinin kaydı duruyor. Böyle bir etkinlik yaptım.

Oradaki çocukların çok da bağlanmasını istemedim bana. Biraz yüzeysel tuttum, ama onların devam edebileceği doğrultuda bir şey hedefledim. Resim malzemeleri onlarda kalıyordu. Zaten onların tekrar çizim yapacaklarının sözünü alarak malzemeleri verdim.

A.Ö.: Peki şeyi sormak istiyorum. O çocuklara nasıl ulaşabildin? Yani bir kurum aracılığıyla mı yoksa o çocukları sen mi bir araya getirdin? Nasıl ulaştın onlara?

B.A.: Şöyle, benim hiçbir kurumla ya da STK'yla bir bağım yok. Bir kuruma bağış yaptım ama sonrasında ben bizzat içinde bulunmak istedim. Çünkü benim şahsi düşüncem bir yardım yapılıyorsa, bu yardımlar nasıl yapılıyor, nasıl değerlendiriliyor şeffaf olması gerek. Ben onu yaptım ama farklı kurumlar yapmayabiliyor. Ben oraya gittiğimde insanlara sora sora buldum çocukları. Bir yere gidiyorum. Oradakiler başka bir yerdeki çocukları söylüyor. Tahmini rakam alıyorum böyle. Ona göre resim malzemelerimi ayarlıyorum. Zaten araç olduğu için her yere girebildim. Birçok köye gittim. Yani mesela bana köyde yirmi çocuk var diyorlar. Gidiyorum elli çocuk oluyor. Başka bir yerde yüz çocuk var diyorlar. Gidiyorum üç yüz çocuk oluyor. Hani böyle şeyler de oldu. Adana'ya gidip sürekli resim malzemesi aldım mesela. Yani hep böyle 200-250 adet sayılarda malzeme alıyorum ki bu dönemde de resim malzemeleri bayağı pahalılaşmış. Bir set 200-250 Liraya falan iki yüz elli liraya geliyordu. Yani elimden geldiğince çok çocuğa ulaşmaya çalıştım. 1295 tane resim malzemesi ulaştırdım, bu da 1295 çocuk demek. Yedi yüz çocukla da resim etkinliği yapabildim. Herkes resim etkinliği yapamadı çünkü. Bazen çok geç gittim bölgeye. Çünkü Adana'ya gidip geldiğim için sürekli böyle oldu.

A.Ö.: Anladım. Berk şimdi benim anladığım kadarıyla senin bir takipçi kitlen var, değil mi? Yoğun bir takipçi kitlesi anladığım kadarıyla. Ve sen bu etkinliği tek başına ama o takipçi kitlesinin desteğiyle yaptın, öyle oldu değil mi? Yani yanlış anladın mı acaba diye soruyorum.  Maddi açıdan da onların katkısı oldu.

B.A.: Tabii. Resim malzemesi istedim hepsinden. Hala da istiyorum.

A.Ö.: Devam ediyor musun peki?

B.A.: Edeceğim.

A.Ö.: Edeceksin.

B.A.: Yakın zamanda bir gitme düşüncem var. Sonra bir askerlik tecrübem olacak. Bir 25 gün sonra tekrar alana gitmeyi düşünüyorum. Çünkü oranın çok fazla yardıma ihtiyacı var. Çocuklar okuldan yoksun kaldı. Yani eğitime başlanacağı söyleniyor ama doğru düzgün okul pek kalmadı sağlam olarak. Bilmiyorum nasıl olacak? Yani ama hep elim orada olacak, anladım.

A.Ö.: Peki çocukların tepkisi ne oldu?

B.A.: Çocuklar mutlu oluyorlar doğal olarak. Yani 12 yaş grubuna kadar çocuklar hep mutlu olabilecek seviyedeler. Ama 12 yaş üzerindekiler, biraz böyle olayın farkında olanlar var. Ve onların içine kapanık olduğunu gördüm çok. Onlar çok konuşmuyor ve çizimleri de genelde yaşadıkları olayı yansıtma üzerine oluyor. Diğer çocuklar zaten böyle kedi, köpek, süper kahraman… İşte Ronaldo'yu çizenler olmuştu, Galatasaray, futbolla alakalı şeyler,  gökkuşağı böyle pozitif şeyler çiziyor. Bir kısım da olayın farkında olanlar ev çiziyor. Sürekli ev, araba, güneş, çiçek. Hani onlar eksik kaldıkları şeyleri çiziyorlar. İşte annesini babasını çizen var, ya da ne bileyim okul çizen çoktu. Yaşadığı anı çizenler vardı mesela. Yardım isteyen var mesela çizimde. Bizim buna ihtiyacımız var falan diyenler vardı.

 

A.Ö.: Peki, çocuklar dışındaki insanlarla yani oradaki diğer insanlarla nasıl bir etkileşim içinde bulunabildin? Ya da bulunabildin mi?

B.A.: Çocuklarla etkinlik yaparken onlarla da konuşuyordum ama onlarla bizzat etkinlik yapmadım. Çünkü benim yaş aralığım 5, 12,13 aralığıydı. O malzemelerle o çocuklar resim yapar çünkü sadece.

A.Ö.: Çocuk dışında sordum aslında. Yardım etmeleri, destek olmaları anlamında öyle bir destek aldın mı yerelden?

B.A.: Yok. Konuştuk, nerede ne çocuk var, nereye gidebilirim gibi yardımlar aldım onlardan.

A.Ö.: Peki bu deneyim sonrasında oradaki çocuklarla aranda nasıl bir bağ oluştu diye sorsam?

B.A.: Yani çok bağ oluşturmamaya çalıştım. Çünkü oradaki çocuklar şu an psikolojik olarak bir şeye bağlanma eğilimindeler. Benim etkinliklerimi de kısa tutma ve kendimi çok tanıtmamamın da sebebi buydu. Duygusal bağ kurarsak sıkıntı yaşayabiliriz. Daha duygusallaşırız. Ben olabildiğince onları mutlu etme ve daha sürdürülebilir bir mutluluk düşüncesiyle oradaydım. Bağ kurarsam devam etmem zorlaşırdı orada, duygusallaşırım ve olmaz. Daha çok çocuğa ulaşamam.

A.Ö.: Peki, zaten Antakya'ya Hatay'a gidiyordun. Yolda öğrendin depremi. Ve gittin ve gördün. En kor halinde gördün aslında değil mi? Bir oradan döndüğünde, ikincisi de son döndüğünde neler hissettin duygusal anlamda. Tamam bağ kurmamaya çalıştın ama sonuçta gördüğün şey, gördüğümüz şey her gün gördüğümüz bir şey değil.

B.A.: Cehennemi yaşıyor gibi insanlar orada. Ben hep böyle tasvir ediyorum orayı. Yani ben hayatımda o kadar acı ve çaresizlik görmedim hiç daha önce. Yakın zamanda bir belgesel Everest ve Nepal'de 2015’te olan depremin belgeselini izledim. Çok daha büyük bir acı var orada yani. Çünkü çok büyük bir alan bu depremden etkilendi. Diğer şehirleri de gezdim ben bu arada. Yani çok çok kötü. Hani ben olaya sadece kendi yapabileceğim, çünkü geçmişten beri ben böyle çizim etkinlikleri yapıyorum, kendi perspektifinden olayı ele aldım ve yardımcı olmaya çalıştım. Ama yok yani, çok büyük bir alan ve daha çok devam etmesi gerekiyor yardımların. Çok uzun süre sonra oralar iyileşir ve ayağa kalkar diye düşünüyorum. Bu yüzden de hep orada olmaya çalışıyorum ben de. Ama benim de gücüm bir yere kadar. Bir noktadan sonra benim de gezilerime devam etmem gerekiyor. Çünkü Seyyahart bunun için var ve ben gezdikçe daha da büyüyorum, işlerim ilerliyor. Bilmiyorum. Elimden geleni yapacağım o bölge için. Yani ben normalde 200 çocuğu hedefleyerek çıktım ama 1200 çocuğa ulaştım. Şimdiki hedefimde bu sayıyı 4500 civarına çıkartmak.
Sonrasında benim çok da yapabileceğim bir şey kalmaz tek bir kişi olarak.

A.Ö.: Bu yaptığın bile çok büyük bir şey aslında. Yüreğine sağlık Berk.

B.A.: Çok teşekkür ederim

A.Ö.: Programa katıldığın için de çok teşekkür ediyoruz. Ayaklarına sağlık ve başarılar diliyorum bundan sonraki dönem için de. Sağ olasın.