Muz: Tanıması kolay, tanımlanması zor!

Botanitopya
-
Aa
+
a
a
a

Çok tanıdık, her yerde bulunan, birçok dilin ve kültürün ortak paydasında duran ve tanınması çok kolay bir meyve. Öte yandan da tanımlanması ve sınıflandırması da bir o kadar karmaşık muzun hikayesini konuştuk.

muz bitkisi illüstrasyonu
Muz: Tanıması kolay, tanımlanması zor!
 

Muz: Tanıması kolay, tanımlanması zor!

podcast servisi: iTunes / RSS

Çok tanıdık, her yerde bulunan, birçok dilin ve kültürün ortak paydasında duran ve tanınması çok kolay bir meyve... Biz "muz" demeyi seçmişiz, Hırvatça'dan Korece’ye, Fince’den Japonca'ya neredeyse her dilde adı "banana".. Öte yandan da tanımlanması ve sınıflandırması bir o kadar karmaşık... Bugün tükettiğimiz en yaygın modern yenilebilir muz olan Cavendish'in yabani atalarının kimliği henüz bilinmiyor. Bilim insanları bugün hala yüzyıllardır yetiştirilen yaklaşık 500 muz çeşidini belgelemeye çalışıyorlar. 

Muz, binlerce yıldır, araştırmalara göre neredeyse 7000 yıldır yetiştiriliyor. Güneydoğu Asya'ya özgü olan bu bitki, o kadar uzun zaman önce evcilleştirilip melezleştirilmiş ve ticareti yapılmış ki uzmanlar bile "Muzların ilk evcilleştirme dönemi ve göçlerine dair kesin hiçbir tarih saptanamaz." diyor. Uzun zaman önce Asya'nın tamamına ve Pasifik Adaları'na yayılmış, uzun zaman önce ve muhtemelen 2000 yıl önce de Afrika'ya ulaşmıştı. Kuzey Afrika'da yetişen muzlar Antik Roma'da yeniyordu. 

Ağaçta muz salkımı

Muz üyeleri, yabani ve evcilleştirilmiş muzları içeren dört bölüme ayrılan Musacinsine ait. Musa'nın kabul edilen 50'den fazla türü var. Doğal habitatı tropikal ve subtropikal Asya'dan batı Pasifik'e kadar uzanıyor. Muz çeşitleri, ticaret ve göç yoluyla Afrika'ya taşınmış ve burada daha farklı alt çeşitler, özellikle de plantingelişmiş. Plantin, bilimsel adıyla musa paradisica, bazen muzla karıştırılıyor ama çok farklı; daha fazla nişastaya sahip ancak pişirilerek tüketiliyor.

Yabani muzlar, tohumlarını “ana” bitkiden uzaklaştıran yarasalar ve kuşlar tarafından tozlaştırılıyor. En önemli muz tozlaştırıcıları yarasalar. Bazı türler de birlikte evrimleşmiş. Birkaç yabani muz, neredeyse yalnızca yarasalar tarafından tozlaşabiliyor. Bin yıl boyunca yarasalar ve kuşlar, bitkinin çiçeklerini ve saçılan muz tohumlarını başarılı bir şekilde tozlaştırmış, genetik çeşitlilik üretmiş ve bu da besleyici, bereketli bitkilerle sonuçlanmış.

Muzun kuşla tozlaşması Muzun yarasayla tozlaşması

Araştırmacılar, Avrupalılar’ın muzla ilk olarak Büyük İskender'in MÖ 331-323'teki Asya seferi aracılığıyla tanıştığını söylüyor. Theophrastus ve Yaşlı Plinius'a göre İskender'in gördüğü, kaydettiği ve Anadolu'ya getirdiği bitkilerden biri de muzdu. Ancak Avrupalılar ne muz yetiştirecek iklime sahipti ne de taze meyve ithal edebilecekleri doğal yaşam alanlarına yakındı. Böylece, muzlar Afrika, Hindistan, Güneydoğu Asya ve Pasifik'te temel bir gıda ürünü olurken, Avrupa'da egzotik bir merak olarak kalmış.

Muz illüstrasyonu

Portekizli doktor ve doğa bilimci Garcia de Orta, Hindistan'ın Goa kentinde yaşarken meyveye -birçok dile de geçmiş olan- "banana" adını verir. Dönemin en etkili Avrupalı ​​yazarı olan İtalyan hekim Pietro Andrea Mattioli 1554'te yayınlanan önemli şifalı bitkiler kitabında muz bitkisini “musa”, tek tek meyvelerini  -esin perisi anlamında- “muse” olarak adlandırmış. Sonunda Linnaeus'un cins adı olarak benimsediği Musa'nın, Arapça muz, mauzveya mawzahkelimesinin bir uyarlaması olduğu düşünülüyor. 8. yüzyıla gelindiğinde, Emevi Halifeliği (661-750) altındaki İslami yayılma Hindistan alt kıtasına ulaşmış ve Hindistan'dan İberya'ya uzanan bir ticaret, değişim ve iletişim bölgesi yaratmıştı. Bu geniş ticari ağlar aracılığıyla muz ticareti yapılmış, İslam İmparatorluğu'nun her yerinde popüler olmuştu. Muz kelimesi bizim dilimize de Arapça'dan girmiş. Bizim artık yerlileşmiş Anamur muzumuz da aslında Güney Çin kökenli, en bodur muz türlerinden biri. 1930'larda tarımına başlanmış...

Muz illüstrasyonu

Orta Çağ'ın sonlarında İslam İmparatorluğu ile temas halinde olduğu için Mattioli gibi İtalyan doktorlar ve doğa bilimciler, muz için Arapça bir isim, muzu İtalya'ya tanıtan İbn-i Sina gibi hekimlerin yazılarını benimsemişler. Mattioli, Dioscorides'ten uyarlama olan şifalı bitkiler kitabının ilk baskısında ‘musa ağacı’ndan bahsetmemiş veya onun tanımlamasını yapmamış olsa da 1554'te yayımlanan Latince'de muhtemelen muzu tanımlayan ilk basılı Avrupa şifalı bitkiler kitabıdır. 

Flaman hekim ve botanikçi Rembert Dodoens 1563'te yayınlanan şifalı bitkiler kitabında “musa” terimini kullanmış. Mattioli ve de Orta'dan farklı olarak Dodoens, musa veya “Mose” ağacının bir çizimini de eklemiş. (Mattioli, 1565 yılına kadar olan baskılarında muzun resmine yer vermemiştir.) Dodoens'in muz ağacı tanımlamasını ve resmini 1556'da Levant'a yolculuk yapan Fransız Fransisken rahip Andrè Thevet'nin seyahatnamesinden almış. Muzun salatalığa benzediğini söylemiş ama yanındaki resmin muza hiç benzememesi Thévet'nin gerçek bir muz bitkisi görüp görmediği konusunda şüphe uyandırıyor. Levant'a gelen Avrupalı ​​gezginlerin, muzu dalında değil, pazarlarda görmüş olması araştırmacılara göre daha olası. Dodoens, şifalı bitkiler kitabında muzların Hindistan, İran ve Venedik tüccarları aracılığıyla ticaretinin yapıldığını belirtirken, Mattioli bitkinin Kıbrıs, Mısır ve hatta Sicilya'da zaten yetiştiğini iddia etmiş. Güney İtalya'nın sıcak iklimi ile birlikte İslam topraklarıyla temas ve ticaret, İtalya'nın Avrupa'da muhtemelen botanik bahçelerinde olduğu kadar özel alanlarda da muzları öğrenen ve yetiştirmeye çalışan ilk bölgelerden biri olduğu anlamına geliyordu.

Muz illüstrasyonu

Muz için Arapça kelimenin benimsenmesi, isimlendirmede bir miktar standardizasyon sağlasa da evrensel kullanımdan çok uzaktır. Aslında muz için çelişkili isimler de verilmiş. Daha da kafa karıştırıcı olan konu, muzun cennet bahçesinin yasak meyvesi olarak anlatılmış olmasıydı.  16. ve 17. yüzyıllarda Mattioli, Dodoens, Carolus Clusius ve Andrea Cesalpino gibi yazarların şifalı bitkiler kitaplarında muz, cennet bahçesinde büyüyen ağaç diye anlatılır ve bu anlayış da 18. yüzyıla kadar devam eder. Linnaeus bile Musa cliffortiana kitabında bu fikri reddettiğini yazar. Coğrafi kökenleri, başta palmiye ağaçları ve hurmalarla ilişkilendirilmiş olması ve cennet bahçesinin ağacı sayılması nedeniyle muzlar “Hint inciri” olarak da anılırmış.

dalında muz Muz illüstrasyonu