Bitki Ressamlığının Tarihi Üzerine-I

Botanitopya
-
Aa
+
a
a
a

Bitki ressamlığının,  Batı’da, bilimde, sanatta, baskı tekniklerindeki değişimlere göre nasıl geliştiğine bütünsel bir gözle, tarihsel bir perspektif içinde bakıyoruz.

Bitki ressamlığının tarihi üzerine (I)
 

Bitki ressamlığının tarihi üzerine (I)

podcast servisi: iTunes / RSS

İnsanlığın ilk zamanlarına doğru gidersek, hayvanların mağara resimlerinde olduğunu biliyoruz ama bitkilerin resmedilmesi çok daha sonra olur. Mısır’daki Karnak Büyük Tapınağı’nda, MÖ 15. yüzyılda yapılan taş kabartmalarda bitki betimlemelerine rastlanmış. Bitkiler, hangi tür bitki olduğu anlaşılacak kadar ayrıntılı. Bu taş kabartmalarda nar ve yılan yastığı dahil 275 bitki tasviri göze çarpıyor.

Metropolitan müzesinde yer alan  Orta Mısır’dan, Amarna dönemine ait,  MÖ 1400’lerden kalma kireçtaşına oyulmuş bir kabartmadaki arpa başakları bitkinin nerdeyse botanik özelliklerini anlayacağımız kadar detaylı. Girit, Knossos yakınlarındaki Amnisos’ta, Minos Uygarlığı dönemine ait bir duvar resminde de beyaz zambağın kolaylıkla ayırt edilebilir çizimleri var. Girit, Yunan ve Roma sanatında ağaç ve bitki motifleri sıklıkla seramiklerde ve sikkelerde karşımıza çıkıyor zaten; belli ölçüde gerçekçilik de var. Florası ve faunasıyla ilgili size fikir verebiliyor bu arkeolojik kalıntılar.

Antik Çağ’a geldiğimizde, MÖ 4. yüzyılda, bitkilerin tıbbi özelliklerini sistematik olarak çalışan ilk kişiler Aristoteles ve çırağı Theophrastus’un elyazmalarına girmeye başlıyor bitki betimlemeleri. El yazmaları bugüne kalmamış olsa da bu çalışmaların var olduğunu, renkli bitki illüstrasyonları olan Doğa Tarihi elyazmasında botanik örnekleri kayıt altına alan Yaşlı Plinius’dan öğreniyoruz. 

Anavarzalı Dioskorides ilaçların hazırlanması, özellikleri ve uygulamaları üzerine beş ciltlik De Materia Medica’yı da o sıralarda, aynı dönemde yazıyordu. Bugüne ulaşmış ilk resimli el yazması 6. yüzyılda yapılmış kopyası olan Codex Vindebonensis. Bin yıl boyunca, Codex’teki teknikle yapılır çizimler;  botanik resimlemede genel tarz, cansız ve “gerçeğine benzeme” kaygısı olmayan, temsili olarak çizilmiş resimler. De Materia Medica’nın orijinalinde bitki çizimleri yok ama Codex’de 479 adet bitki resmi var.

Bin yıl kadar sonra ise durum değişiyor. 15. yüzyılın sonlarına doğru Flandre bölgesinde, Fransa, Almanya ve İtalya’da, dini metinlerde, altar panolarında doğayı yüceltme başlar. Çiçekler, dinsel sahnelere girer. O dönemde Avrupa’da dua kitaplarında, altar panolarında, dinsel sahnelerde metinleri, çevreleyen süslemelerde hep çiçekler vardır. Figürlerin arka planına manzara ve diğer nesneler belli bir perspektif içinde yerleştirilmeye başlar. “Gerçekçilik”, doğayı olduğu haliyle betimleme önem kazanır.

Ayinlerin sıra ve saatinin yazıldığı dini Book of Hours kitaplarında da görebilirsiniz bunun örneklerini sıkça. Özellikle Ghent-Bruges okulunun ürettiği Book of Hours’un resimli sayfalarındaki çiçeklerin, böceklerin, kuşların gerçekçi çizimleri son derece etkileyicidir. Jean Bourdichon kitabı 1500-1508 yılları arasında Anne of Brittany için hazırlamış; Paris’teki Ulusal Kütüphane’nin arşivinde korunuyor bugün. Guaşla boyanmış 340 çizime baktığınızda Tourin bölgesinin yerel bahçe çiçekleri ve bitkilerinin ne olduğunu kolayca anlayabiliyorsunuz. Kirazlar, papatyalar, ebegümeciler, üzümler, safran çiçekleri, karanfiller; ve dahası vardır.

Baskı teknikleri de gelişiyor tabii bir yandan… Harflerin ve illüstrasyonların farklı ahşap bloklara elle oyulduğu, genellikle tek renk basılan ahşap blok baskı tekniğiyle birlikte, botanik sanatında da yeni bir dönem başlamış olur. 15. yüzyılda hareketli matbaa harflerinin keşfedilmesi, yazılarla ahşap oyma illüstrasyonların yan yana basılmasına olanak sağlıyordu. Botanik kitapları da yaygınlaşır ayrıca; elyazması ilk örneklerine oranla kitaplara çok daha kolay ulaşılmaya başlar.

Baskı olan ilk şifalı bitkiler kitapları, çoğunlukla el yazmalarındaki örnekler referans alınarak yapılıyordu. İki adet ahşap oyma botanik resim örneğiyle basılmış olan ilk kitap: Puch der Natur (Doğa Kitabı) 1475 yılında Hans Baemler tarafından Konrad von Megenburg için Augsburg’da basılmış. O zamanlar bitki çizimleri, nadiren canlı örneklerden bakılarak çiziliyordu. Elyazmalarındaki çizimlerin kopyalarının, kopyalarının kopyalarıydılar… Jakob Meydenbach daha sonra bitki, balık, kuş, hayvan ve doğal taş minerallerinin çizimlerini içeren Hortus Sanitatis’i yayımlar. Bitki çizimlerinin çoğu, Der Gart kitabından alınmıştır; hayal gücüne dayanan eklemelerle gerçekçi olmaktan hayli uzaktır. 

15. yüzyılın başlarında Kuzey Avrupa’nın etkileri daha sonra İtalya’ya da ulaşır. Birçok Floransalı sanatçının resimlerindeki manzaralarda, vazolarda ya da saksılarda ve dini temalarında gerçeğe yakın çizilmiş çiçekler karşımıza çıkar. Jan van Eyck’in Müjde tablosundaki zambaklarda olduğu gibi.. Bu sanatçıların önce çiçekler üzerinde çalışıp, sonra resimlerine eklediklerini söylesek yanlış olmaz. Pisanello’nun, Jacopo Bellini’nin ve Leonardo da Vinci’nin eskizlerinden anlıyoruz; ama ne yazık ki orijinal birçok örnek bugüne ulaşmış değil.

Dinsel temaları olan tablolardaki çiçek çizme geleneği Rönesans boyunca da devam eder. Çiçekler sadece süsleme amaçlı değildi, dinsel sahnelerde her biri bir sembolizme karşılık geliyordu. Botanik çizim sanatı dramatik bir değişime uğrar bu dönemde. Bitkilerin doğası, anatomisi, habitatı analiz edilir; bilimsel kesinlik önemlidir. Sanatsal duyarlılık da yükselir. Leonardo da Vinci ve Albrecht Dürer’in bitkilerin yapısını ve doğal ortamını da betimleyerek yaptığı çizimler modern botanik illüstrasyonlarının ilk örnekleridir diyebilirim rahatlıkla. Dürer’in, Viyana’da, Albertina Müzesi’nde yer alan ilk suluboya resmi Large Piece of Turf eserinde çayırın her bir yaprağı, karahindibalar ve kökler kılı kırk yararcasına resmedilmiştir. 

16. yüzyıla geldiğimizde, Strasbourg’da Alman teolog ve botanikçi Otto Brunfels, sanatçı Hans Weiditz ile birlikte yaptığı, gerçekçi bitki görselleriyle dolu iki ciltlik Herbarum ivae eicones (bitkilerin canlı portreleri, 1530) kitabı, botanik sanatı açısından önemli. Adından da anlaşıldığı gibi canlı portelerdir bunlar; sanatçı Weiditz'in doğayı yakından incelediği çalışmaları bu gerçekçilikte etkilidir; onun bitki tasvirleri sıklıkla Dürer’in çalışmalarıyla da karıştırılır. Weiditz’in ağaç baskı kalıplarını hazırlayan zanaatkarları yönlendirdiği çok açık ama botanik kesinlikten uzaktır henüz. Brunfels bitkileri yine eski elyazmalarından derlemiştir çünkü.  

16. yüzyılın önemli kitaplarından biri de Alman botanikçi ve hekim Leonhart Fuchs’a ait: De Historia Stirpium ve onun Almanca çevirisi New Kreuterbuch Basel’de Isingrin Press tarafından basılmış. Çerçeve içine alınarak sonradan renklendirilmiş bitkilerin tek tek ahşap baskıları, tam sayfa yer alır bu kitapta. Çizimlerin baskısında renklerdeki tutarlılık, satış amacıyla sonradan elde renklendirildiğini gösteriyor. Nitekim, elde renklendirilmiş illüstrasyonlar kitap ticaretinin başladığına da işaret ediyor.

Botanik biliminin gelişmesiyle beraber, bilimsel bir bakış açısıyla sınıflandırma sistemi de oluşmaya başlar. Flaman ve Fransız iki botanikçi, Avrupa’daki bitkilerin benzersiz bir bitki topluluğu olduğuna dair yaygın inanışı değiştirir. Mathias Lobelius Güney Fransa’dan bitkiler üzerine çalışır; Carolus Clusius İspanya ve Portekiz’e yapılan bitki toplama gezisine katılmadan önce Belçika, Almanya ve Fransa’da incelemeler yapar. Busbecq’in İstanbul’dan getirip kültüre alması için teslim ettiği kişidir..Laleleri erken, geç ve orta çiçeklenme özelliklerine göre sınıflandırır; renklerini; biçimlerini ve diğer özelliklerini tanımlar. Sadece tanımlamaların değil, çizimlerin de ayrıntılı ve açıklayıcı olması önemlidir onun için. Yazılarını Antwerp’in bilinen yayıncılarından Plantin yayımlar. Kitaplarındaki illüstrasyonların çoğu Plantin'in koleksiyonunda yer alan saygı duyulan Flaman ressam ve gravür sanatçısı Pieter van der Brocht’a aittir. Bitkinin anatomik özelliklerine göre sınıflandırma çabaları, modern botanik taksonomisinin de temelini oluşturur.

 

17. yüzyılda kaşifler, gezegenin yeni bölgelerinde egzotik bitki ve hayvan türlerine rastladıkça, onları gezegenin bir ucundan başka ucuna taşıdıkça, doğa bilimi de gelişir. Bilimdeki bu değişim, yeni jenerasyon sanatçıları ve botanikçileri etkiler. İstanbul’dan giden sümbül, ters lale fritillaria imperialis, nergis türleri genç sanatçıların hayal dünyasını canlandırır. Birdenbire bitkilerin yetiştirilmesi moda olmaya başlar; güzellik şifa faydalarını alt eder. Zengin patronlar yetenekli sanatçılara sipariş vererek, kendi bahçelerinde yetişen bitkileri ve çiçekleri -satışlarını da kolaylaştırmak için- resmetmelerini ister.

Şifalı yönleriyle değil güzelliğiyle öne çıkan bitkilerin kültüre alınmaya başlaması ile birlikte botanik sanatı da bu akımı izler. Anlatım şematik değildir; belli bir estetik kaygıyla üretilir. Giderek bitki resimleriyle yazı birbirinden ayrılır. Resme daha çok alan ayrılır, hatta tek bir sayfa tek bir bitkiye ayrılır.

Ahşap baskının yerine daha detaylı çalışmaya imkan veren gravür teknikleri kullanılmaya başlaması da yeni anlatım biçimleri üzerinde çok etkili olur. Çiçekli bitkiler, doğadaki halleriyle güzelliğini en iyi vurgulayacak biçimde titizlikle çizilmeye başlamıştır artık. Sanatçılar sayfalara çiçek betimlemelerini aktarırken, aynı kompozisyona bazen habitatlarının, yaşam döngülerinin parçası olan küçük hayvanları, kuşları ve böcekleri de yerleştirmeye başlar. Gravür tekniğiyle basılan en iyi kitaplardan birinin Almanya Nüremberg’de basılan, Basilius Besler’in iki ciltli Hortus Eystettensis çiçek kitabı olduğunu söyleyebiliriz. İnanılmaz detaylara sahip bu 374 levhayı, üstün bir işçilikle 6 ayrı baskı ustası yapmış.

1705 yılında Amsterdam’da basılan entomolojik bir başyapıt var, botanik sanatının mihenk taşlarından: Metamorphosis Insectorum Surinamensium. Böceklerin metamorfoz sürecinden son derece etkilenen sanatçı Maria Sibylla Merian, Avrupa’daki böcekleri hayatlarının farklı evrelerinde, en sevdikleri besin bitkilerinin üzerinde tasvir eden üç ciltlik resimli bir kitap yayımlar. Surinam’da iki yıl geçirdikten sonra da bulgularını bu kitabında bir araya getirmiştir. Onun botanik sanatına getirdiği yenilik, bitkilerin ve onlarla ilgili canlıların tüm yaşam döngüsünü tek bir levhada çiziyor olmasıydı. Ve canlı örneklerden, gözlemleyerek çalışır. Neues Blumen Buch kitabı da göz alıcıdır; elde boyanmış nergisler, lilyumlar, menekşeler, karanfiller; dönemin en popüler bahçe çiçeklerinin renklendirilmiş gravürleriyle doludur.

Yeni varyeteler Avrupa’ya aktığından yabancı bitkileri görmek için herkesin uzağa seyahat etmesi gerekmiyordu. Varlıklı kişiler ve botanik bahçeleri alışılmadık bitkilerin koleksiyonlarını biriktirdikçe, bunları florilegia denen gösterişli kitaplara çizmeleri için sanatçıları görevlendirmeye başlarlar. Zaman zaman bahsettiğim meşhur koleksiyoncu Joseph Banks’in Kaptan Cook’un ilk seyahatinden topladığı botanik hazinesi tarihsel açıdan önemlidir. Florilegium: Botanical Treasures from Cook’s First Voyage kitabı bu değerli çiçek kitaplarından biri.

Avrupa pazarındaki Lale Çılgınlığı boyunca Türkiye’den getirilen farklı türlere ait lale soğanlarının olduğu albümlere de özel bir ilgi vardır. Hollanda’da örneğin, Bosschaert the Younger, Jacob Marrel, Anthony Claesz ve Pieter Holsteyn the Younger gibi birçok ünlü sanatçının özel lale kitapları Ambrosius tarafından yayımlanır. Kayda değer diğer botanik eserler arasında ise 18. yüzyılın başında Johann Christoph Volckamer’in Nuremberg’de basılan Nurnbergische Hesperides eseridir. Burada ilginç olan, Volckamer’in limonları, narenciye çizimleri bahçelerin, küçük kasabaların, Almanya, Avusturya ve İtalya saraylarının üzerinde yüzüyor olması.

 

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Ayışığı Sonatı Ludwig van Beethoven 05:21