Danimarka’da yasa değişiyor: Cinsel ilişkide açık rıza gerekli

-
Aa
+
a
a
a

Danimarka’da kadın örgütlerini sevindiren haber... Charlie Hebdo davası başlarken Avrupa’da ifade özgürlüğü... Slovak gazeteci Kuciak davasında karar... Avrupa Ne Konuşuyor’da yine üç ülkeyi ziyaret ediyoruz

Danimarka’da siyasi partiler, taraflardan birinin onayı olmadan gerçekleştirilen cinsel ilişkinin tecavüz olarak tanımlanmasını sağlayacak yasal değişiklik konusunda uzlaştı. Böylece tecavüzde ille de şiddet olması gerekmeyecek, açık rızanın olmaması belirleyici olacak. 

Açık rıza derken kastedilen bir yazılı anlaşma değil elbette. Danimarka Adalet Bakanı Nick Hækkerup da konuyla ilgili açıklama yaparken “cinsel dilin kelimelerin ötesine gittiğini” belirtti, rızanın dolaylı da ifade edilebileceğini söyledi.  

Peki tam olarak nedir bu açık rızanın olmaması durumu? Örneğin bir kadın yoğun alkolün etkisi altındayken, ya da bir saldırı anında şok halindeyken, donakalmışken yaşanan şey de artık tecavüz olarak kabul edilecek. 

Bu Danimarka’da uzun zamandır tartışılan ve kadın örgütlerinin istediği bir yasal değişiklik.  Uluslararası Af Örgütü, bu uzlaşmanın, insan hakları açısından tarihi bir zafere doğru atılmış bir adım olduğunu belirtti.

Uluslararası Af Örgütü’nden Kadın Hakları Araştırmacısı Anna Błuś, konunun bir başka yanına dikkat çekerek “Yasal değişiklikler, insanların zihniyetini etkileme potansiyeline de sahip” dedi. 

Yasanın meclisten geçmesi durumunda Danimarka, Avrupa’da rıza olmadan cinsel ilişkiyi tecavüz olarak kabul eden onuncu ülke olacak.

Der Nordschleswiger'deki gazetesinde bir erkek yorumcu yeni düzenlemeyle ilgili hemcinslerine şöyle sesleniyor:

Şimdi eğri oturalım düz konuşalım sevgili hemcinslerim; flörtünüze, yakınlaşmanıza ya da dokunmanıza ne zaman karşılık verilip ne zaman verilmediğini pekâlâ anlamıyor musunuz? Bu melekeleriniz birkaç kadeh şarap ya da bira içtiğinizde de işlemiyor mu? Eh, bunları biraz ağır anlayanlar, yasanın katılaştırılması karşısında daha dikkatli davranacaksa buna kim itiraz edebilir? Sayısız araştırmanın işaret ettiği gerçek şu ki, tecavüz vakalarının çoğu polise bildirilmiyor bile. Yasadaki değişiklikle daha çok kadın şikâyet etme cesareti bulacaksa, bu bile başlı başına önemli bir başarı. Tecavüz kurbanlarına ciddiye alındıkları duygusunu vermekse bir başka önemli kazanım.

Politiken gazetesinde de bu yasanın yeni bir cinsel kültüre doğru bir adım olduğu söyleniyor. 

Yazılı anlaşmaya ihtiyaç yok ama yoğun miktarda alkolün ya da başka şeylerin etkisinde olan kişilerin sekse rıza veremeyeceği açıkça kayda geçirilmiş oluyor. Bu yasa değişikliği, seks konusundaki kültürü değiştirmek yönündeki ilk adım olabilir. (...) Umut ediyoruz ki, yaşı, medeni durumu ya da cinsiyeti ne olursa olsun kimsenin yapmak istemediği bir şeye zorlanamayacağı bir cinsel kültürü beraberinde getirir.

Charlie Hebdo davası başlarken 

Fransız hiciv dergisi Charlie Hebdo'ya yapılan saldırıyla ilgili dava, saldırıdan beş yıl sonra Paris’te başladı. 2 Eylül’de başlayan dava halen sürüyor, ay sonuna kadar devam etmesi bekleniyor. Hatırlatmak gerekirse, saldırganlar Ocak 2015’te Charlie Hebdo dergisinde 12 kişiyi, ayrıca bir polisi ve bir koşer markette rehin aldıkları dört kişiyi katleden saldırganlar sonunda polis tarafından öldürülmüşlerdi. Şimdi mahkemede saldırganlara silah temin etmek ve lojistik yardımda bulunmakla suçlanan 14 kişi yargılanıyor. 

Biz bu vesileyle, medyada ifade özgürlüğünün meselesinin beş yılda nereden nereye geldiğine bakalım. 

Öncelikle Charli Hebdo dava başlarken, tartışmalı Muhammed Peygamber karikatürlerini yeniden yayınladı ve başlıkta da “Hepsi bunun için” yazdı. Derginin başyazısında da asla "Asla diz çökmeyeceğiz" ifadeleri kullanıldı.

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ise bu karikatürlerin yeniden yayımlanmasıyla ilgili olarak Fransız hukukuna göre vatandaşların dine hakaret olarak algılanabilecek ifadeler kullanma özgürlüğünün olduğunu söyledi.

Ancak bunlarla birlikte Batı medyasında iklimin değiştiği söyleniyor. 

Örneğin Fransız internet sitesi Causeur’den bir yorum şöyle:

Dinlerin, bilhassa da belli bir dinin eleştirilmemesi gerektiği fikri siyasiler, gazeteciler ve tüm inançlardan müminler arasında giderek yaygınlaşıyor. 

Le Figaro'dan bir yorumcu da New York Times’in artık karikatür basmadığını hatırlatıyor: 

Charlie Hebdo çalışanlarının katledilmesinin üzerinden beş yıl geçmişken 'Charlie Hebdo ruhu' ve bizzat karikatürün ilkesi daha fazla sorgulanır oldu. New York Times'ın yakın zamanda aldığı kaygı verici bir kararla, kamuoyunu şoka uğratmamak için sayfalarında artık karikatürlere vermemesi bunu kanıtlar nitelikte. 

Danimarka Gazetesi Jyllands-Posten’da da önemli bir yorum vardı geçen hafta. 2005 yılında İslam Peygamberiyle ilgili karikatürleri ilk kez yayınlayan gazete bu gazeteydi. Gazete şimdi “Bu iş artık fazlasıyla tehlikeli” diyor ve artık böyle bir şey yapamayacağını söylüyor. 

Bu karar, olabileceklerden korkmamızdan kaynaklanıyor ve korkunun meşru sebepleri var. Jyllands-Posten 15 yıldır istihbarat servisinin güvenlik raporlarının gölgesinde yaşıyor. Zihinsel bir kuşatma altında olmanın ne demek olduğunu biliyoruz. Başka bir şeye öncelik vermemiz, ifade özgürlüğünü artık savunmadığımız anlamına gelmiyor. 

Gazeteci Kuciak davasında sürpriz beraat 

Slovakya'da gazeteci Jan Kuciak’ın öldürülmesiyle ilgili davada azmettirici olarak yargılanan iş insanı Marian Kocner sürpriz bir şekilde beraat etti. 

27 yaşındaki araştırmacı gazeteci Kuciak 2018 yılında nişanlısıyla birlikte evinde öldürülmüştü. Cinayetin ardından Slovak hükümetine karşı kitlesel gösteriler yapılmış ve uzun yıllardır başbakanlık koltuğunda oturan Robert Fico istifa etmek zorunda kalmıştı. Daha sonra bir çevreci aktivist olan Zuzana Caputova Cumhurbaşkanı seçilmişti ve ülkede hukuk devletinin tesisi yönünde adımlar atılıyordu. 

Kuciak davasında da tetikçi 23 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Ancak asıl önemli olanın azmettiriciye verilecek ceza olduğu söyleniyordu. 

Ama işte mahkeme geçen hafta ülkenin en güçlü iş insanlarından Kočner'in araştırmacı gazeteci Kuciak cinayetini azmettirdiğine dair yeterince delil olmadığına hükmetti. Karar pek çok kişide hayal kırıklığı yarattı. 

Gazeteci Kuciak’ın ailesi mahkemenin kararına karşı üst mahkemeye başvuracak. Slovakya’daki bu gazeteci cinayeti de karanlıkta mı kalacak göreceğiz.