Yerkürenin Güneyinden Mesaj Var

-
Aa
+
a
a
a

Guardian, 12 Eylül 2001

Dünkü saldırı barışın ve refahın arkasına saklanamayacağımızı anlamamızı sağladı. Bunun işaretleri giderek artıyordu ancak liderlerimiz onları görmek istemedi. Yerkürenin güneyindeki, uzaktaki savaşların, ölümlerin dehşeti dikkate alınmadı. Füze rampaları da bizleri koruyamıyor. Güçlü devletler kaynağı belirsiz terörizmden, atılan bombalardan, ilkel nükleer silahlardan, ev yapımı biyolojik silahlardan kaçamıyorlar.Artan borçlar ve işsizlik, klasik ekonomik sektörlerin çöküşü, gelişmiş ülkelere doğru insanların gelişmiş ülkelere doğru yaptıkları kanun dışı ticaretin yoğunlaşmasını sağladı. Güneyin rahatsızlıkları, hastalıkları şimdi aynı şekilde Kuzeyde görülüyor. Verem ABD ve Birleşik Krallığa geri döndü. Nil sivrisineklerinden bulaşan beyin iltihabına kuzeyde ilk kez rastlandı. Gittikçe yoksullaşan hükümetler kuzeyde göçmenlerin parasına ihtiyaç duydular, mülteci trafiğini, kaçakçılığı yönlendirmeye başladılar. Diğer ülkelerle girilen yarış yoksul ülkelerde hükümetlerin sağlık, eğitim gibi sosyal harcamalara ayırdıkları bütçelerden kısıntıya gitmelerine, dahası kalkınmayı askıya alıp, mülteci akınlarını teşvik etmelerine neden oldu.Güneyde artan borçlar, yoksulluk ve sorunlar kuzeydeki zengin ülkelerde de derinden hissedilmeye başladı.Bu sefalete daha fazla sırtımızı dönemeyiz. Bu sorunlarla insancıl amaçlarla ilgilenmekten hoşlanmıyorsak, en azından kendi çıkarımız için ilgilenmeliyiz.Artık piyasaların her şeyde belirleyici rol üstlenemeyeceğini kabul etmeliyiz. Hükümetlerin daha fazla hükmetmesi gerekecek. Ancak ülkelerin koruyucu duvarlarla kendilerini çevreledikleri eski sisteme de dönemeyiz. Bu ilerde çok cephelilik ve evrenselliğin; köktenci buluşların yanı sıra sivil toplumla ve milletler üstü kuruluşlarla yeni işbirliği şekillerinin gerçekleşmesini sağlayacak. Açlığın ve yoksulluğun şiddeti; bereketli toprakların yok olması; aşırı silahlanmış ülkelerin zayıf ülkelere yaptığı zulüm; bunların hepsinin birleşimi o büyük zulüm, yavaş ama emin adımlarla kuzeye doğru yöneldi. Zararın çoğuna kuzey neden olmuştu ve bu zararı telafi edecek kaynakların çoğuna da kuzey sahipti. Sorunun bir kısmı ise bugüne kadar bağlantılı olduğunu anlamadığımız şiddet biçimlerinin kendi içlerindeki bağlantılarını, hiç görmediğimiz şiddet biçimlerini tanımamız gerekiyor. Biz bir çeviri sıkıntısı yaşıyoruz. Yoksulluğun ve sefaletin dili anlaşılmıyor, kulağı tırmalıyor. Dünkü saldırının diliyse gayet açık.Özellikle belirtilmesi gereken iki sorun var: borç çıkmazı ve mülteci sorunu. Borç sorunu Batılı zihinlerin algıladığından çok daha belirgin. Sürekli olarak, bugün 83 trilyon doları bulan, küresel sermaye piyasasında dönen paranın küçük bir kısmını oluşturan, borç yığınlarına dikkat çekiliyor. Fakat bu borç girdabı zengin ülkeleri er geç kanunsuz insan ticaretine, uyuşturucu kaçakçılığıBorç girdabı bugün daha çok ülkeyi tehdit ediyor, orta gelirli ülkeleri de vuruyor.Şu anda yaklaşık 50 ülke aşırı iç borçlanmayla karşı karşıya ve durumlarını düzeltemiyorlar. Bu artık alınan kredilerin geri ödenmesi sorununun ötesinde yeni yapısal temel bir sorun. Bugüne kadar gözde kaçırılan veya bilinmeyense bu borçların 80'lerde Latin Amerika ülkelerini vuran ve atlatılamaz olarak nitelenen krizden çok daha uçta bir borçlanmanın var olduğu. Borçlanmanın GSMH'lere oranı özellikle Afrika'da çok yüksek %128; bu oran Latin Amerika'da %42 Asya'da ise %28.IMF aşırı borçlanmış yoksul ülkelerden ithalat kazançlarının %20-25'ini borçlarına karşılık ödemelerini istiyor. Buna karşın 1953'te müttefikler Almanya'nın savaş borçlarının %80'ini iptal etmişlerdi ve ithalat girdisinin de sadece %3-5'ini borçlarına karşılık el koymuşlardı. Bunlar komünizm sonrası Orta Avrupa'nın şartlarıydı.Peki bu ülkeleri bu çıkmazdan kurtarmak için ne yapılabilir? Yoksul ülkelerin daha fazla mal ithal etmeye ihtiyacı var ve Batı sadece dolarla ya da yüksek değerli kurlarla yapılan ödemeleri kabul ediyor. Bu da bu ülkeleri kendi kendini yenileyen bir açmaza sokuyor. Varolan birkaç çözümden bir tanesi bu ülkelerin ödemeleri kendi kurları üzerinden yapmalarına izin vermek, böylelikle bu ülkeler kalkınmaları için gerekli dış alımı yapacak kaynağı bulacaklar ve dahası kendi kurlarını güçlendirebilecekler.Az sayıda yoksul ülke borç açıklarından kendini kurtarabiliyor- 2000 yılında 93 düşük ve orta gelirli ülkeden sadece 11'i ticaret fazlası elde edebildi. Bu ülkeler, yakın dönemde Afrika Ticaret Sigortası Ajansı'nın açılmasından da anlaşılacağı gibi daha fazla ihracat yapmak istiyorlar. Güneydeki pek çok ülke petrol, yiyecek ve işlenmiş mal ithalatı gerçekleştirmeye ihtiyacı var. Borçlanmaya ihtiyaçları var ve önceden de borçları bulunuyor, faiz ödemeleri ve diğer borç maliyetleriyle rakamlar hızla yükseliyor ve ülkelerin para birimleri daha da değer kaybediyor. Güçlü, yabancı para birimleriyle borçlanmak tam anlamıyla bir çıkmaz oluşturuyor.Yoksul ülke devletlerinin borçları ve onlara eklenen orta gelirli ülkelerin borçlarının küresel sermaye piyasasından çıkarılıp, devletlerarası sistem kapsamına sokulması gerekiyor. Keynes bunu 1940'lar IMF kurulduğunda önermişti.Ve onun planlamasıyla IMF bu yönde, kriz yaşanmasına izin vermeden, kaynak sağlayarak yoluna devam etti, daha sonra ise zengin ülkelerin yatırımcılarını kurtarmaya başladı.İkinci önemli sorun ise göçmen ve yasadışı insan kaçakçılığında yatıyor. Borçların artması ve ona bağlı olarak yaşanan sıkıntılar yeni mülteci akınları yaşanmasına neden oluyor. Zengin ekonomilerin daha da zengin olmasıyla, buralarda yaşamak daha fazla arzulanıyor, bu ülkeler de mülteci ve sığınmacıları ülkelerinden uzak tutmak için onların karşısına duvarlar örmek zorunda kalıyorlar.Belki biz yerkürenin güneyinin borçlarının ve daha da yoksullaşmasının New York ve Washington'da gerçekleştirilen saldırılarla ilgili olmadığını düşünebiliriz. Ancak ilgisi var. Saldırıların son çare olarak bize ifade ettiği: baskıya ve zulme uğrayanlar bize uzaklardan ulaşmak için farklı ifade yolları seçtiler, fakat biz bunların anlamlarını çözemedik. Bu nedenle bazıları kişisel sorumluluğu üstlenerek çözülmesine gerek olmayan bir açıklıkta kendilerini ifade ettiler.Saskia Sassen'in Küresel Şehir adlı kitabının güncelleştirilmiş baskısı Princeton Üniversitesi Yayınları tarafından yayımlandı.Çeviren : Özgür Oğuz

Metnin orijinali: http://www.guardian.co.uk/Archive/Article/0,4273,4254828,00.html