Studs Terkel

Açık Dergi
-
Aa
+
a
a
a

Geride bıraktığımız Ekim ayının son gününde Amerikan seçimlerinden yalnızca üç gün önce yazar, gazeteci, hukukçu, aktivist, sözlü tarihçi ve radyo programcısı Studs Terkel'ı 96 yaşında yitirdik, hayata gözlerini yumdu. Onun meziyetlerini sayarken son olarak radyo programcısı dedim, ama onun radyoyla ilişkisini bir programcı olarak nitelemek yeterli değil; bir radyo tutkunuydu aslında Studs Terkel.

 

New York City'de doğmuştu, Rus göçmeni bir Yahudi ailesinin oğluydu. Ailesi daha sonra Chicago'ya geldi. Studs Terkel'in çocukluğunun büyük bir kısmı, hayatının neredeyse tamamı chicago'da geçti. Yani Terkel bu şehirle, Chicago'yla özdeşleşmişti bir anlamda.

 

 

Radyo programlarını yapmaya da çok ilginç bir tarihte, 1950'lerin başında, yani soğuk savaş yıllarında başladı, televizyonun "öldüren eğlence" olarak belirmeye başladığı bir dönemde. Televizyonun insanları hayatın edilgen bir seyircisi haline getirdiği yıllardır, Amerikan orta sınıf ailesinin banliyölere çekildiği, televizyonun karşısına geçerek evlerine, oturma odalarına kapandıkları bir dönem. Kamusal alanın tenhalaştığı, giderek de boşaldığı yıllar. Tam o yıllarda Studs Terkel radyoyu demokratik kamuoyunu canlandıracak bir kanal olarak gördü ve sokaktaki insana sesini duyurabileceği bir kanal açtı. Bu kanalda da radyoyu kullandı, konuşmaya, kendilerini ifade etmeye teşvik etti o insanları. Demokratik bir kamuoyu yaratmaya çalıştı. Çünkü biliyordu ki konuşan halk, yani konuşan demos olmazsa demokratik bir toplum da olmaz. Studs Terkel yalnızca kamuoyunda etkili kişilerle konuşmadı, sıradan insanlarla da görüştü ve onların sesini duyurmalarına yardımcı oldu.

 

Studs Terkel, radyoyu yazılı kültüre, yani kitap kültüre, Gutenberg'ci kültüre dost bir medya, bir ortam olarak görüyordu. Bu onun televizyona bakışını da biçimlendirmişti. Televizyona bakışı Marshall Mcluhan'dan çok farklıydı; radyonun o duyulan, ama sahibi görünmeyen sesinin, radyonun büyüsünü gücünü tetiklediğini belirtir kendisiyle yapılan söyleşilerde. Bu yüzden de radyoyu "cool media" (serin ortam, kool ortam) olarak nitelemişti Studs Terkel. Bu da benim çok hoşuma giden bir nitelemesidir onun. Radyo çocukluğunda kapıldığı bir tutku aslında onun, radyonun büyüsüne kapılmış çok küçük yaşta, hasta yatağında, başucundaki radyoyu birlikte dinlediklerini anlatıyor bir söyleşisinde; yaşlı adam ve onun oğlu, ikisi birden kulak vermişler. Bizim radyo programcılarımızdan ve dostlarımızdan arkadaşımız Hilmi Tezgör'ün de çok yalın, ama benim de bir radyo tutkunu olarak anlamlı bulduğum bir sözü vardır, bir dizesi vardır bir şiirinde; "inandım radyonun ruhuna" der Hilmi Tezgör. Studs Terkel de böyle, radyonun ruhuna inanmıştı, radyo ile ruhsal bir ilişki kurmuştu, ruhsal bir alışverişe girişmişti ve radyo ile bir tür ruh kardeşliği kurmuştu diyelim isterseniz.

 

 

Ben Studs Terkel'in radyocu yönünü ağırlıklı olarak gördüm, yani o sözlü tarihi, sıradan insanların anlattıklarını tarihe dönüştürmesini. Şöyle anlatalım isterseniz; tarihi hep büyük insanların yaptıkları kahramanlık eylemlerinin ibaresini sanırız Heredot'tan beri, ama Studs Terkel gibi bir sözlü tarihçi, sıradan insanlardan öykülerini anlatarak, onların da tarihin faal aktörleri olduklarının, tarihin asli failleri olduklarının bilinciyle hareket etmiş ve böyle yazmış tarihi. Bu anlamda sözlü tarihçi, radikal bir tarihçi aslında ve bir kıyaslama yapılırsa, tarihçi yönüyle de Howard Zinn'e çok benziyor.

 

Hayatının büyük bir bölümünü Chicago'da, Chicago'nun South Side kesiminde geçirmiş, yani güneyden gelen siyahların yerleştikleri kesimde. Orada siyahlarla birlikte onlara çok yakın yaşamış, ama bu yakınlık, -vurgulamak isterim- sadece mekânsal, uzamsal bir yakınlık değildir; sözünü ettiğim ruhsal bir yakınlıktır. Siyah müziği de seviyordu, siyah ları da seviyordu. İlk kitabı da zaten caz devleri üzerine yazmış olduğu bir kitaptır Jazz Giants başlığını taşır.

 

Studs Terkel, sokaktaki insana, sıradan insana olan güveninden ötürü, Amerikan radikalizminin çok önemli bir sesidir. Bütün mağdurların, mazlumların, ezilen insanların yanında duran bir insandı. Zaten Chicago da radikal geleneği olan bir şehirdir; Amy Goodman'a "en güzel mücadelelerimi ben bu şehirde verdim" dedirten bir gelenektir bu. Şehirdeki çok eski binalara bakarsanız, o eski tarihi binalar, Luis Sullivan gibi, Frank Lloyd Wright gibi mimarların imzasını taşırlar, ama Chicago aynı zamanda sıradan insanların, içinde yaşayan insanların mücadeleleriyle inşa ettikleri bir şehirdir. Şairlerle, yazarlarla, sanatçılarla elele vererek inşa ettikleri bir şehirdir Chicago. Nelson Algren'ın, Carl Sanburg'un, Afro Amerikalı kadın şair Gwendolyn Brooks'un şiirlerinde, Theodore Dreiser'in ve James T. Farrell'ın romanlarında kurdukları bir şehirdir. Studs Terkel da bunların arasına katmak isterim ben. Studs Terkel da, Chicago'nun emekçi, yoksul halkıyla şehri inşa eden bir aydındı, bir entelektüeldi, bir aktivistti.

 

96 yaşında hayata gözlerini yumdu; uzun bir ömür bu, ortalama insan ömrünün üzerinde bir hayat, ama bu hayatı dolu dolu yaşadı. Bu hayatı dolu dolu yaşıyorsanız iç huzurunuz vardır, böylesi bir hayat insana bilgelik kazandırır, yani ölümü çok önemsemezsiniz artık ya da ölüm karşısında ironik bir tavır alırsınız, ölümle alay edersiniz hatta. Ömer Madra geçen haftaki Cuma Adlı Adamlar programında değindi, Studs Terkel "ölünce küllerimi sokağa savurun, yasak ama aldırmayın siz sokağa savurun" demiş. Sokaklar Studs Terkel için önemliydi, demokrasinin şehrin sokaklarında filizlendiğini, tüm şehre, giderek ülkeye, oradan başka bir ülkeye yayılacağını ve giderek bütün insanları kucaklayacağını, genişleyeceğini biliyordu. Sokaklar bu yüzden önemliydi ve yaptığı espri de bu anlamda önemli. İç huzuru vardır hayatlarını dolu dolu yaşayan insanların, Hannah Arendt'in deyişiyle "geride kalan insanların belleklerinde bir yurt edindiklerini bilirler", yani Studs Terkel kolay kolay unutulacak bir insan değil. Ölümünden sonra bizim basında fazla yer verildiğini görmedim, okumadım, ama en azından Açık Radyo için çok çok önemli; başta belirttiğim nedenlerden ötürü önemli, radyoyla kurduğu ilişkilerden dolayı önemli. Benim de karşılaşmayı çok istediğim bir kimseydi, karşılaştığımda da elini sıkmak ve kucaklamak istediğim bir insandı Studs Terkel. Radyoyu demokratik bir kanal olarak benimsemiş olan Açık Radyo için de unutulacak bir insan değil. Anısını her daim canlı tutacağımız bir insan olmalı Studs Terkel, böyle de olacak.

 

(19 Kasım 2008 tarihinde Açık Radyo'da Açık Dergi'de yayınlanmıştır.)