Sözlerimi Geri Alamam

-
Aa
+
a
a
a

Farkında mısınız? Kişi başına düşen sağlık harcalamaları katlanarak artarken hastaneler yine hasta dolu ve dahası binlerce yataklık yeni sağlık kampüsleri yapılması planlanıyor. İnsanlar tedavi olup iyileşmek yerine doktordan sağlık kuruluşundan yakasını kurtaramaz oldu. Herkes gerekli veya gereksiz günde en az bir ilaç tüketir hale geldi. Bunca masraf ve çabaya karşın geçmişe göre daha sağlıklı olduğumuz yönünde işaret de görünmüyor.

 

Sağlığın ticari ürün olarak alınıp satılır hale gelmesi, hastanelerin tıp endüstrisinin fabrikalarına dönüşmesi ile önce sağlık çalışanları sonra da hastalar bu dev endüstrinin figüranlarına dönüştü. Sağlık alanında geleneksel mesleki değerlerin alt üst olduğu, daha çok ticari kaygıların şekillendirdiği önem ve önceliklere göre karar verilen süreçler yaşanmaya başlandı. Tüm bunları sağlıkta modernizasyon diye topluma yutturmayı da başardılar.

 

Modernizasyona karşı değildi hekimler, ancak ödenmesi gereken bedel bu kadar ağır mı olmalıydı? Doktorların ‘hastalık yoktur, hasta vardır’ ilkesi bu yeni süreçte alt üst edildi. Sanki tıp alanında tüm bilgilere ulaşılmış yeni hastalık keşfedilmeyecekmiş gibi hastalıklar ‘teşhis ilişkili gruplar- TİG’ adı altında birkaç yüz başlıkta toplandı ve hastaların bu gruplardan hangisine daha uygun hastalığı olduğunu saptamak doktorluk mesleği haline geldi. Sağlık piyasasının ticari öncelikleri doktorluk mesleğinin değerleri ile yer değiştirmeye başladı.

 

Hastaya yeterli zaman ayırıp doğru tanı konulması ve tedavi sürecini önemsemek yerine, hastaların sağlık işletmesi adı verilen ticari kuruma kazandırdığı paradan prim üretmek, ödüllendirmek üzerine yeniden kurgulanan sağlık sisteminin içine tıkıldı, hekimler.

Hastasının sağlığının yanı sıra hastalığın o kişinin sosyal çevresinde doğurduğu sorunlara kadar ilgilenen hekimlerin yerini, kazandırdığı para kadar önem veren kurumlar ve sağlık çalışanlarının alması bekleniyor. Hayli de yol alındı bu süreçte.

 

Doktorların büyük kısmı şaşkınlık içinde yaşananları anlamaya ve bir şekilde uyum göstermeye çalışıyor. Hastalar ise endüstriyel tıbbın nimetlerinden yararlandırıldıkları için kendilerini önemli hissedip yapılan girişimleri memnuniyetle karşılıyorlar. Doktorlar gerçekleştirilen tıbbi işlem ve tahlillerin çoğunun hastanın yakınması ile ilgili olmadığının, sisteme para kazandırmak ya da doğabilecek hukuki sorunlara karşın kanıt olması için istendiğinin farkındalar. Hatta devlet para kazandıran bu hekimlere katkı primi adı altında sus payı da veriyor. Geçtiğimiz on yıl içinde sosyal güvenlik kurumunun sağlık için harcadığı paranın 8-10 katına çıkmasına karşın vatandaşın daha sağlıklı olduğu ve bazı hastalıkların tümden ortadan kalktığına işaret eden verilerin olmamasını kimse sorgulamıyor, sorgulanması da istenmiyor. Artan muayene, tahlil, görüntüleme ve tedavi masraflarına karşın toplumun daha sağlıklı olduğu yönünde veri olmaması yetmezmiş gibi kamusal sağlık hizmeti üretilen yıllarda kontrol altına alınıp ortadan kaldırılmış olan kızamık, Verem gibi bazı hastalıkların hortladığına da şahit oluyoruz.

 

Yaşanan dönüşüm ile hastalar kendilerini hastalıkları ile birlikte onları bütün olarak ele alan hekimler yerine para kazandırdığı oranda değer veren, yapılan tahlil muayene ve görüntülemeler ile kendilerini önemli hissetmelerini sağlayan riyakâr sağlık işletmelerine mahkûm edildiler.

 

Kendilerine şahıs olarak değer vermeyip işletmeye kazandırdığı para kadar önem veren sistemin riyakârlığının perdelenmesi için de doktorlar günah keçisi olarak kamuoyunun gündeminde tutuluyor. Onca işleme karşı hastasının fayda görmediğini, tedavi olmak yerine sağlık işletmesine sürekli gidip gelen ve para kazandıran unsura dönüştürüldüğünü gören hasta yakınları faturayı hekimlere çıkarıyor. Sağlık çalışanlarına yönelik şiddet artıyor.

 

İşte tüm bu şartlar altında doktorlar 13 Mart 2011'de Ankara’da düzenleyecekleri büyük mitingle yaşananlara dikkat çekmeye çalışacak, bu riyakâr sağlık sisteminin görülmesi anlaşılması için seslerini yükseltecekler. Sağlığın ticarileşmesi ile yaşanan dönüşümde doktorların eski önemlerini yitirmesinin, mesleki değerleri yitirmek anlamına gelmediğini Grup Bulutsuzluk Özlemi’nin bestesini hep birlikte söyleyerek “Sözlerimi geri alamam, yazdığımı baştan yazamam, bir daha geri dönemem” diyerek dillendirecekler. Binlerce yıllık hekimlik meslek değerlerine sarılıp ticarileşen sağlık ortamının yarattığı mesleki erozyona karşın toplumu bilgilendirmeye, bu oyunun parçası olmamak için birlikte hareket etmeye çağıracaklar. Hastasının sırtından sisteme para kazandıran riyakâr figüran olmak istemeyen ve geleneksel meslek değerlerine sahip çıkan hekimler, o gün o alanda kendilerini anlayıp destek verecek hasta ve yakınları ile birlikte “Hiçbir kere hayat bayram olmadı ya da her nefes alışımız bayramdı, bir umuttu yaşatan insanı” şarkısını seslendirmeyi, seslerini ülkeye duyurmayı hayal ediyor.

 

Onları yalnız bırakmayın…

 

 

Not: Hekimlerin, çok ses tek yürek sloganıyla farklı ortamlarda aynı şarkıyı dile getirerek oluşturduğu klibi izlemek için:

 

http://www.ttb.org.tr/index.php/Haberler/film-2480.html veya http://www.youtube.com/watch?v=RcOioX6ybWI