Şemdinli Yurttaş Heyeti Basın Açıklaması

-
Aa
+
a
a
a

Şemdinli'de patlayan bombaların ardından, bir süre önce "artık çocuklarımız ölmesin" diyerek PKK'nın silahlı eylemlere önkoşulsuz son vermesini talep eden, hükümete de herkesin demokratik hayata katılabilmesi için gerekli yasal düzenlemeleri gündeme alma çağrısı yapan yurttaşların, emek örgütü temsilcilerinin ve basın mensuplarının katıldığı bir heyet olarak Şemdinli'ye gittik.

Amacımız, Şemdinli'de patlayan bombalardan ve 9 Kasım'daki son bombalama olayında halkın zanlıları suç kanıtlarıyla birlikte adli mercilere teslim etmesinden sonra, bölgede zor koşullarda yaşayan yurttaşlarla dayanışmak, onlara yalnız olmadıklarını hissettirmek ve seslerini duyurmaktı.

Şemdinli'de uç veren, ve kamu vicdanını uzun süredir rahatsız eden ilişkilerin bundan önce olduğu gibi takipsiz kalmaması için, gerçek suçluların "ucu nereye kadar giderse gitsin" ortaya çıkartılmasının takipçisi olmak; bölgedeki yurttaşların deyişleriyle, "kuyruğundan yakaladıkları canavarın gövdesinin de ortaya çıkartılması"na destek vermek ve kamuoyunun duyarlılığını artırmak istiyorduk.

Hakkari, Şemdinli, Yüksekova ve Van'da yurttaşlarla yaptığımız toplantılarda öncelikli talep, boğulan seslerini bütün Türkiye'ye duyurmamızdı. Bölücü, ayrılıkçı ve terörist olmadıklarını, Kürt kimlikleriyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin eşit yurttaşları olarak barış içinde yaşamak istediklerini dile getiriyorlardı.  "Bu devletin Kürt yurttaşları olarak adalet istiyoruz, can güvenliği istiyoruz, barış ve huzur istiyoruz" sözleri hemen her konuşanın dile getirdiği ortak arzuydu. Bu arzu ve talepleri dile getirirken, Türkiye toplumunun, sorunlarını kendi dinamikleriyle çözmesinin önemini de vurguladılar.

Biz; onların seslerini ve taleplerini duyurmak, adalet, özgürlük ve barış özlemlerini iletmek görevini üstlendik.

Şemdinli'de açığa çıkan ve Türkiye'yi hukuk devleti olmaktan uzaklaştıran ilişkilerin kamuoyuna açıklanması, suçluların adil bir şekilde yargılanması için bu davanın takipçisi olacağımıza söz verdik.

Şemdinli ve Yüksekova'da yaşanan olayların temelinde ülkemizin demokratikleşmesi önündeki engellerin bulunduğunu; Kürt sorununun hepimizin sorunu olduğunu; konunun bir asayiş ve güvenlik sorunu olarak ele alınmasının yetersizliğini bir kez daha gördük. Bölge insanları; Kürt kimliklerinin tanınması, Kürt dili üzerindeki her türlü baskı ve engellemenin kalkması, Kürtçe yayın ve eğitim üzerindeki kısıtlamaların son bulması taleplerini ısrarla dile getirdiler. Dünyayı kendi dillerinden izleyebilecekleri televizyon, radyo gibi yayın organlarının yayın yapabilmesinin sağlanmasını istediler. Siyasal tercih ve taleplerinin Meclis'te yansıtılabilmesi için seçim yasasındaki yüksek barajların kaldırılması gereğinin altını çizdiler. Bu taleplerin, sorunun çözümü için taşıdığı önemi burada belirtmek istiyoruz.

Son bir yıl içinde yeniden rutin haline gelen: kar maskeli görevlilerin evlere gece baskınları yapmalarının, keyfi gözaltıların, kamu görevlilerinin yerel esnafı boykot etmelerine yönelik emirlerin, insanca yaşam alanını daraltan benzer baskıların son bulması, gündelik yaşama ilişkin en önemli taleplerdi. Bu taleplerin doğruluğunu ve haklılığını gördük. Bölgenin bir sürgün bölgesi olmaktan çıkartılması, tayin edilecek kamu görevlilerinin insan haklarına saygılı, bölgenin özelliklerine vakıf, deneyimli kadrolardan seçilmesi gereğini biz de tespit ettik.

Bölgede hemen her aileden bir gencin dağda olmasının yarattığı kanamaya çözüm getirecek yasal düzenlemelerin yapılmasını istiyorlardı. Bu insani talebin; barış, güven ve huzur ortamının gerçekleşmesinde ne kadar önemli olduğunu, bölgede bir kez daha gözledik.

Barış, adalet ve özgürlükten yana yurttaşlar olarak; bölgeye hukuk düzeninin egemen kılınması, bölgedeki insanların taleplerinin gerçekleşmesi,  barış sürecinin gelişmesi için  PKK'nın silahlı eylemlere önkoşulsuz son vermesi talebimizi yineliyoruz.

Kürt kimliğinin tanınması ve ülkemizdeki tüm yurttaşlarımızın kimliklerini özgürce yaşayabilmeleri için yasal ve idari düzenlemelerin yapılması ve bu düzenlemelerin sadece yasalarda kalmayarak uygulanması gerekliliğine inanıyoruz. Bölgede görülen işsizlik, yoksulluk ve ekonomik durgunluğun tahripkar etkilerinin giderilmesi için hükümetin yerel idareler ve meslek kuruluşlarıyla diyalog içerisinde sosyal ve ekonomik önlemleri hayata geçirmesini talep ediyoruz.

Şemdinli'de bombalama olayından sonra halkın müdahalesi ve zanlıları adalete teslim etmesiyle başlayan sürecin yargılama aşaması şüphesiz önemlidir. Ancak daha da önemli olan, sanık olarak yargılanan bu kişilerin içinde bulundukları örgütlenmenin tam olarak ortaya çıkartılması ve  toplumsal denetimin  etkin kılınmasıdır.  Bu nedenle, kararlı bir siyasi irade önce toplumla paylaşılmalı, gerekleri de görev ve yetkileri belirli olan askeri ve idari teftiş kurullarıyla yerine getirilmelidir. Bölgede kamu kuruluşlarının yerel yönetim ve sivil toplum örgütleriyle işbirliğinin geliştirilmesi temel önemdedir.

Biz yurttaşlar, bu sürecin takipçisi olacağımızı, Şemdinli davasının unutturulmasına göz yummayacağımızı, tüm  yurttaşlarımızın  hakları olan adalet, barış ve özgürlüğe kavuşabilmeleri için elimizden geleni yapacağımızı duyurmak istiyoruz..

Türkiye'nin ve insanlarımızın geleceği konusunda sorumluluk duyan, barış ve adalete inanan tüm yurttaşlarımızı da bu sürecin takipçisi olmaya çağırıyoruz.

 

 

Şemdinli'ye giden yurttaş heyetinde yer alanların adları aşağıdadır:

 

Adalet Dinamit, Ahmet Hakan Coşkun (Basın), Ali Bayramoğlu (Basın), Bahri Bayram Belen, Ergin Cinmen, Eyüp Duman (Ağrı Barosu Eski Başkanı), Feridun Taş (Muş Barosu), Mahmut Kaçan (Ağrı Baro Başkanı), Mebuse Tekay, Sait Sever (Muş Barosu Başkanı), Naci Yıldız (Van Barosu Başkanı), Ayşe Berktay Hacımirzaoğlu, Bekir Türk, Berat Günçıkan (Basın),Çiğdem Mater, Derya Sazak (Basın), Ercan Karakaş, Ersin Erincek, Hakan Tahmaz, Mehmet Ali Aslan, Mesut Öztürk, Murat Çelikkan, Musa Çam, Osman Kavala, Oya Baydar, Özdem Petek, Özlem Dalkıran, Prof. Dr. Fatma Gök, Prof. Dr. Gençay Gürsoy (Türk Tabipleri Birliği, İstanbul Tabip Odası Başkanı), Remzi Çalışkan, Rüstem Batum (Basın), Salim Uslu, Sevgi Göyçe, Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır Barosu Başkanı), Tahir Elçi(Diyarbakır Barosu ), Tarık Ziya Ekinci, Vecdi Sayar