Sağlık Temel Bir İnsan Hakkıdır

-
Aa
+
a
a
a

Türkiye’de Genel Sağlık Sigortası Olmaz,  Genel Sağlık Sigortasıyla Sağlık Hizmeti Olmaz

Toplumda yeterince tartışılmadan, yararlı olup olmayacağı ve uygulanıp uygulanamayacağı yeterince irdelenmeden, sadece DB, DTÖ ve IMF öyle istiyor diye 1 Ocak 2007’den başlayarak yürürlüğe girecek olan “Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası Yasası” hakkında toplumumuzun yeterince bilgilendirilmediğini düşünüyoruz.

Hükümet ve Sağlık Bakanlığı’nın bu yöndeki propaganda içerikli açıklamaları ve yasayla ilgili çeşitli gelişmelerin haberleri dışında topluma net bir bilgi veren ve yeterli açıklamaları gündeme getiren bir “bilgilendirme ve aydınlatma faaliyeti” bugüne kadar ne yazık ki gerçekleş(e)medi.

Sağlık Hakkı Hareketi Derneği (SHHD) olarak biz de bu konunun taraflarından birisiyiz. Bu yasayla “sağlık hizmeti” vermenin ülkemiz insanı için olanaksız olduğunu düşünüyor ve  ülkemizde uygulanamayacağını savunuyoruz..

Genel Sağlık Sigortası (GSS), ilkesel olarak, kaynak ve kapsam açısından, uygulama koşulları yönünden ve hizmetin özellikleri bakımından dört farklı düzlemde ele alınmalı ve değerlendirilmelidir.

A.İlkesel nedenler

1. Sağlık temel bir insan hakkıdır: Sağlık Hakkı Hareketi Derneği (SHHD) olarak sağlığı yaşama hakkını anlamlı kılan temel bir insan hakkı olarak görüyoruz. Sağlığımız için ulaşmamız gereken hizmetleri en genel kapsamıyla; sağlığı koruyucu, geliştirici, hastalıkları önleyici, erken tanı, doğru ve etkin tedavi hizmetlerini, sağlıklılık haline tüm olarak ulaşılamayan durumlarda, mevcut halin yaşamla bağdaşır halde tutulmasını sağlayacak rehabilitasyon ve esenlendirmeyi, sağlıkla ilgili genel ve özel toplum eğitimini, acil sağlık hizmetlerini içerir. Dolayısıyla sağlık hizmetlerine ulaşmak ve yararlanma hakkı, tüm bu gereksinimleri karşılayacak hizmetlere ayrımsız ve eşit olarak yararlanmayı gerektirir. 

Genel Sağlık Sigortası, “prim” adı altında önceden ödenen bir bedel karşılığında bu hizmetlerden yararlanılması  ve bir hak olmaktan çıkması demektir. Hiç bir temel hak bir bedel karşılığında sunulamaz. GSS sağlığı, ancak karşılığı ödenince sunulan, “satın alınan bir hizmet”e dönüştürecektir.

2. Sağlık toplumsal bir olgudur:  Sağlığın ve sağlıklılık halinin varolması, onu oluşturan tüm bileşenler, hastalık halinin ortaya çıkması, bunun çözümü ve onda sorun yaratan durumların giderilmesi toplumun etki, katkı ve desteğini gerektirir.

Bu konuda bireyi, toplumdan ayrı ve ondan yalıtık görmek; dahası onun sağlıkla ilgili gereksinim ve sorunlarını kendi başına ve gücünün yettiği kadarıyla çözmek zorunda bırakılmasını kabul etmek olanaksızdır. Diğer yandan birey sağlıklılığını sağlayacak koşul ve olanakları kendi başına yaratma konusunda güçsüzdür; bu ancak toplumsal dayanışma ile sağlanır..

3. Sağlık hizmetlerini sunmak “Sosyal Devlet”in gereğidir: Sağlık hizmetlerini devlet tarafından sunulması anayasamızda açıkça ifade edildiği üzere, “Sosyal Devlet” niteliğinin bir gereğidir. Söz konusu yasayı uygulamaya koymak; bu ülkenin nüfus kağıdını taşıyan, okuluna giden, mahkemelerini uzlaşmazlıklarının çözüm yeri olarak kabul eden, sınırlarının korunması için askere giden, ülkenin refahı ve geleceği için vergisini ödeyen yurttaşlarla, aslında anayasasında yazdığı şekilde “sosyal bir devlet” olan devlet arasındaki “Toplumsal Sözleşme’nin inkâr ve ihlâli” anlamına gelecektir.

Anayasa güvenlik, adalet, sağlık ve eğitim gibi aslında birer hak olan hizmetlerinden yararlanma bakımından “yurttaşların eşitliği”ni kabul eder. Ayrıca anayasa ve yasalar gibi iç hukuk bakımından emredici olan bazı “ulus ötesi” sözleşmeler de bu hakkı somut olarak ortaya koyar ve teslim eder.

Herhangi bir hakkın gereği olan hizmetler düzenlenirken öncelikle “en kötü durumda ve en güçsüz olanın” bu haklardan yararlanması hedeflenmelidir. Sonuç olarak GSS; sağlığın toplumsal niteliği, bir temel hak olması ve devletin de sosyal devlet olması nedeniyle “lkesel olarak doğru bir çözüm değildir.  Bu nedenlerle SHHD getirilmeye çalışılan GSS uygulamasına temelden karşıdır ve bu uygulamayı öncelikle temel bir hakkın ihlâli olarak görmektedir.

B. Kaynak ve kapsama ilişkin nedenler

1. Primle karşılığı hizmet vermek adaletsizliğe yol açar: Tüm yurttaşlar yasa önünde ve devletin sağladığı hizmet ve olanaklar bakımından eşittir. Ancak GSS sosyal ve ekonomik durum göz önüne alındığında, örneğin ülkedeki gelir dağılımı bakımından tüm yurttaşları “aynı” saymaktadır.

Yasaya göre sağlık hizmeti için ödenecek primlerde “günlük kazanç” göz önüne alınacaktır.  Buna göre günlük kazancın alt sınırı asgari ücretin otuzda biridir. Üst sınır ise bu alt sınırın altı buçuk katıdır ve ödenecek prim buna göre belirlenecektir. (SGGSS Madde 82). Oysa toplumun alt ve üst gelir dilimleri arasındaki gelir oranı farkı bu oranın kat be kat üzerindedir.

Ülkemizde nüfusun büyük bir kesimi alt ve orta gelir düzeyindedir. Vatandaşlara sağlık hizmeti için bir karşılık ödemeleri koşulu getirilirse, bu kesim sayıları nedeniyle, oransal ve meblağ olarak, aslında hizmetin büyük bir bölümünün finansmanını karşılama durumunda olacaktır. Aslında primlerinin devletçe ödeneceği söylenen yoksulların yükü de, ülkede vergi ücretlilerden toplandığı ve dolaylı vergilerin oran ve yoğunluk olarak gelir/kazanç vergilerinden fazla olduğu için yine bu sabit gelirli ve ücretli kesimlere yüklenecektir.

Diğer yandan yasa prim ödeme durumuna göre hizmetin bedelini ödeyecektir. Prim ödeme başlandıktan hemen sonra hizmetten yararlanma söz konusu olmadığı gibi, prim ödemedeki kesintiler, gecikmeler sigorta kapsamındaki kişilerin hizmetten yararlanmasını kısıtlayacaktır.

Sonuç olarak devlet GSS ile sağlığın finansmanını yoksul, düşük ve orta gelirli kesimlereödetmiş olmakta bu ise çok büyük bir adaletsizliğe yol açmaktadır.

2. Katkı payı adaletsizliği büyütecektir: Yasanın hizmet kapsamında olsa bile hizmetten yararlanma sırasında ödenecek bedel ve tedavi ve uygulamalardaki katkı payı ödemesinin zorunlu kılmıştır. Sağlık hizmetine daha çok gereksinimi olan ve daha çok yararlanması gerekenlerin, aslında sağlıklılık halini ortadan kaldıran nedenlere daha fazla maruz kalanlar olduğu açıktır. Bu kesim, ekonomik ve sosyal olarak diğerlerine göre daha altta olan kesimdir. Çünkü onlar, beslenme, konut, içme suyu, alt yapı olanakları vb. sağlıklılık halini sürdürmek için gerekli ortam ve olanaklardan yoksundurlar. Diğer yandan bu kesimde yer alan insanlar yukarıda belirttiğimiz koşulları gereği daha çok hastalanırlar ve hizmet almak üzere sağlık kuruluşlarına daha çok başvururlar.

Dolayısıyla, yine hizmeti çok kullananlar finansın da büyük bir bölümünü üstlenmiş olacaklardır. Onlar nedenleri kendilerine bağlı olmayan hastalıkları ve sağlıksızlıkları dolayısıyla daha çok katkı payı ödemek durumundadırlar. Hastalıklarının tanı ve tedavisi sürecinde kullanacakları ilaç ve diğer tedavi bedelleri ile ilgili ödeyecekleri katılım payı da (yasaya göre en çok %20 oranında olacak) sağlığın finansmanı bakımından onlar açısından önemli bir yük yaratacaktır.

Tüm bunlardan çıkacak sonuç şudur: GSS’yi ayakta tutan bu kesim eğer kayıtlı ekonomiye geçilirse hiçbir koşulda prim ödemekten kurtulamayacak ama ek olarak ödeyeceği bedel daha çok olacaktır.

3. “Katkı Payı” hizmetten yararlanmayı engelleyecektir: Sigorta kapsamı içindeki vatandaşların katkı ve katılım paylarını ödeyememeleri, hizmet almaktan kaçınmalarına veya gecikerek hizmet talep etmelerineyol açacaktır. Böyle olduğunda sonuçta toplumun büyük bir kesimi için GSS daha çok sağlıksızlık, daha çok hastalık anlamına gelecek ve hizmete ulaşma ve yararlanmamasını engelleyerek bir hak ihlâlini doğuracaktır.

Gerekli hizmeti talep etmeme tutumu, sağlığı koruyucu ve önleyici hizmetlerin talebini de ortadan kaldıracaktır. Her ne kadar yasada “katkı payı ödenmeyecek durumlar” arasında “Aile hekimi muayeneleri ve kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri”ni saymışsa da (Madde 69-c) bunun kapsamı ve içeriği net ve somut değildir. Kaldı ki aile hekimliğinin uygulaması henüz tüm ülkeyi kapsamamaktadır.

Değişik ülkelerde bunun yarattığı sorunlar bilimsel olarak ortaya konulmuştur. Sonuçta bu da sağlık sorunlarının büyüdüğü, çözümünün zorlaştığı, dolayısıyla maliyetinin yükseldiği bir duruma yol açacaktır.

4. Sigorta daha az, daha sınırlı ve daha kısıtlı bir sağlık hizmeti demektir: Sigortanın verdiği/vereceği hizmeti sahip olduğu kaynaklar, yani kasasındaki para, toplayabildiği prim ve katkı payları belirleyecektir. Bu nedenle GSS’nin ilgili kurulları aracılığıyla kapsam içi-kapsam dışı hizmet ve ürünleri” belirleme durumunda kalacaktır. Bu giderek gereksinilen sağlık hizmetinin, bedeli GSS tarafından ödenen bölümünün giderek daralması sonucunu doğuracaktır. Bu ise ancak doğrudan karşılık ödeyerek hizmetten yararlanma ya da yine hizmetten yararlanamama  anlamına gelecektir. Bunun sonucunda kapsam dışı hizmetler, başka ülkelerdeki örneklerde olduğu gibi, 2., 3. özel sigortaları zorunlu hale getirecek, bu ise ödemeyen kesim için hizmete ulaşma olanağının tümden ortadan kalkması anlamına gelecektir.

C. Uygulamaya ilişkin (organizasyona ilişkin) nedenler

1. Yerleşik bir düzen ve sağlıklı bir alt yapı gerekir: GSS’nin uygulanması için bazı temel koşulların başında toplumun yaşadığı yerlerin altyapısına ilişkin düzenlemeler gelir. Çünkü bireyin sağlığını olumsuz etkileyen başta çevre koşulları olmak üzere bir çok olumsuzluk bundan kaynaklanır. Yine böyle bir uygulama yerleşik yaşamın kurumlaştığı, nüfus hareketlerinin az olduğu, kentsel bir toplumda uygulanabilir.

2. Dengeli bir gelir dağılımı ve tam istihdam gerekir: Öte yandan eğitim düzeyi orta veya yüksek, dolayısıyla bireysel sağlık koruma bilinci yüksek, ama çok daha önemlisi gelir paylaşımında adaletin olması gerekir. Bu ise tam istihdamı ve işsizliğin olmamasını gerektirir. Bunu önleyen kayıt dışı ekonominin, de önlenmiş olması bir zorunluluktur

3. Hizmetin ve bunu verecek kurumların dengeli dağılımı gerekir: Bir GSS uygulamasında prim ödeyen herkesin hizmete eşit biçimde ulaşmasısağlanmalıdır. Bunun anlamı ise her düzeydeki sağlık hizmeti veren kurumların tüm ülkeye eşit ve dengeli dağılmış olması demektir. Kurumların yalnız bina olarak değil, ama alt yapı, donanım, yetişmiş insan gücü ve deneyim bakımından da eşit olması, iyi işliyor olması, sorunları zamanında ve erken çözebilmek bakımından da basamaklı ve planlı bir hizmet sunumunun olması gerekir.

Hizmet serbest piyasa koşulları içinde şekillendirileceği için büyük mali kapasitesi olan hastane vb. tanı tedavi hizmeti verecek kurumları oluşturacak, çok sayıda sivil yatırımcı bulunmalı ve ülke çapındaki dengeli dağılmalı, dahası serbest piyasa koşulları içinde rekabet edebilecek nitelikte olmalıdır.

4. Finansal organizasyon ve otomasyon alt yapısı gerekir: Öte yandan GSS’nin uygulamalarını gerçekleştirecek ve düzenli sürdürecek deneyimli ve yaygın bir finansal organizasyon sistemi gerekecektir. Bu ise; toplanan kaynakların bir bölümünün doğrudan sağlık hizmetine değil, hizmetin yürümesi ve işletilmesi için gerekli olankurumun finansal işletme giderlerine harcanması demektir. Ayrıca bu sistemin iyi işlemesi için aynı zamanda yüksek teknolojinin kullanıldığı bir otomasyon sistemi de gereklidir. Böylelikle hem ülkenin her yerindeki vatandaşlardan primlerinin toplanmasıgerçekleşecek, hem de onların primlerinin ödendiği belgelenerek sağlık hizmetlerinden yararlanmaları sağlanacaktır.

Prim toplayabilmek için de kapsam içindeki kişilerin gelir düzeyini saptayacak ve izleyecek mekanizmalar yaratılması gereklidir. Bunu gerçekleştirmek üzere kullanılacak verilerin de somut ve açık dayanakları olmalı; primlerinin neye göre ve nasıl belirleneceğine ilişkin geçerli ve net düzenlemeler yapılmalı ve bunların herkesçe kabulü sağlanmalıdır.

Bu bağlamda GSS'ye ödenen prim ile, GSS'den yararlanan nüfus arasında makul bir dengenin olması gerekir ki bunun sağlanması, tam kayıt altında ekonomi ve tam kayıt altında istihdam yanında tam kayıt altında bir gelir izlemesiyle mümkündür. Bu bağlamda ticari ve gelire ilişkin sırların kamu tarafından bilinmesi” bir ön koşuldur. Bu ise gelirden tam vergi alma zorunluluğunu doğuracaktır. Böyle bir kararın yalnız bir ekonomik karar değil, ama aynı zamanda politik bir karar olduğu göz ardı edilmemelidir.

5. GSS “işletme maliyeti”ni büyütecektir: Tüm ülke ve tüm yurttaşlar kapsam içinde olacağından uygulamanın işletme maliyeti büyük olacaktır. Mevcut sosyal güvenlik kurumlarının elemanlarının bu amaçla oluşturulan kuruma devri söz konusu olsa bile, primlerin belirlenmesi, toplanması ve kayıt altına alınması ve bunun hizmetin her noktasından ulaşılabilen bir sistemle sağlanması için gerekli alt yapı, organizasyon ve ortaya çıkacak ek personel giderleri de mevcut toplanan kaynağın aslında sağlık hizmetinden daha çok bu operasyonel hizmetler için harcanacağını göstermektedir.

6. Yeni bir “devlet çiftliği” yaratılmış olacaktır: GSS her ne kadar bir kamu kurumu olarak görülse de aslında SSK gibi bir özel kuruluş olacaktır. Bu durum ileride devletle kurum arasında bir çatışma doğuracaktır. Devlet ve onun yürütme erkini üstlenen hükümetler, SGGSS’ye çalıştırdıklarının ve primini ödeyemeyen yoksulların primlerini ödedikleri, dolayısıyla -belki de- en büyük ve güçlü kaynak olacakları için bu yapıyı da kendi erk alanları içinde görerek çeşitli nedenlerle politik müdahaleler yapacakları bir kurum haline getirecekler ve onun olanaklarından her durumda yararlanmaya çalışacaklardır. Başka bir deyişle SGGSS’nin uygulayıcısı olan Sosyal Güvenlik Kurumu ile yeni bir KİT, daha alışıldık deyimle yeni bir “devlet çiftliği”yaratılacaktır.

D. Hizmete ilişkin nedenler

1. Mevcut kurumların yasaya uyumu yaygın olarak sağlanmamıştır:Yasanın uygulamasına hemen geçilirse hizmeti mevcut sağlık hizmet organizasyonu ve kurumları üstlenecektir. Halen ülkemizde en temel sorun herkese eşit, ulaşılabilir ve etkin, tümelci ve basamaklandırılmış bir sağlık hizmeti söz konusu değildir. Batı ile doğu, kır ile kent, kentin varoşlarıyla merkezi arasında sağlık hizmetleri sunumu bakımından büyük bir adaletsizlik ve eşitsizlik vardır. Bu yasanın varolması ve uygulanması eğer bu hizmeti verecek kurumlar ortada yoksa, yetersizse veya dağılımı eşit ve dengeli değilse sağlık hakkının gereği olan sağlık hizmetlerine ulaşma ve yararlanmayı sağlamayacaktır.

2. Özel sağlık hizmeti pahalı bir hizmettir: GSS’nin finansman sağlayacağı sağlık kuruluşları, mevcut hükümetlerin SGGSS ile birlikte gündeme getirdikleri kamu sağlık kurumlarının özelleştirilmesi uygulaması da  gerçekleştiğinde artık tümüyle özel kuruluşlar olacaktır.

Karşılığını GSS’nin ödediği bir sağlık hizmeti sunan bu sağlık kuruluşlarının bu alana ticari kaygıları için girmiş olmaları doğaldır. Bu ise “hizmetin pahalılaşmasına” yol açacaktır. Çünkü “ticari kaygı” demek “daha çok kâr elde etmeye çalışmak” demektir. Mevcut kaynağın gider kalemleri arasına bir de kârın eklenmesi ya  daha az hizmet, ya da daha pahalı hizmet anlamına gelecektir. Dolayısıyla ticarileşmiş sağlık hizmeti bedel karşılığı verilen ve kâr etme mantığı üzerinden kurgulanan bir sağlık hizmeti, giderek daha pahalı olacaktır. Bu pahalılık giderek hizmet bedelinin GSS kasasından sağlanamaması bir anlamda GSS'nin batması anlamına geleceğidir. Bu da yine sağlık hizmetine ulaşma ve yararlanma hakkının ihlâlidir.

3. Daha az ücret niteliksiz hizmet doğuracaktır: Kapitalist ekonomide kârı artırmanın en doğal ve kolay yolu, hizmeti üretenin artık değerini çoğaltmaktır. Bu ise hizmeti üstlenen hekimler ve diğer sağlık çalışanlarına daha az ücret vererek gerçekleşecektir. Daha az ücret ise, daha zor ve daha isteksiz verilen bir hizmet demektir. Başka bir deyişle sanıldığının tersine ticari sağlık hizmeti, niteliği daha düşük bir hizmettir.

Yine daha çok kâr hizmetten yararlanan kesimin daha sık ve daha çok başvuruda bulunmasıyla sağlanacaktır. Sağlık hizmeti için daha çok başvuru,  daha çok sağlıksızlık daha çok kaynak tüketimi ve daha çok zarar demektir. Buradan yola çıkarak daha çok yanlış uygulama ve daha çok mağduriyet ortaya çıkacağı da söylenebilir. Bu ise hizmetten yararlananın ve hizmeti sunanın ödeyeceği bedelin daha da büyümesi demektir.

4. Gereksiz kullanım ve suiistimal artacaktır: Daha düşük ücret alan hizmet sunucuları ve çalışanları, ister istemez kişisel gelirlerini arttırmak için daha çok oranda yan yollara sapacaklardır. Çünkü sağlık hizmetinin her yerde her zaman geçerli, mekanik olarak saptanmış kesin ölçütleri de yoktur. “Hastalık yok hasta vardır” sözü doğrultusunda GSS'nin kapsamı içine sokulabilecek hizmet ve ürünlerin gereksiz kullanımı, dolayısıyla uygulamanın suiistimali şimdi olduğundan daha çok gündeme gelecek, bu ise harcamayı büyütecek; dolayısıyla ticari tıp sektörü daha büyüyecek ve kaynağın büyük kısmı halkın sağlığına değil, ulus ötesi şirketlerin kasalarına gidecektir.Diğer yandan bu tür uygulamalara karşı SGK’nın getireceği sınırlama ve kısıtlamalar ise daha önce yaşanan örneklerde olduğu gibi vatandaşın yanlış veya eksik hizmet almasına, dolayısıyla haksız fiile maruz kalmasına da, başka bir deyişle hak ihlâllerine ve mağduriyetine de yol açacaktır.

Geçişte acelecilik ve diğer genel hatalar

1. Doğru bilgilere ve sağlam verilere dayanmıyor: Mevcut hükümet bu konudaki karar ve uygulamalarını, ne yazık ki ülkemizin durum ve verilerini göz önüne alarak değil, dışarıdan verilen ve sonucu hesaplanmayan direktiflerle hareket ederek gerçekleştirmektedir. Uygulama öncesi yapılması gereken kimi işlerin yeterince yapılmamıştır. Örneğin GSS benzeri uygulamaların söz konusu olduğu başta Almanya ve gelişmiş batı ülkelerindeki sorunlar yeterince irdelenmemiştir. Yine Şili’de 80’li yılların  ortasında yaşananlar da yeterince ortaya konulmamış ve orada yaşananları önleyecek uygulamalar gündeme getirilmemiştir. Bilineceği üzere Şili bu uygulamanın ilk ve en önemli örneğidir. Bugün Şili’de sağlığın finansman sisteminin iflas ettiği kimseye açıkça söylenmemektedir.

Öte yandan her ne kadar içinde “aile hekimliği” modelinden söz edilse de sevk sistemi dışında ( o da daha yasa uygulamaya girmeden yapılan bir değişiklikle yürürlükten çıkarılmıştır) GSS hizmetin nasıl sağlanacağıyla ilgili bir yasa değildir. “Aile Hekimliği” konusunda ise Bulgaristan “en tipik ve en yakın”örnektir. Oradaki hizmete ilişkin veriler göz önüne alındığında, bu modelin iyi işlediği ve hizmetin daha iyi bir sonuç verdiği ortaya konulamamıştır. Bugün özellikle eskiyle kıyaslandığı zaman net olarak görünen sağlığa ilişkin olumsuz parametreler ve hizmete ulaşma ve yararlanmayla ilgili pek çok sorun yaşanmaktadır.

2. Yasaya ilişkin toplumsal bir uzlaşma söz konusu değildir: GSS'ye ilişkin değerlendirme yaparken ilk söylenmesi gereken nokta bunun bir toplumsal uzlaşmasonucu yapılmadığı olgusudur. Bu yasa konusunda konunun taraflarının düşünce ve yaklaşımı da sorulmamıştır.  Bir sivil toplum örgütü olarak derneğimiz dahil pek çok örgüte yani halka, konunun ilgililerine, bu yasa gereği hizmet verenlere herhangi bir anlatımı, tartışması, katkı ve katılımının istenmesi söz konusu bile olmamıştır. Bu konunun tüm taraflarının değil uzlaşma ve anlaşmasının, görüşünün bile alınmadan böyle bir yasanın çıkarılması, devlet vatandaş ilişkisinin nasıl tanımlandığını görmek bakımından da önemlidir.

Sistem kamuda hizmeti sunanlarca da yeterince tartışılmamış, kafalarda mevcut sorunlar yeterince ele alınmamıştır. Aslında demokrasinin azlığını gösteren bu unsur, sağlık alanı gibi hizmeti sunanla, hizmetten yararlananın işbirliği yapması gereken bir konuda çok önemli güçlükler doğuracaktır. Daha önce SSK'da yaşandığı gibi bedelini ödediğini düşünen hizmet alıcısı ile, kendisine ve emeğine yeterince değer verilmeyen sağlık çalışanı arasındaki çatışma hizmeti giderek daha da kötüleştirecek ve kötü, olumsuz ve sorunlu bir tanı tedavi hizmeti  sonucuna ulaşılacaktır.

3. Pilot uygulamalar istenen sonucu vermemiştir: Sağlıkta Reform Programı'nın diğer unsuru olan ve şu anda yalnız pilot uygulama halindeki “aile hekimliği” de tam işlese bile yine vatandaşın GSS çatısı altında olsa bile sağlık hizmetine ulaşma ve yararlanma hakkının ihlâliyle sonuçlanacaktır. Çünkü sağlık hizmeti yalnız hastalıkların tanı ve tedavisinden ibaret değildir. Daha önce sosyalizasyon yasası gereği, işleyen sağlık ocakları bu reform uygulamasıyla ortadan kaldırılacağı için, Sağlığı koruyucu, geliştirici ve sağlıklılık halini bozan etmenlerin önlenmesine yönelik hizmetlerin muhatabı, bu hizmetleri sunan kurum bulunmayacaktır.

4. Hizmetten yararlanma konusunda daha iyide değil, daha kötüde buluşturuyor:   Yasa daha önce mevcut sağlık güvencesi kurumlarını birleştirirken, bunların arasındaki farkları, daha öncesinde daha iyi olanların aleyhine olacak şekilde sağlayacaktır. Bu düzenlemeyle, toplumun önemli bir kesiminin, daha önce kazandıkları hakları ortadan kalkacaktır. Özellikle Emekli Sandığı mensupları daha çok olmak üzere SSK ve Bağkur'lular da birbirlerine göre bu anlamda hak kaybına maruz kalacak olan yurttaşlardır.

5. Eksik, yanlış ve yetersiz anlatılıyor: SGGSS'ya ilişkin olarak ana akım medya aracılığıyla topluma yönelik yapılan reklamların yanlışlığını da ortaya koymak gerekir. En başta söylenmesi gereken gerçek şudur: SGGSS, yasa olarak çıksa bile ülkemizde uygulanması olanaksızdır.

 

Sonuç

Tüm bu nedenlerle uygulanamayacak, uygulansa bile yurttaşın sağlık hizmetine ulaşma ve yararlanma hakkını ihlal edecek bir modelde dayatmak tarihimizdeki pek çok örnekte olduğu gibi gelecekte vazgeçilecek, yeni gelen iktidarların “ne yapalım biz bunu kucağımızda bulduk” diyerek, kurtulmak için çaba sarf edeceği bir hüsran abidesi olacaktır. GSS ile yukarıda sıraladığımız nedenlerden dolayı kayıplar büyür, bundan yakınmalar çoğalır ve sistemde bir geriye dönüş yaşanırsa (ki bizdeki gibi seçim demokrasisiyle yönetilen ülkelerde bu konularda çok farklı kararlar verilebilmektedir) bu daha çok sağlığını yitirme, daha çok can verme, yani sağlığından, kanından, canından olma anlamına gelecektir.

Ülkemiz dünyanın en büyük ekonomiye sahip 16., 17. ülkesidir, büyük ve genç bir nüfusu vardır, henüz coğrafyasının ona sunduğu kaynakları, tam anlamıyla tüketmemiş bir ülkedir, sağlığa yeterince kaynak ayırıp, akılcı ve insani politikalarla sağlık sorunlarını çözümleyebilecek güçte ve durumdadır.

Sağlığa daha çok para harcamak, daha iyi sağlık hizmeti anlamına gelmez. Eğer öyle olsaydı ABD'de ki hizmet Küba'dakinden daha iyi olurdu, ama bu doğru değildir. Aslında tam tersi doğrudur. Bu ülkenin yurttaşları olarak her zaman daha iyisine layığız, bu nedenle, “Başka bir sağlık sistemi ve yaşam mümkün” diyoruz.

Yurttaş sağlığı söz konusu olduğunda şimdiye kadar kendi yol ve yöntemleriyle ve bu alanda çalışan ülkenin özverili sağlıkçılarının, canlarını ortaya koyarak yaptığı çalışmalarla sorunlarını çözümleyecektir. Ama bu tür bir çözüm bu ülkeyi çağdaş kılmayacağı gibi, Türkiye'yi, haklarını sağlayamayan insanların çoğunluğu oluşturduğu bir ülke konumuna sokup, insan haklarına saygılı ve hukukun üstünlüğünü temel alan bir ülke olmaktan çıkaracaktır.

Ülkemizin insanı buna reva görülemez ve buna mahkum edilemez. Bir gün uyanacak ve hakkını aramak için “ellerini toprağa dayayıp ayağa kalkacaktır”. Geçmiş bunun örnekleriyle doludur ve belleklerdedir. Ama bu tür uygulamaları gerçekleştirenleri ise kimse anımsamamaktadır. İktidar koltuklarında oturduğu halde gerçekte iktidar olmayanları, o koltuklara oturtanlar doğru seçimlerini de bir gün yapacaklardır. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.