Paris-Berlin-Moskova ekseni İKÖ Zirvesi ve tarihî skandal

-
Aa
+
a
a
a

6 Mart 2003İbrahim Karagül

Amerika'nın Irak'a saldırı planına karşı uluslararası diplomaside yaşanan fırtına içinde İslam dünyasının, özellikle de Arap dünyasının tavrı inanılmaz bir seyir izliyor. Arap Birliği Zirvesi ve dün Katar'da olağanüstü toplanan İslam Konferansı Örgütü Zirvesi, kendilerini hedef alan ABD-İngiliz-İsrail planları karşısında oluşan yeni küresel eksen içinde hiçbir varlık gösteremedi. Zirvenin sonuç bildirgesinde Irak krizine neredeyse değinilmedi. Böylece "tarihî bir skandal"a imza atıldı. Binlerce Amerikan askerini barındıran Katar'da yapılan zirveden başka ne sonuç beklenebilirdi?

Gerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi üyeleri arasındaki direnç, gerek Alman-Fransız ekseninin duruşu ve gerekse Rusya ve Çin'in bu muhalif cepheye verdiği destek, ABD'nin şantaj ve baskılarına direnmeye çalışan ülkelere güç verirken, İslam'a ve İslam coğrafyasının kaynaklarına yönelen bu küresel savaşa karşı Müslüman ülke yönetimlerinin ortaya koyduğu "hazin görüntü"yü, dünya Müslümanları asla affetmeyecek. Bütün dünyanın ABD'ye karşı ayağa kalktığı bir dönemde, Müslüman ülkelerin bu "utanç verici" tavrının, hazmedilmesi çok zor. Zirveden geriye sadece ağız dalaşı kaldı.

Zirveye katılanlar, Almanya-Fransa-Rusya'nın dün Paris'te yaptıkları ABD'ye meydan okuyan ortak açıklama ile kendi durumlarını gözden geçirmeli. Bu görüntü, Amerika Irak'ı işgal ettiğinde İslam dünyasında, özellikle Arap dünyasında kitleler ile iktidarlar arasındaki güvensizliği öyle derinleştirecek ki, bazı Arap yönetimleri Ortadoğu'da ABD'ye yönelen öfkeden nasibini fazlasıyla alacak.

Amerika'nın tehditlerini en fazla hisseden iki komşusu Meksika ve Kanada bile, direnenler safında kendilerine yer açmaya çalışıyor. Bush'un Meksika'ya yönelik, "Bize destek vermezse disipline sokarız" sözü üzerine Meksika, Kanada ile ABD baskılarına karşı dayanışma içine girdi. Son elli yılda hiç karşılaşmadığı bir küresel tepkiye maruz kalan ABD, İngiltere ve İspanya ile Güvenlik Konseyi'ne sunduğu yeni karar tasarısını geri çekmeye hazırlanıyor.

Yeni küresel eksen meydan okudu

Fransa, Almanya ve Rusya dışişleri bakanlarının dün, Irak'a saldırıya yetki verecek BM kararının geçmesine izin vermeyeceklerini açıklamaları, ABD'ye karşı yeni bir küresel eksenin oluştuğunun ilanıdır. Üç bakanın ortak basın toplantısında Fransa Dışişleri Bakanı de Villepin, Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri olarak Rusya ve Fransa'nın, bu noktada tüm sorumluluklarını üstleneceğini söyleyerek, veto haklarını kullanacaklarının sinyalini verdi.

Rusya Dışişleri Bakanı İgor İvanov da, "Savaşı engellemek için tek bir şansımız bile varsa bunu kullanacağız" dedi. İvanov, Çin'in de Fransa, Almanya ve Rusya'nın görüşünü paylaştığının altını çizdi.

BM sürecini kullanamayan ABD için geriye tek yol kaldı: Bütün dünyanın öfkesini yok sayıp tek yanlı olarak Irak'a saldırmak. Bu yolu seçen Amerika, çevresine topladığı az sayıda destekçisini de kaybetmekle kalmayacak, dünyada yeni çatışma konuları ve alanları oluşturacak. Kaç ülke, ABD'nin seçtiği yöntemle hareket edecek? BM kararı olmadan ABD saldırısına destek veren sadece İngiltere, Avustralya, İsrail, Japonya ve birkaç küçük ülke var.

Türkiye'nin atacağı adım işte burada çok önemli. Türkiye, İsrail'in uyguladığı, 11 Eylül'den sonra ABD'nin benimsediği "önleyici saldırı" tezini ve ABD'yi Avrupalı müttefiklerinden bile ayıran tek yanlı hareket politikasını benimseyerek, ABD ve İsrail ile aynı eksende mi hareket edecek? Türkiye'nin çıkarlarının sadece ABD askerine izin vermekle mümkün olduğu gibi yanlış bir tezle kamuoyunu esir alan tartışmaların ötesinde, asıl sorun bu. Eğer bunu tartışırsak, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerini sadece ABD üzerinden yürütme stratejisinin bu ülkeyi nasıl bir yalnızlaşmaya sürükleyeceğini, ABD-İsrail'den başka alternatifinin kalmayacağını anlarız.

Dicle ve Fırat havzasında bir ordu

Irak'ın işgalinden en fazla yararlanacak ülke olan İsrail'in Başbakanı Ariel Şaron, "Saddam sonrası Irak" için gizli kabine kurdu. Şaron'a yakın çevreler, bakın bu savaşı nasıl görüyor: Bu savaşla Irak'a yerleşecek olan Amerika, gelecek on yıl içinde Ortadoğu'da devrim niteliğinde değişiklikler yapacak. Bu değişiklik, Güney Irak ve Kuzey Irak'taki petrol kaynakları ile Dicle ve Fırat nehirlerinin havzalarına yerleşecek olan Amerikan askeri'nin eliyle gerçekleşecek.

Türkiye'de ABD askerine red kararına savaş açanlar ve ABD'ye destek vermezse bu ülkenin parçalanacağı gibi felaket senaryosu çizenler, Almanya Dışişleri Bakanı Joschka Fischer'in dün, ''Dicle ve Fırat nehirleri arasında bulunan Batılı bir ordunun, Irak'ı demokratikleştirme hedefini gerçekleştirmesinden kuşku duyuyorum. Savaştan sonra ülkenin Balkanlaşma tehlikesi var'' sözlerinden ne anlıyorlar?

Günlerdir Türkiye'ye ve hükümete Amerika'nın "B Planı" şantajını yapanlar, ABD'nin Türkiye'siz bölgede bir varlık gösteremeyeceğini anlamadılar mı? Bu savaşın seyrini belirleyecek tek ülke var, o da Türkiye. Yani, Irak'ın da Kuzey Irak'ın da geleceği Türkiye'nin alacağı tavra bağlı. Kimse bu sorumluğu gizlemeye kalkışmasın.

İsrail askeri istihbarat servisi şefi Aharon Ze'evi, Türkiye'nin üslerinin kullanımına izin vermesi durumunda, Amerika'nın önümüzdeki hafta Irak'a saldıracağını, aksi takdirde saldırının Nisan hatta Mayıs ayına erteleneceğini söyledi. Dünya, savaşın veya barışın Ankara'nın kararına endekslendiğini çok iyi biliyor. Bu da, "Biz istemesek de ABD saldıracak" sözünün inanılırlığını yok ediyor. Türkiye bu savaşı erteleyebilir ve ertelemelidir. Mart ayında yapılmayan harekat doğrudan sonbahara kalacak.

Türkiye, ABD'ye izin verirse bölgede ve bütün dünyada ABD-İngiliz-İsrail saldırganlığına zemin hazırlamakla suçlanacak. Türkiye kamuoyu da bunu böyle algılayacak. Bu tarihî sorumsuzluğu kim üstlenebilir? Yarını düşünen hiç kimse.

http://www.yenisafak.com/ikaragul.html