Pandit Debashish Bhattacharya ile Söyleşi

-
Aa
+
a
a
a

Kolkata, Batı Bengal eyaletinin merkezi, Hindistan’ın eski başkenti (1772–1912) ve yaklaşık 4,5 milyon Hintlinin yaşadığı bir kent. Önemli bir eğitim ve kültür merkezi olan Kolkata, birçok edebiyatçı, ihtilalci ve sanatçının kenti.    

 

 Bengalce, İngilizce, Hintçe ve Urduca konuşan kozmopolit bir nüfusa öğrenim olanağı sağlayan kent aynı zamanda Hint geleneksel müziğinin çağdaş yorumcusu ve hiç şüphesiz en yetenekli sanatçılarından biri olan Pandit Debashish Bhattacharya’nın yurdu.
Pandit Debashish Bhattacharya 

 

 

Müzikle nasıl haşır neşir oldunuz ve müzisyen olmaya nasıl karar verdiniz?

 

Başlangıçta, zannedersem dört yaşlarında, babamın bana hediye ettiği Hawaii’ye ait kucak gitarı ile oynamaya başladım. Dokunduğum an müziksel bir elektroşok yaşadım ve henüz çok küçük olmama rağmen o an bir şeylerin olacağına inandım.  O andan itibaren klasik müzik ile yoğrulmaya başladım, Raga ezgilerinin Batı enstrümanları üzerinde icra edilebilmesi çok ilgimi çekti ve o andan itibaren tekrar tekrar rüyalarımı gerçekleştirmekteyim.

 

Çok övgü topladığınız bir üçlü gitar serisi ürettiniz. Sizi bu enstrümanları yapmaya ne itti ve Hint müziği içerisinde bunları nereye yerleştiriyorsunuz?

 

Yarattığım enstrümanlara “Kutsal Gitar Üçlüsü” adını verdim. Bunlar sırasıyla Chaturangui, Anandi ve Gandharvi. İcatlar her zaman imkânsızlıkları aşmak için gerçekleştirilir. Gelenekselliği modernlikle, çağdaşlığı klasikle birleştirmeyi bir meydan okuma olarak ele aldım ve bu birleşimleri daha önce hiç duyulmayan bir melodi olarak yansıtmayı hedefledim.  Bu umudu arkama alarak “Kutsal Gitar Üçlüsü”nü ürettim.

 

Kendi çerçevemin içinde ve dışında herkesle işbirliğine giriyorum ve şu ana kadar Tanrı’nın müsaadesiyle herkes benim müziğimle kendi müziğini bütünleştirebildi. Bu da müziğimin global spektruma ulaştığının bir göstergesi.

 

Herhangi başka bir sanatçı bu özel üretilen gitarlarınızdan kendisine de yapmanızı istedi mi?

 

Hayır, birebir olmadı; ancak dünya müziğine olan bu naçizane katkımdan dolayı çok övgüye boğuldum.

 

Müziğinizin yapısı çok ruhani; bunun için bir çaba harcıyor musunuz?

 

Ruhanilik kişisel bilinçten gelir. Ruhanilik müziğin bir parçasıdır. Bunun için hiç çaba sarf etmedim, genetik olsa gerek.

 

Başka kültürleri taban alarak ruhani bir çalışma yapmayı hedefliyor musunuz?

 

Şu an böyle bir şey düşünmüyorum, ancak neden olmasın kesinlikle böyle bir etkileşime girebilirim. Bunun için çok fazla araştırma yapmam lazım.

 

Türk Müziği hakkında ne kadar bilgi sahibisiniz? Takip ettiğiniz veya beğendiğiniz sanatçılar var mı?

 

Türk müziğine bayılıyorum; modernliği, ifadesi, dışavurumu ve elbette ritmi.

 

Sınırların birbirine geçmesiyle kanımca tüm kültürler kendi aralarında kaynaşmaya başladı. Sığ görüşlerin tüm utançları, ayrımcılıkları yıkılmaya başladı. Kültürel küreselleşme hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Kültürel küreselleşme çok eskiden beri başladı; o zaman bunun merkezinde din vardı. Ancak şimdi insanoğlu çevresinde kendine göre en iyileri benimseme yolunu tercih ediyor ve günümüzde bazı şeylere onay almak çok daha kolaylaştı. Bunun başlıca nedeni teknolojik gelişime sayesinde ortaya çıkan uluslararası iletişim.

 

Müziğiniz sınırları aşarak diğer müziklerle nasıl harmanlanıyor?

 

Çoğumuz, burada müzisyenleri kastediyorum, diğer sanatçıların müziksel sınırlarına tecavüz etmeden çalıyor, bende bunu korumaya çalışıyorum.

 

Sizin ve müziğiniz hakkında bilmemiz gereken en önemli şey nedir?

Benim hakkımda… Öncelikle insanım ve eksikliklerim mazur görülebilir. Onun haricinde küresel bir Hintliyim ve elbette bir müzisyenim. Amacım dinleyenlerime mutluluk ve haz vermek.

 

“Dünya Müziği” terminolojisi son dönemlerde çok revaçta, bazı sanatçılar bunu kucaklarken, bazıları varlığını bile kabul etmiyor. Yerel müziğin “Dünya Müziği” olarak adlandırılması/sınıflandırılması hakkında ne düşünüyorsunuz?

 

Dünyanın herhangi bir köşesindeki müzisyen bestesini yarattığında onu her zaman birebir etkileyen o an bulunduğu ortamdır. Yani düşünceler ağırlıkta “yerel”dir. Bu düşünceler, klavye, gitar, sarod ve benzeri çağdaş enstrümanlar ile birleşince ortaya evrensellik çıkar. O halde günlük konuşma diline ait olan bir beste, içine işlenen derinlik ve yaklaşım ile global bir değere dönüşebilir.

 

O halde müziğinizi nasıl tanımlarsınız?

 

Benim müziğim – değişikliklere açık ve kendini dünyaya adamış herkes için.

 

Dünya müzik arenasına bakılınca kendi müziğinizi nasıl sınıflandırıyorsunuz ve Hintlilere kıyasla Batılılar müziğinize nasıl tepki gösteriyor?

 

Bir Batılı için aşina olduğu enstrümanların, Ortodoks Hint Müziği ailesinden gelen bir müzisyen tarafından yeniden şekillendirilmesini algılamak çok daha kolay. Bu coğrafya, politika ve ekonomik nosyonlar üzerine yapılandırılan kavramsal sınırları yıkan bir unsur.

  

Müziğiniz inanılmaz ritmik ve melodik. Müziğinizdeki farklılık sizin kültürünüze yabancı olan müzikseverleri ilk dinleyişte yakalıyor. Aynı zamanda, özellikle son albümünüzde olduğu gibi, sokulduğunuz klasik Hint edebiyatı ve kültürüne dair ögeler de müziğinizi oldukça eğitici kılıyor. Amacınızı kültürünüzü dünyaya tanıtmak olarak tanımlayabilir miyiz?

 

Kesinlikle… İnsanların müziğimi anlaması ve bunu takdir etmesi beni ve kültürümü kabullendikleri anlamına geliyor. Benim kültürümü övüyorlar. Bu kültürü sizlere taşıyabilmemi sağlayan geçmişim ve köklerim için aşırı derecede gururluyum.

  

 

Kendi müziğinizin haricinde, ilham ve esin için dönüp dinlediğiniz bir sanatçı var mı?

 

Evet, elbette var. Miles Davis, BB King, Tina Turner, John McLaughlin, Amerikan Blue Grass tarzı,  Hawaii müziği, Ustad Ali Akbar Khan, Ustad Bade Gulam Ali ve Pandit Ravi Shankar hepsi beni hayatımın farklı evrelerinde etkilemiştir ve hâlâ etkilemektedir.

 

Bir Dünya müzisyeni olarak, seyahatlerinizde diğer sanatçılardan neler duyuyorsunuz? Özellikle son dönemlerde ilginizi çeken bir şey var mı?

 

Amerika ve Avrupa’dan çıkan birçok genç grup ve Ali Fa, Derek Trucks, Jerry Douglas gibi birkaç şarkıcı – hepsi mükemmel!

 

Batıda sanatçılar ruhani müzik bestelemek konusunda ne kadar sınırlılar?

 

Sınırlama yaratıcılığın olduğu bir yerde asla var olan bir terminoloji olmadı. Biz yaşadığımız bu dünyadan özümsediklerimizle, başkalarından aldıklarımız ve buna karşılık verdiğimiz ufak şeyler sayesinde gelişip var oluyoruz. Ruhanilik ise bir huy değil, bu benliğin içeriği ve burada sınırlama söz konusu olamaz. Asıl soru bizler ne kadar inandığımız şeyleri yapabiliyoruz?

 

Yeni albümünüz “O Shakuntala!” sonsuz bir aşk öyküsünü bizlere taşıyan enfes bir eser. Bu proje nasıl gelişti ve ileride buna benzer kavramsal çalışmalar üretmeyi hedefliyor musunuz?

 

İnsanlarda gelişen acımasız, sert ve orantısız zalimlik yüreğimde uzun zamandan beri bir birikime neden oldu. Bu konuda üstüme düşeni bir şekilde yapmak istedim. Bu probleme bir çözüm bulmak için yetersiz olduğumu bilmeme rağmen, müziği bir araç olarak kullandım. Bu süreçte Chitrangana Agle Reshwal ve Charu Hariharan adında iki muhteşem perküsyoncu kadın ile tanıştım. Erkeklerin dominant olduğu bir toplumda kadın olmalarına rağmen farklılıkları ile var olan bu iki sanatçı bana inanılmaz ilham kaynağı oldu. Onların yaşadıkları zorlulukları dinledim, hep birlikte stüdyoya girdik.

 

Gelecekte neler yapacağımı şimdiden öngörmek oldukça zor, ancak evet aşk temasının ölümsüzlüğü için ve yaşatılması gerektiği konusunda bir şeyler yapmak isterim veya yapmayı umuyorum.

  

Albümdeki doruk anlarınız neydi?

 

“O Shakuntala”, Sanskrit şairi Kalidasa tarafından kaleme alınan “Abhigyana Shakuntalam” (Shakuntala’nın Tanımı), adlı sonsuz epik aşk hikâyesini ele alıyor. Hikâyenin kendisi başlı başına bir doruk zaten. Ama onun haricinde eski zamanki aşk ile günümüz aşk tanımını irdelemesi ayrı bir doruk anı. Bir diğer ve açıkçası albümün en dikkat çeken önemi ise kadın perküsyoncuların çalışmada yer alıyor olması, bu ne yazık ki hâlâ var olan cinsel ayrımcılığı ortadan kaldıran bir öncülük.

 

Son olarak müzikseverler için söylemek istediğiniz bir şey var mı? 

 

Tüm insanlara derin dualarımı ve içten sevgilerimi iletiyorum. Müzik her zaman en iyi yoldaşınız onu asla kaybetmeyin…