No.411 - Bir devlet cinayetinin getirebilecekleri

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

22 Mart 2004 günü, Hamas örgütünün kurucusu ve ruhani lideri Şeyh Ahmet Yasin’in, yerel saat’le 00:05 sularında Gazze’de katıldığı sabah namazının hemen ardından tekerlekli sandalyesinin üzerinde İsrail ordusunun roketleriyle parçalanarak öldürülmesi ile birlikte, gezegenimizdeki insanların hayatında yeni bir aşamaya geçilmiş olduğunu söylemek, belki de abartılı olmayacak.

 

Neden?

 

Birkaç alıntı ile bunun üzerinde düşünme egzersizi yapabiliriz belki: Önce, ortadoğu halkları üzerindeki muhtemel etkisi üzerine:

 

“Bugünkü cinayet, İsrail hükûmetinin ve onun işgal güçlerinin Filistinli sivillere karşı kuvvet kullanmayı son günlerde uyguladığı tırmandırma politikasının ötesine geçmektedir. Bu şiddet eylemi o kadar ağır ve provokatiftir ki ... Devlet terörünün bu son eylemi, İsrail Devleti’nin güvenliğini artırma yolunda herhangi bir katkıda bulunmayacak, bilâkis, Şaron yeni bir şiddet çevriminin pimini çekmiş olduğu için, bunun tepkileri hem İsrail, hem Filistin, hem de bütün bölge halkları için dehşetengiz olacaktır. (İsrail-Filistin meselesi üzerinde uzun yıllardan beri düzenli yayınlar yapmakta olan “The Palestine Monitor” adlı İsrail barış örgütünün internet sitesindeki analizden, 22 Mart 2004)

 

Bir analiz de, İsrail’in Guş Şalom adlı barış hareketinin uzun yıllardır baş sözcülerinden, İsrail devletinin kurucularından, eski ‘terorist’, savaş kahramanı, 10 yıl milletvekilliği yapmış yazar, gazeteci ve aktivist Uri Avnery’den – Bütün İsraillilerin ve daha genel olarak bütün Yahudilerin kişisel güvenliğine muhtemel etkisi üzerine:

 

            “Bu, bir suçtan daha da kötü bir hareket. Bu bir aptallık!

Bu, İsrail-Filistin çatışmasında yeni bir dönemin başlangıcı. Çatışmayı çözülebilir ulusal çatışma düzeyinden dini çatışma düzeyine taşıyor ki, bu ikinciler, doğası gereği, çözülmez çatışmalardır zaten... Bu eylem, hem ülke içindeki, hem de dünya üzerindeki bütün İsraillilerin kişisel güvenliğini tehlikeye atmakla kalmayacak, İsrail Devleti’nin varoruş güvenliğini de tehlikeye atmış olacak... Bizim siyasi ve askeri liderlerimizin aptallığının sınırı yok. Bunlar, İsrail Devleti’nin geleceğini tehlikeye atıyor.” (Gush Shalom, newsletter, 22 Mart 2004)

 

Üçüncü bakış açısı ise, dünyanın en tecrübeli ve güvenilir Ortadoğu muhabiri sayılan ve ömrünün neredeyse yarısını bölgedeki gelişmeleri izleyip makaleleri ve eserleri ile bizlere aktarmaya çalışmış Robert Fisk’ten geliyor: Bu da, esas olarak, dünya siyasi liderlerinin şahsi güvenlik durumları üzerine:

 

“Şeyh Yasin’i İsrail hapishanelerinden serbest bırakan kişi, İsrail’in o tarihteki Başbakanı olan kanun ve nizam delisi sağ kanat politikacı Likud’çu Binyamin Netanyahu’dan başkası değildi... Netanyahu [Ürdün Kralı’nın taleplerine] hemen teslim oldu. Yasin serbest bırakıldı ve Mossad’ın delikanlıları da güven içinde İsrail’deki evlerine döndü. Yani, “yılanın başı”, İsrail Başbakanı’nın himmetiyle bizzat İsrail tarafından serbest bırakıldı... Bütün bunlar son derece tuhaftı: Çünkü, yaşlı din adamı eğer gerçekten bir devlet cinayetine lâyık idiyse, o zaman neden Metanyahu onu daha o zaman salıvermişti? Dün, kimsenin sormak istemediği soru buydu işte.

“Ama, bütün bu işlerde sonsuz ölçüde tehlikeli bir başka şey var. Bir Arap daha – ne kadar intikamcı ve gaddar olursa olsun bir lider – daha katledildi. Amerikalılar Usame Bin Ladin’i öldürmek istiyor. Molla Ömer’i de öldürmek istiyorlardı. Saddam’ın iki oğlunu öldürdüler. İsrailliler durmadan Yaser Arafat’ı öldürme tehdidini savuruyorlar. Bu artık bir alışkanlık haline geliyor... Yıllardır, hükûmetlerle gerillalar arasındaki gaddar savaşta yazılı olmayan bir kural vardı. Sokaktaki adamı, yani bomba yapanı ve eli silahlı kişiyi öldürebilirsin. Ama her iki tarafta da liderler – bakanlar, dini liderler – bırakılır... Şimdi, bu kural tümüyle ortadan kalktı... Öteki taraf kuralları çiğnerse buna artık kim şaşar? Bütün güvenlik önlemleriyle Bush ve Blair güvende olabilir; ama, onların büyükelçileri ve kabine arkadaşları için aynı şey söylenebilir mi?” (Robert Fisk, “The Chilling Implication of This State Killing”/ Bu Devlet Cinayetinden Tüyler Ürpertici Çıkarımlar”, The Independent, 23 Mart 2004)

 

İşte size, BBC’nin dünya meseleleri muhabiri Paul Reynolds’ın cinayetin ardından kullandığı tuhaf terimle “tasarlanmış” bir “dramatik aksiyon”la emekli general Bay Ariel Şaron’la silâh arkadaşlarının hepimizin yakın geleceğini üç ayrı düzeyde (kişisel, bölgesel ve küresel) nasıl belirleyeceği konusunda üç tahmin.

 

Gökten üç tahlil düştü: Biri sana, ey okur, biri bana, biri de – kime, vallahi bulamadım.

 

Devamı haftaya...