No.260 - "Pencereden kar geliyor"

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

 

Türkiye, Aralık ayının sonları itibariyle karakışın etkisi altında. Geçen yılın bu kadar erken gelmemişti kış mevsiminin her yeri bembeyaz kılan, ama ‘kara’ olarak kabul edilen kısmı.

Tatil edilen okulları (‘kar tatili’), yapılamayan seferleri, yolda kalanları, yolu kapanan köyleri tek tek saymıyoruz bu sefer. Türkiye böyle işte... Saysak belki de her sene marjinal bir iyileşmenin hesabını yakalamak mümkün, ama genel tabloda büyük bir değişiklik yok. Hatta, genel tabloda iyiye doğru bir gidiş de yok: Bitirdiğimiz bu yıl, en sıcak ikinci yıl; bitirdiğimiz bu yıl, belki de burnumuzun dibinde savaş yaşamadan geçirdiğimiz son yıl.

 

Irak’ın istila edilmesi için hazırlanan senaryo adım be adım nihayete yaklaşıyor. Birleşmiş Milletler silah denetçilerinin denetimlerini sürdürmeleri, Irak’ın silah envanterinin 12 bin sayfalık bir rapor halinde kabulü, raporun ancak büyük bir kısmının makaslanması suretiyle BM daimi üyesi olmayan ülkelere verilmesi, makaslanan kısımlarda ne olduğunun (yani, Irak’a askeri donanım satanların Batı ülkeleri olduğunun) Alman Tageszeitung gazetesi tarafından faş edilmesi... Ve nihayet, ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın açıklaması: “Irak’ın, uluslararası toplumun isteklerine uymaması ve karşı çıkması, bunun sonuçlarına katlanacağı günü daha da yakınlaştırmıştır. Bu rapor, bizi barışçı çözüme sevketmek konusunda tam bir başarısızlığa uğramıştır.”

 

Durum bundan ibarettir! Nitekim, savaşsız geçmesi kesin olarak görünen son gün olarak bugün Guardian gazetesi 27 Ocak’ı kaydediyor. Dünkü Washington Post ise hata payı bırakmış: Ocak’ın son haftası. Independent da, Şubat-ortası diyor. Bu tarihten sonra, gerek ABD’nin bir türlü tam anlamıyla tamamlayamadığı delillerin, gerek yığınağın  tamamlanmış olacağını düşünerek her an bekleyebilirsiniz.

Televizyonlarınızı kapatmamayı unutmayınız!

 

Şimdi, bu asla komik değil ve fakat felaket halde gülünç tabloya yeni veriler ekleniyor. Mesela, Irak’ın raporunda “hesabı verilmemiş” olarak kabul edilen malzeme şöyle (Kaynak BBC):

 

Yaklaşık 4 ton VX sinir gazı

20 bin litre biyolojik savaş malzemesinin geliştirilme ortamı

Biyolojik savaşta kullanılacak 15 bin kovan

6 bin kimyasal savaş bombası

Nükleer malumat

 

Bu arada, Powell, bu “hesabı verilmemiş” malzeme hakkında bilgi verirken 26 bin ton (!?) şarbondan da bahsetmiş (Guardian).

 

Türkiye’nin dışından içine bakmaya başladığımızda, taze ve çarpıcı bir gelişmeyle karşılaşıyoruz: Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Recep Tayyip Erdoğan’a milletvekili ve başbakan olma yolunu açacak anayasa değişikliği önerisini veto etti. Cumhurbaşkanı, değişikliğin nedeninin ‘kişisel’ olduğu gerekçesiyle veto etti öneriyi.

Böylelikle, Erdoğan’ın önündeki yol uzadı; hadi iddialı bir cümle kuralım: Türkiye’nin kaybettiği zaman da uzadı.

Son günlerde, naçiz tefrikacılarınızın da birkaç defa temas ettikleri üzere, AKP’nin ‘iktidar olabilme’ fırsatını kaçırmaya başladığına ilişkin yorumlar yapılıyor basında. Son veto, söz konusu fırsatın kaçırılmasını daha da kolaylaştıracak gibi görünüyor.

 

Türkiye halkı, siyasi geçmişi ne olursa olsun, kendisine benzediğini düşündüğü insanlara oy vererek son seçimlerde ilginç bir mesaj verdi aslında. Kendisine benzediğini düşündüğü; bazen acemi, bazen “Kasımpaşalı”, bazen telaşlı, bazen samimiyetiyle saf görünen, bazen savruk, ama ‘haramda gözü olmadığına’ inandığı insanlara... Şimdi, bu insanların çizdiği tutukluk tablosunun bir hayal kırıklığıyla sonuçlanması ihtimali beliriyor.

Bu konuda, en kapsamlı ve serinkanlı analizi Yeni Şafak gazetesinde, Ahmet Taşgetiren’in yazısında bulduk; onu dikkatinize sunmakla iktifa ediyoruz.

 

Devamı haftaya...