Modern Zamanlardan Bir Ozan

-
Aa
+
a
a
a

Müzikte gündemi takip etmek, tam olarak ne demek? Yeni çıkan, birbirine çok benzeyen ama 20 yıl önce yapılmış ilk örneklerine daha da benzeyen grupları, şarkıcıları izlemek ve onları dinlemek mi? Yoksa kendini popüler müzik medyasının bombardımanına bırakarak, iyiyi kötüden ayıramayacak kadar sağır edilmek mi? Belki de, gündemi takip etmek için Bob Dylan'ın dört-beş yılda bir çıkan albümlerini sindirerek dinlemek bile yeterli olabilir. Dylan, koca bir müzikal geçmişin, artık pek dönüp bakılmayan barometresi gibi. Oysa atmosferdeki basıncı en doğru gösteren alettir o. Bob Dylan'ın 1997 tarihli muhteşem albümünün ismi 'Time Out Of Mind' idi. Zamanın çıldırdığına hükmeden ozan, oldukça karanlık, kırık ve hüzünlü bir başyapıt çıkarmıştı ortaya. 2001'deki 'Love and Theft' daha eğlenceliydi ama artık zamanın çok hızlı değiştiğini kabullenmiş görünüyor, zira yeni albümünün ismi 'Modern Times'. Charlie Chaplin'in filmiyle aynı. Kısa ve öz: Modern Zamanlar. Martin Scorsese'nin Bob Dylan belgeseli 'No Direction Home/Eve Dönüş Yok'un ilk dakikalarında, "olması gereken yerde doğmadığını ve evine gitmek üzere harekete geçtiğini" söylüyordu ozan. Bu yolda çok durağı oldu. Ama hızlıydı ve öğrendikçe ilerliyor, ilerdikçe gelişiyor ve insanları peşinden sürüklüyordu. Seveni de çok oldu, sevmeyeni de. Sesi ise her zaman vasattı. 1993'e gelindiğinde 'World Gone Wrong'u kaydetti. İşlerin yolunda gitmediğini çoktan görmüştü. Stüdyo albümlerinin arası açılmaya başladı. Zaman hızlanırken ozan yavaşlıyordu. Şimdi ise, hiçbir zaman içinde olmadığı o anlamsız yarışın, zamanın bir adım dışında durmuş, oradan hem kendine hem de dünyaya bakıyor.

Ahir zaman şairinin 31. albümü, prodüktörlüğünü de üstlendiği ve uzun bir süredir çalıştığı ekibiyle kaydettiği 'Modern Times'ın açılışındaki 'Thunder on the Mountain' tempolu bir rhythm and blues şarkısı. Dylan özleminin giderildiği an: "Herkes gidiyor ve ben de gitmek istiyorum/Yeni biriyle şansımı denemek de istemiyorum/Elimden geleni yaptım, yerinde ve zamanında/Günah çıkarttım tekrar çıkarmama gerek yok." Bu arada pop şarkıcısı Alicia Keys'i düşündüğünü ve gözlerinin onu aradığını da belirtiyor şarkının bir yerinde. İkinci sıradaki 'Spirit on the Water' yavaş, caza yakın, fazla 'varyasyonu' olmasa da insanın içine işleyen, dokunaklı bir beste: "Sensiz hayatın/Benim için bir anlamı yok/Benim olamazsan eğer/Fırlatırım aşkımı derin mavi denize." Bob Dylan üçüncü sıraya yine hızlı ve tempolu bir şarkı koymuş, ki albüm böyle dönüşümlü olarak devam ediyor zaten. Muddy Waters'ın 'Rollin' and Thumblin'i, güzel gitar geçişleri olan bir country, ama ozan besteye kendini rengini de katmış. Dördüncü sıradaki 'When the Deal Goes Down'da cazı duyabiliyoruz. Bu 'slow' bir aşk şarkısı. İkinci şahsa hitaben sitem dolu sözleriyle 'Someday Baby' de bir R&B klasiği. Albümün plak baskısının B yüzü, muhtemelen 'Workingman's Blues' ile başlıyor. Bu şarkı bir genel durum değerlendirmesi gibi: "Akşamın pusu kasabaya iniyor/Körfezin kıyısında yıldızların ışığı/Proleteryanın alım gücü erimiş/Para gittikçe daha güçsüz, hükümsüz/En çok sevdiğim yer ise tatlı bir anıya dönüşmüş/Yepyeni bir patika bu yürüdüğümüz/Düşük ücretlerin gerçek olduğu söyleniyor/Dış ülkelerle rekabet etmek istiyorsak eğer..." Bu nefis piyanolu balad, "Kimileri bir gün bile çalışmamıştır hayatı boyunca/Çalışmanın ne demek olduğunu bile bilmezler" diye bitiyor. Peşinden gelen 'Beyond the Horizon' yavaş ama ritmik ve romantik bir Dylan bestesi: "Ufuğun ötesinde gökyüzü masmavi/Seni severek yaşayacağım hayat bir ömürden fazla." İsmini ve nakaratını 19. yüzyıldan kalma bir şarkıdan alan 'Nettie Moore' ise albümün en çizgi dışı şarkısı gibi görünüyor. 'The Levee's Gonna Break,' New Orleans ve Katrina felaketleri sonrası bir ağıt olarak da okunabilir, geleceği öngören bir uyarı olarak da: "Yoldaki bazı insanlar her şeylerini taşıyor yanında/Bazılarının ise kemiklerini kaplayacak kadar derisi var ancak/Bazıları bilmiyor hangi yolu seçeceğini/Bazıları hâlâ uyuyor, bazıları ise dört açmış gözlerini." Aynı adlı Led Zeppelin şarkısını hatırlatan bir başka R&B... Bir geleneği sürdürüyor Bob Dylan. Tüm kapsadıklarıyla birlikte folk geleneğini. En ağır ve uzun şarkısını da en sona saklamış yine. Kemanlı ve piyanolu girişi ve hipnotize edici yürüyüşüyle 'Ain't Talkin', modern zamanların, büyük ozanı kendi yolundan döndürmediğinin, döndürmeyeceğinin yazılı ve sözlü bir belgesi niteliğinde. 45 yıllık kariyeri boyunca çağdaş müziğin bu dev figürü üzerine çok şey söylendi, kitaplar çıkarıldı, akademik tezler yazıldı, hikâyeler uyduruldu, filmler çekildi, göndermeler ve tartışmalar yapıldı... Buna bir katkı yapmak çok zor ama, Bob Dylan'ın yeni bir albümünü dinleyebilmenin sevinci, kendi ruhlarmıza bir katkı yapabilir belki. Bob Dylan'ın kendi yolu ne demek?.. 'Eve Dönüş Yok' belgeselinin isminden de anlaşılacağı gibi bu yol evine götürmeyecek onu. O yürümeye devam edecek, üstelik konuşmadan yürümeye devam edecek, "kalbi yanıp tutuşarak ama yine de kederlenerek, dünyanın en ücra yerine dek" bu böyle sürecek. 'Modern Times' yumuşak ve aydınlık yüzlü bir albüm. Bob Dylan'ın yüzü de ciddiyetini, ruhu ise bıyık altından gülümseyişini koruyor.Bob Dylan/Modern Times/Sony BMG

17 Eylül 2006 tarihinde Radikal İki'de yayımlanmıştır.