Melankolinin yükselen sesi - Mariza

-
Aa
+
a
a
a

 

Şarkısında özlemden, çekip gitmekten söz ediyor. Bütün duyguları sesine yüklenmiş. Sesteki acı yükü bütün tüylerimi diken diken ediyor. Fado da bu demek değil mi zaten. Tümüyle duyguları anlatan Portekiz folk şarkıları. Fado Portekiz dilinde “kader” anlamına geliyor. Bir zamanlar köle tüccarları tarafından Afrika’dan getirilen insanların ağıtları. Fado okyanus demek, beklemek demek, duyguların gözyaşı olup denize karışması demek. Gidip de dönmeyen sevgiliye yakılan ağıt, tutkunun sesi, acının tadı, kıskançlığın zehiri demek. Ve Portekiz’in melankolisi demek. Onların özlemleri, üzüntüleri, umudu ve gururunun ezgilere dökülmesi.

   "Fado Azul" (Mavi Fado), Marcio Melo

 

Fadolar şiirlerin ezgiye dökülmesi anlamına geliyor ama bütün fadolar böyle olmuyor. Çıkışından bu yana üç tür fado gözlenmiş. Klasik, Geleneksel ve Orijinal Fado’lar. 150 yıllık geçmişi olan Geleneksel fadoların sayısının 300 kadar olduğu söyleniyor. Geleneksel fadolarda müzik hep aynı kalıyor ama sözler değişiyor. Klasik fadolarda sözler hep aynı kalıp beste değişiyor. Orijinal fado ise şarkıcının tarzına göre farklılık gösteriyorlar. Üstelik bütün fadolar da acılı, melankolik değil, neşeli, kıvrak, canlı, keyifli, satirik fadolar da var. Dünya müzikleri ile karşılaştırıldığında Yunanistan’ın rebetikası, İspanya’nın flamenkosu, Arjantin’in tangosu ile aynı paralelde düşünülüyor.

 

Fadonun söyleniş tekniği de kendine özel. Bir klasik, bir bas gitar ve Portekiz’in udu olan 12 telli bir çalgı eşliğinde söyleniyor. Çalgıcılar sahneye yarım ay biçiminde yerleşiyor, ortaya da fadista (*)geçiyor. Böylece o müthiş hançereden çıkan ses, çevresinden gelen hüzünlü çalgı sesleri ile birleşiyor, dinleyenleri sarıp sarmalıyor, yek vücut oluyorlar.

 

Bir Amalia Rodriguez vardı

 

Portekiz’in yoksul halkının sesi olan fado 1950’lerin sonlarında Lizbon’un ‘Fado Evleri’nden uluslararası sahnelere taşındı. Bu başarının sahibi Amalia Rodriguez’di. Onun sesinde fadolar yeni bir anlam kazandı. Amalia gözlerini kapatıp, başını geriye atarak şarkısına başladığında tek kelime Portekizce bilmeyen insanlar bile gözyaşlarını tutamazdı. Yüzlerce plak, onlarca film yaptı Amalia de Piedade Rebordao Rodrigues. Portekiz ulusu onu artık yalnızca Amalia diye tanıyordu. Amalia artık efsaneye dönüşmüştü.

 

 

 Amalia Rodriguez

Yetmişli yaşlarına kadar sahnelerde şarkı söylemeyi sürdürdü. Bütün konserleri tıklım tıklım dolu olurdu. 6 Ekim 1999 günü 79 yaşında öldüğünde bütün Portekiz sarsıldı. ‘Üç F’ (Fado, Futbol, Fatima*) kavramının bir ayağı yok olmuştu. Çünkü Amalia Portekiz halkının yaşadığı acıların tercümanı olmuştu. Ülke öylesine sarsılmıştı ki, hafta sonu yapılacak olan seçim kampanyalarını bile etkilemişti.

 

Cenaze töreni müthiş oldu. Onbinlerce insan Lizbon’da Prazeres mezarlığına giden yolda sıralanmış, büyük Amalia’yı son yolculuğuna uğurluyordu. Amalia’nın Portekiz bayrağına sarılı tabutunu beyaz mendiller sallayarak selamlıyorlardı.

Fado’nun kraliçesi yalnızca halkı değil, devlet büyüklerini ve ünlüleri de etkilemişti. Anthony Quinn onu son yolculuğuna çiçekleri ile uğurlamış, Devlet Başkanı Jorge Sampaio ve Başbakan Antonio Guterres de cenazeye katılmışlardı. Guterres şöyle demişti: “Amalia Rodrigues Portekiz’in ruhunun sesi idi”

 

Amalia öyle büyük bir efsaneydi ki kendisiyle aynı dönemi paylaşmış, ya da kendisinden sonra gelen bütün fadistalara ağır bir yük yüklemişti. Tıpkı Aretha Franklin’in döneminin bütün soul şarkıcılarının ona yetişebilme çabaları gibi, bütün fado şarkıcıları da Amalia kadar iyi olmaya çalışıyorlardı. Ancak 1974’te Portekiz’de faşist rejimin yıkılmasının ardından fado gölgede kaldı. Artık arka sokaklarda yaşlı fadistaların söylediği bir müzik türü olmuştu. Misia, Cristina Branco, Cesaria Evora, Dulce Pontes, Teresa Salgueiros öne çıkan isimlerdi ama hiçbiri de büyük Amalia’nın gölgesinden çıkamamıştı.

 

Ve bir gün ortaya yeni bir ses çıktı. Mariza adındaki bu yeni ses iki yıl içinde Amalia’nın tahtına aday olmuştu. Kuşkusuz şarkıcılığı çok daha eskiye dayanıyordu Mariza’nın.

 

Fadonun prensesi doğuyor

 

Mozambik doğumlu olan Mariza’nın ailesi Portekiz’e, Lizbon’a göç etmişti. Kentin banliyölerinden Mouraria’da oturuyorlardı. Mouraria fadonun doğum yeri olarak biliniyordu. Aile burada bir café işletiyordu. Mariza’nın müzikle ilgili anıları beş yaşına kadar uzanıyor:

 

“Her bir köşede, her sokakta fado vardı, ben fadonun içinde büyüdüm… Annem geç saatlere kadar café’de kalmamı istemezdi. Ama ben yine de giderdim, gizli gizli. Aralık kapıdan içeri bakardım, içeriden yükselen dumanlar arasından süzülen sesleri dinlerdim. Bunlar profesyonel şarkıcılar falan değildi, yalnızca şarkı söylemeyi becerebilen amatörlerdi… Beş yaşındaydım ilk fado söylemeye başladığımda. Fado söylemenin yaşı yoktur, hissetmeniz yeter.”

 

 

O kadar küçüktü ki, daha okuma bile bilmiyordu. Babası şarkı sözlerini ezberleyebilmesi için kartların üzerine çizgi resimlerle sözleri yazıyordu. Ve böylece café’de söylemeye başladı. Hep fado söylüyordu ama sonraları, ergenlik döneminde soul ve caza yöneldi. Bir ara Brezilya’ya gitti, orada da soul, caz ve Brezilya müziği icra etti. Eş dost toplantılarında fado söylemeyi sürdürüyordu ama, ilk kez fadista olarak sahneye çıkması yıllar sonra, 1999’da Amalia Rodriguez’in anısına düzenlenen bir konserde olacaktı.

 

Fado söylediği bir gece yapımcı ve müzisyen Jorge Fernando’nun dikkatini çekti. Fernando Mariza’ya fadolarını

    

bir albümde toplamayı önerdi. Mariza biraz tereddüt ettiyse de, sonuçta ortaya Fado em mim çıktı. 2001’de satışa sunulan albüm müthiş bir yankı yarattı. 100 bin kopya satan albümün 60 bin kopyası Portekiz’de satılmıştı. Bu da fadonun ülkede yeniden popüler olduğu anlamına geliyordu.

 

Mariza albümde Amalia’nın beş şarkısını da söylemişti. Amalia ile karşılaştırılmak, onun şarkılarını söylemek nasıl bir duygu diye sorulduğunda şöyle demişti:

 

“O hala kraliçe. Ama bu Frank Sinatra şarkılarını söylemek gibi bir şey. Onun gibi söyleyen pek çok şarkıcı var ama hepsi de ona saygı duyuyorlar. Onun gibi olmaya çalışmıyorlar, ondan bir şey çalmaya çalışmıyorlar. Yalnızca sevdikleri bir geleneği sürdürmeye çalışıyorlar.”.

 

Albümün başarısı Mariza’yı ve onun kimliğinde fadoyu dünya sahnelerine taşıdı. Dünya yeniden fado ile tanışmıştı. 2002 yazında İngiltere’nin Reading kasabasında her yıl Temmuz sonunda düzenlenen WOMAD festivalinde ve Quebec Yaz Festivalinde Mariza adı dünya müziği listelerine büyük harflerle yazıldı. Aralık ayında Fado em mim, Los Angeles Times ve Afropop Worldwide’ın yılın albümleri listesinde ilk ona girdi. Geçtiğimiz Şubat ayında da Avrupa dalında BBC Dünya Müziği Ödülü’ne layık görüldü.

 

Fado Curvo

 

Ve bu hafta Mariza’nın ikinci albümü piyasaya sunuldu. Times Squares Records’un çıkardığı bu albümün adı Fado Curvo. Mariza neden bu adı seçtiği sorulduğunda şöyle diyor:

 

 

 

“Curvo eğri demektir. Yaşam da dümdüz değildir ki zaten, tıpkı müzik gibi, tutku gibi.”

 

Mariza yeni albümünde Amalia geleneğinden biraz uzaklaşıp soul ve caz esintilerine ağırlık vermiş. Artık fadodan vaz mı geçtiği sorulduğunda “Ben Orijinal Fado söylemeyi denedim. Fado ile ilgili kendi görüşümü yansıtmaya çalıştım. Ben kuralları kırmak, gelenekleri yıkmak amacıyla yola çıkmadım, bunu fadoyu sevdiğim için yapıyorum çünkü fado ilerlemeye, gelişmeye açık bir müzik türü” diyordu.

 

Mariza yeni albümünde klasik fado enstrümanlarına eklemeler

de yapmıştı. O’Deserto şarkısında trompet ve piyano kullanmıştı. Poetas’ta piyano ve çello kullanılmış. Barco Negro şarkısı ise yalnızca bir davul eşliğinde söyleniyor. Şarkıda belirgin bir Kelt müziği etkisi hissediliyor. Sanki okyanus ötesine, İrlanda’nın güney sahillerine uzanılmış gibi.

 

Ve o da tıpkı Amalia gibi Portekiz halkının acılarını müzik aracılığı ile uluslararası platformlara taşımaya sıvanmış. Albümdeki Menino do Bairro Negro (Zenci mahallesindeki küçük çocuk) şarkısı anti-faşist ozan Jose Afonso’nun bir şiirinden bestelenmiş.

 

Fado Curvo’yu dinlemek müthiş bir deneyim. İnsanın kendi içine bir yolculuk.

 

Portekiz’in gelmiş geçmiş en büyük bestecisi Nuno Nazareth Fernandes’in dediği gibi:

 

“Onun sesi müthiş kışkırtıcı bir araç, yüreğiyle ve ruhuyla söylüyor. Dünya Porteki’zin ikinci büyük fadistası ile tanıştı.”

 

 

(* ) Fadista, Fadişta diye okunuyor ve fado şarkıcısı kadın anlamında kullanılıyor.

(**) Portekiz’deki faşist rejimin halkı dizginlemek için kullandığı üç temel ögeyi simgeliyor. Müzik, Spor ve Din kavramları Fado, Futbol ve Azize Fatima’da can bulmuştu.