Mayıs 2003

-
Aa
+
a
a
a

"Depremden sonraki üç gün hayatımızın en korkunç üç günü oldu... Öğrencilerimizi yitirdik, okullarımızı yitirdik, canlarımızı yitirdik. Şimdi geçti; ama bundan böyle bütün hayatımızı etkileyecek." 

Mustafa Gürhan, Başöğretmen. (Çeltiksuyu İlköğretim Okulu)

Mayıs ayının ilk günü, Emek Bayramı’nda, Emek Bayramı yürüyüşleri savaş karşıtı gösterilere dönüşürken George Bush da Abraham Lincoln uçak gemisine savaş pilotu kılığında inip “görev tamamlandı” pankartı altında “ana çatışmaların sona erdi”ğini cümle âleme ilân ediyordu. Aynı gün, 1 Mayıs’ta, Bingöl’den 6.4 büyüklüğünde, büyük bir deprem haberi geldi. 176 kişi hayatını kaybetmiş, 520 kişi de yaralanmıştı. Depremde ölenlerin yarısından fazlasını öğrenciler oluşturuyordu. Çeltiksuyu Yatılı İlköğretim Okulu’nun 84 öğrencisi.

2 Mayıs günü, ilkbaharı henüz tam anlamıyla hissedemeyen Bingöl’de, geceyi zor koşullarda geçirmiş bulunan deprem mağdurları, çadır dağıtılmadığı gerekçesiyle gösteri düzenlediler. Güvenlik güçleri, Valilik’in önünde toplanan 3 bin kişiyi dağıtmak için havaya ateş açtı, polis minibüsüyle kalabalığın üzerine gidildi. Göstericiler dağıldıktan sonra sokaklarda çatışmalar yaşandı. Şehirde gerginlik devam ederken Bingöl Emniyet müdürü Osman Nuri Özdemir merkeze alındı. Bu arada, Bingöl Valisi Hüseyin Avni Coş, sorunu analiz etmiş ve olayların PKK provokasyonu olduğunu belirlemişti.

Mayıs’ta, Cezayir'de de büyük bir deprem meydana geldi; 6,7 büyüklüğündeki sarsıntı 2 binden fazla insanın ölümüne yol açtı. Cezayir depremi, bir iletişim felaketine neden olduğu için de gündemi meşgul edecekti. Deprem sırasında hasar gören hatlar yüzünden internet erişimi önemli ölçüde aksamış, Türk Telekom da kulağının çınlatılmasına daha fazla dayanamamış ve yaklaşık bir ay sonra durumla ilgili bir açıklama yapabilmişti.

Afganistan’ın başkenti Kâbil'de, yeniden yapılanma çalışmalarının yavaşlığı savaştan sonra ilk kez bir gösteriyle protesto edilirken ve Amerikan Doları son 4 yılın en düşük düzeyinde seyrederken Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolwofitz sinirlendi. O günlerde Türkiye’de bulunuyordu Wolfowitz. Irak konusunda Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 'liderlik gösteremediğini', hükûmet ve halkın da Irak'ın gerçeklerini anlayamadığını söyledi. Ankara'nın "Hata yaptık" deyip ‘Amerika'ya en çok nasıl yardımcı olabileceğine’ karar vermesini istiyordu Bakan yardımcısı. Ankara, tahmin edilebileceği gibi, karıştı. Mesela, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Wolfowitz’in açıklamalarını samimi bulduğunu ve geleceğe yönelik perspektifler ortaya koyduğunu söylerken Başbakan Erdoğan ''Türkiye’nin hata yapmadığını; karşılık beklemeden, atılması gereken adımları attığını söyledi.

Türkiye ile ilgili bir hayalkırıklığı, vardı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Richard Boucher da dile getiriyordu bunu. Hayalkırıklığında haklıydı müttefikimiz ve dostumuz Amerika Birleşik Devletleri, çünkü Türkiye Irak savaşında kuzeyden cephe açtırmamayı başarmıştı.O günlerde, Alex Izett isimli bir İngiliz askeri, sağlık durumunun “Körfez Savaşı Sendromu” yüzünden bozulduğu gerekçesiyle açtığı davayı kazanırken Amerikalı silah denetim heyeti, Irak’taki çalışmalarını, herhangi bir kitle imha silahı bulamadan tamamladı. Evet, savaşın gerekçesi olan iddia ispatlanamamıştı. Halbuki, daha Şubat ayında, Dışişleri Bakanı Colin Powell, diyagramlar, krokiler, haritalar, uzay fotoğrafları, uydu görüntüleri ve muhtelif ses kayıtlarıyla, şık bir basın toplantısı düzenlemiş ve uzmanların silah bulamadıkları yerlerde silah üretildiğini söylemişti. Powell’ın yalancı durumuna düşmesini Wolfowitz engelledi. Wolfowitz, Mayıs ayında bir ara, kitle imha silahları konusunun, savaşı haklı göstermek amacıyla, bürokratik nedenlerle öne çıkarıldığını söyledi. Bu arada, Amerika ile Britanya’nın, Irak’la ilgili BM’e sundukları tasarı Güvenlik Konseyi’nde onaylanmış, Irak’a 13 yıldır uygulanan ekonomik yaptırımlar kaldırılmıştı. İki ülke, Irak’ın yönetimini ve petrol gelirlerini ellerinde tutmaya devam edecek ve bu karar, uluslararası alanda tanınacak, kalıcı bir Irak hükûmeti oluşana kadar yürürlükte kalacaktı.

Başkan Bush, Irak savaşının zaferle sonuçlandığını söylüyordu. Ne var ki, zafer terörle savaşın kazanıldığı anlamına gelmiyordu. Bush’un açıklamasının ardından başlayan saldırılar, gerek Irak’ın içinde, gerek başka yerlerde zamanla artacak ve savaş sırasında kaybetmediği kadar asker yitirecekti Amerika Birleşik Devletleri.

Şiddet, terör her yerdeydi artık; Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da meydana gelen intihar saldırılarında 29 kişi, Çeçenistan’ın kuzeyinde, patlayıcı yüklü bir kamyonun yerel yönetim binasına çarpması sonucunda 40 kişi öldü.

Ortadoğu’daki intihar saldırıları da durmuyordu. Mayıs ayında, İsrail’de 48 saat içinde 5 ayrı saldırı meydana geldi. İsrail kabinesi Ortadoğu Barış Planı’nı ve böylelikle Filistin devleti fikrini kabul etmiş bulunuyordu, ama Filistin devleti fikrinin ilk kabul edilişi değildi bu. O günlerde, Uluslararası Af Örgütü, dünyanın en zengin ülkelerini, insan haklarını ihlâl eden ülkelere silah sağlamakla suçladı. Rapora göre, dünyadaki silah transferlerinin üçte ikisini, Amerika Birleşik Devletleri, Rusya, Fransa, Britanya ve Almanya, gerçekleştiriyordu. Dünya silâh ticaret hacminin yüzde 95’ini zaten Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesi tarafından gerçekleştirildiğini tespit eden daha önceki raporlara da uygun düşüyordu bu tespit.Bu arada, ‘şer mihveri mensubu’ Kuzey Kore, uluslararası silahsızlanma anlaşmasından sonra Güney Kore ile imzaladığı silahsızlanma anlaşmasından da çekilmişti ve yaptığının gerekçesi olarak Amerika’nın düşmanca yaklaşımını gösteriyordu.

Mayıs ayında, 20 bin Kıbrıslı Türk, doğum belgesi, kimlik kartı ve pasaport almak için Güney kesimindeki kaymakamlıklara başvurdu. Rum Yönetimi, 1960 ortaklık anlaşması uyarınca Kıbrıs’ta doğduğunu belgeleyen herkese Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu veriyor, Avrupa ülkeleri de bu pasaporta vize uygulamıyordu. Ayrıca, Rum Ulusal Konseyi tarafından, Kıbrıslı Türklere yönelik hazırlanan açılım paketi çerçevesinde, Rum Kesimi, Kıbrıslı Türklere iş olanağı sağlama, Kuzey Kıbrıs ürünlerini Güney’e ve Avrupa Birliği’ne ihraç etme kararına vardı.

Ay sonuna doğru Türkiye’de yeni bir operasyon ismi daha telaffuz edilmeye başlandı: Neşter Operasyonu.

Operasyon kapsamında, tıbbi malzeme alımları sırasında SSK’nın yaptığı fazla ödemeler hesaplanıyordu. Hesaba göre, sadece kardiyoloji alanındaki alımlarda kurum aleyhine oluşan fiyat farkı yaklaşık 50 milyon dolardı. Sadece kardiyoloji alanında, 50 milyon dolar!SARS konusunda endişelerimizi atamadığımız için tedbirliydik. Mesela Çanakkale İl Sağlık Müdürlüğü ekipleri, limana yanaşan bir turist gemisinde “SARS kontrolü” yapmış ve 450 İngiliz turiste ancak dağıtılan belgeleri imzalayıp ‘SARS virüsü taşımadıklarını’ beyan ettikten sonra karaya çıkma izni verilmişti. Beyan usulüyle önlem alınması nedense turizmcilerin tepkisini çekmişti.

Mayıs ayında, Cannes Film Festivali’nde Nuri Bilge Ceylan’ın ‘Uzak’ isimli filmi, ‘Büyük Jüri’ ve ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödüllerini kazandı.

50. Avrupa Büyükler Grekoromen Güreş Şampiyonası’ndan Şeref Eroğlu altın madalyayla dönmüştü.

Ve Türkiye, en sonunda, kırksekizincisinde, Eurovision Şarkı Yarışması’nda birinci oldu. Sertab Erener ve ekibiyle.