Haftanın Kitapları: 25.01.2011

-
Aa
+
a
a
a

Raymond Chandler

Büyük Uyku

çev. Fatih Özgüven

Everest Yayınları, 2010, cep boy, 270 s.

Everest Yayınları, ilk kitabı Raymond Chandler’ın Büyük Uyku romanı olmak üzere, “Polisiye Cepte” ismiyle yeni bir dizi yayımlamaya başladı. Dizi kapsamında polisiyenin başka isimlerine de yer verilecek gibi görünüyor, ama Raymond Chandler özelinde söylersek; Ahmet Ümit’in editörlüğünde, yazarın bütün kitaplarının yayımlanacağı açıklandı. Aslında bu, yarım kalmış bir projenin yeniden hayata geçirilmesi olarak nitelendirilebilir; çünkü 2007 yılında yine Ahmet Ümit’in editörlüğünde +1 Kitap tarafından Chandler’ın sekiz romanının yayımlanacağı duyurulmuş –hatta sırasıyla Yüksek Pencere, Göldeki Kadın ve Küçük Kız Kardeş romanları da aynı yıl içerisinde art arda yayımlanmıştı–, ama yayınevinin kapanmasıyla birlikte bu dizi yarım kalmıştı. Böylelikle, Everest Yayınlarının buna “el atmasıyla” Raymond Chandler’ın ünlü “cool” karakteri Philip Marlowe’la bir kez karşılaşmış olduk. Büyük Uyku, aynı zamanda yazarın ilk romanı; buradan yola çıkarak, romanların kronolojik sıra gözetilerek yayımlanacağını söyleyebiliriz.

Bilindiği gibi Raymond Chandler, polisiye içerisinde hard-boiled olarak adlandırılan tarzın temsilcisi kabul ediliyor; ancak polisiyeye bu tarzı kazandıran isim aslında Dashiell Hammett’tır. Chandler, bir anlamda, Hammett’ın izinden gitmiştir. 10 Ocak 2011, Dashiell Hammett’ın ölümünün ellinci yılıydı; biraz gecikmeyle de olsa, bu vesileyle kendisini bir kez daha anmış olalım.

Marshall Berman

Özgünlüğün Politikası

çev. Nursel Yıldız

Sel Yayıncılık, 2011, 292 s.

&

Michel Onfray

Bir Putun Alacakaranlığı

çev. Menekşe Tokyay

Sel Yayıncılık, 2011, 427 s.

Yeni yılla birlikte Sel Yayıncılık da yeni bir kitap dizisi yayımlamaya başladı. “Başlangıç olarak ortaya çıkışı, gelişimi ve çelişkileriyle birlikte modernizm ve modern toplum, günümüz dünyasında birey, gündelik yaşamın dönüşümü, yabancılaşma gibi konulara” odaklanan kitaplara yer verileceği açıklanan “DüşünSel” isimli dizinin geçtiğimiz günlerde yayımlanan ilk iki kitabı; Berman’ın Özgünlüğün Politikası ve Onfray’in Bir Putun Alacakaranlığı. Yayınevinden yapılan açıklamaya göre dizi kapsamında Berman’ın, “Karl Marx’ın ‘kendine-yabancılaşma’ diye adlandırdığı durumun, Marx’tan bir asır önce, Aydınlanma’nın önemli yapıtlarının birçoğunda nasıl açıkça tanımlandığını ve derinlemesine araştırıldığını” gösteren çalışması ve Onfray’in, “Freud’un külliyatını tek tek elden geçirerek, yıllar boyunca kamuoyundan saklanmış yazışmaları ve belgeleri inceleyerek” Freud’un karşı tezini oluşturmayı amaçladığı kitabını, Lukács’ın Goethe ve Çağı, Tristram Hunt’ın Marx’ın Generali, Raymond Williams’ın Modernizmin Politikası, Michele Boldrin ile David K. Levine’in birlikte kaleme aldıkları Entelektüel Tekele Karşı gibi kitapları izleyecek.

Jacques Tardı

Siperlerdeydik 1914-1918

çev. Murat Yudakul, Ulaş Candaş

NTV Yayınları, 2011, büyük boy, 128 s

“Çizgi Klasikler” kitaplarıyla adından bir hayli söz ettiren NTV Yayınları, yine bu kapsamda yeni bir dizi yayımlamaya başladı. “Çizgi Roman Tarih Serisi”nin ilk kitabı olarak da Tardi’nin Siperlerdeydik adlı çalışması çıktı. Adından da anlaşılacağı gibi I. Dünya Savaşını yansıtan bu kitap, her ne kadar Tardi çocukluğunun bir bölümünü II. Dünya Savaşı izlerini taşıyan Almanya’da geçirmiş ve Korsika kökenli dedesinden 1914-1918 savaş anılarını dinlemişse de, bir “tarihçi” çalışması değil. Savaş tüm acımasızlığıyla karelere yansıyorsa da, bu karelerdeki asıl kahramanlar hayata “bağlanmaya” çalışan “küçük askerler.”

Murathan Mungan

Stüdyo Kayıtları

Metis Yayınları, 2011, 285 s.

Özellikle son yıllarda, Murathan Mungan külliyatında deneme kitaplarının sayısı arttı. Yazarın geçtiğimiz günlerde yayımlanan kitabı Stüdyo Kayıtları da bir deneme, hatta bazı metinlerden yola çıkarak bunları “anı-deneme” olarak da nitelendirmek mümkün. Ancak Mungan, Stüdyo Kayıtları’nın diğer deneme kitaplarına göre biraz daha farklı bir içeriğe sahip olduğunu belirtmiş; kendi cümleleriyle: “Bu kitapta yer alan yazıların çoğu, yazarlık dünyam hakkında masanın arka tarafından söz alan; yazdığım şiir, öykü, oyunlara ilişkin kimi ipuçları taşıyan, bazen aydınlatıcı göndermelerde bulunup bazen açıklama yerine geçebilecek notlar düşen irili ufaklı yazılardan oluşuyor. Yazı’mın kendimce ışıklandırabildiğim art alanlarını okura açmak, ön çalışma ve tasarımlara ilişkin bazı fazladan bilgileri onunla paylaşmak, bu vesileyle de kendi üstüme yüksek sesle düşünme isteği denebilir en fazla. Baştan belirteyim, amacım okurun işine karışmak, onun işini yapmak değil; bunca yıl sonra ‘kendi kendinin çevirmeni ya da eleştirmeni olmak’ gibi bir niyetim de yok.”

Halim Yazıcı

Küçük Taşlar İklimi

Kanguru Yayınları, 2011, 80 s.

Küçük Taşlar İklimi, şu sıralar Dünya Gazetesi Kitap Eki’nde “İzmiRenk” köşesinde yazan Halim Yazıcı’nın yeni şiir kitabı – çok sayıda ödülün de sahibi olan yazarın dokuzuncu şiir kitabı aynı zamanda. Şiir kitaplarını –kısaca– tanıtmak pek kolay değildir her zaman için; dolayısıyla, en azından bir örnek olması açısından, kitaptan bir şiiri aktarmakla yetinelim burada; yazarın, geçtiğimiz sene aramızdan ayrılan Arif Damar’a ithaf ettiği “red” şiiri: “bugün karar verdim/ ey ebegümeçlerim// emekliliğe hazırlanıyorum/ilk iş olarak bir köpek aldım// hani kulağına üflediğin bütün/ melodileri dünyaya fısıldayan// ardından yeni delirmiş bir kedi/ ki onu rahat bırakmayacak zahir// anneleri de evin kocaman renkleriyle/ yetmiyordu çünkü bi eve üç deli// ikisi zıtların birliğini oluştursun/ ne de olsa bizim bi birlik// oluşturacağımız yok/ bu Arif ağabeyin de// külliyen red yedirdiği dünyada.”

Debra Umberson

Ebeveynin Ölümü

çev. Özge Çağlar Aksoy

İletişim Yayınları, 2011, 272 s.

Ebeveynin Ölümü isimli çalışmasında, bir insanın ebeveynlerini kaybetmesini –kitabın alt başlığına da yansıdığı şekilde– “yeni bir yetişkin kimliğine geçiş” olarak nitelendiren Debra Umberson, birçok yetişkinin duygusal, özel ve sosyal hayatında bir dönüm noktasını temsil eden bu durumun, süreci ve sonrasını belirleyen psikolojik ve sosyal etkenlerini tartışmaya açıyor. Yazar özellikle yetişkinler üzerinden kurmuş kitabını; örneğin çocuk sahibi de olmuş, onu ya da onları belli bir yaşa getirmiş, yani gelişimin aşağı yukarı tamamlanmış olduğu düşünülen bir zamanda, böylesi bir kaybın nasıl bir dönüşüme neden olduğunu gözler önüne seriyor.

J. Randy Taraborrelli

Michael Jackson:

Büyülü ve Çılgınca Bir Yaşam

çev. D. Sarsılmaz, C. Şanlıdağ, A. Toprak, K. Uluçay

Karşı Yayınları, 2010, 852 s.

Şimdiye kadar Türkçede sanırım iki kitap yayımlanmıştı Michael Jackson’la ilgili. Her ikisi de Stüdyo İmge tarafından yayımlanan bu kitaplar; Ahmet Asaf’ın hazırladığı ve yayınevinin ünlü “Minör” dizisi kapsamında, diğeri de sanatçının ölümünün ardından Sabri Kaliç imzasıyla çıkmıştı. “Popun kralı” olarak nitelendirilen bir isim için bu kadar az bir yayının olması şaşırtıcı elbette; dolayısıyla Taraborrelli’nin yaklaşık 1000 sayfalık çalışması, Türkçedeki bu boşluğu dolduracak nitelikte. Cher, Madonna, Elizabeth Taylor, Marilyn Monroe gibi dünya çapında ünlü başka isimlerin de biyografilerini kaleme alan Taraborrelli’nin, Michael Jackson’ı uzun bir zamandır (çocukluğundan beri) yakından takip etmiş olduğunu, kendisiyle düzenli olarak çok sayıda röportaj yapmış olduğunu özellikle belirtmek gerek.

Patti Smith

Çoluk Çocuk

çev. Yiğit Değer Bengi

Domingo, 2010, 306 s.

1960 ve 1970’lerin New York’u eşliğinde Patti Smith’i ve Robert Mapplethorpe’u okuyoruz. “Öldüğünde uyuyordum. Bir kez daha iyi geceler dilemek için hastaneyi aramıştım, ancak morfinin üzerini örttüğü, derin bir uykudaydı. Ahize elimde, telefondan ağır ağır soluk alıp verişini dinlerken, sesini bir daha duyamayacağımı biliyordum. Sonra sessizce eşyalarımı topladım; defterimi, dolmakalemimi. Eskiden onun olan kobalt mavisi mürekkep hokkamı. İran kupamı, mor madalyamı ve bebek dişlerimi. Yavaşça merdivenlerden yukarı çıktım. Çıkarken basamakları saydım, on dördünü de, birer birer. Beşikte yatan kızımın battaniyesini üzerine örttüm, uyuyan oğlumu öptüm ve sonra kocamın yanına uzanıp dua ettim. Hâlâ hayatta, diye fısıldadığımı anımsıyorum. Ardından uykuya daldım.” Patti Smith, Robert Mapplethorpe ölmeden önce, ona bir gün birlikte geçirdikleri zamanları yazacağına söz vermiş; dolayısıyla Çoluk Çocuk, tutulmuş bir sözün kitabı olarak nitelendirilebilir.