Gezegenin Geleceği: 38. Gün

-
Aa
+
a
a
a

30 Ekim 2009

Kopenhag İklim Zirvesi’ne 38 gün kaldı.

 

Bugün programımıza gerçek bir hayat hikayesiyle başlamak istiyorum. Hiç para kullanmadan yaşamak mümkün mü? Bir aşamadan sonra Mark Boyle, bunu başaran az sayıda insandan biri. Boyle bir karavanda yaşıyor, laptopu güneş enerjisiyle çalışıyor, diş macunu ise temizlenmiş mürekkep balığı kılçığından. 6 yıl boyunca ekolojinin “e”sini bile duymadan ekonomi okumuş. Ancak okulun son senesinde izlediği “Gandhi” adlı film hayatını tamamen başka bir yöne çevirmiş. Önce organik yemek şirketlerinde yöneticilik yapmış, fakat çevre ahlakı üzerine kurulu iş hayatı bile yeterli gelmemiş ki para kavramını hayatından çıkarabileceği bir düzen kurmuş. Yiyeceğini kendisi yetiştiriyor, ya da önceki günden artanları yiyor, zaten bir organik çiftlikte ve karavanında yaşıyor. Gezmek için bisiklet kullanıyor.  Boyle'a göre, kendi yiyeceğimizi üretsek masraflarımızı rahatlıkla üçte bir azaltabiliriz. Kendi masamızı-sandalyemizi kendimiz yapsak, dekorasyondan sıkıldık diye çöpe atamazdık. Kendi içme suyumuzu kendimiz temizleseydik, onu kirletmeye cesaret edemezdik. Bu yüzden hayatı görmek istediği gibi yaşamaya karar vermiş. Ona hayranlık duymamak mümkün değil.

 

İngiltere'de ise hükümet yine para için halkı zehirlemeye devam ediyor. Avrupa'nın en “zehirli” endüstriyel bölgesi olarak anılan Sellafield'e yeni bir nükleer santral inşa edilmesine karar verildi. 1950'lerde İngiltere'nin atom bombası teknolojisini geliştirmek için kullandığı 190 hektarlık alan, dün Fransa-İspanya-İngiltere konsorsiyumu tarafından 70 milyon pounda satın alındı. İnşaatına 2015'te başlanacak santralin, 3600 megawatt kapasitesi olacağı açıklandı. Sellafield, nükleer başarısızlığın en büyük sembollerinden biri. Aynı hatayı aynı yerde bir kez daha tekrarlayarak farklı bir sonuç elde etmeyi beklemeleri, yalnızca zaman ve para kaybına neden olacak. Benzer hataların Türkiye’de tekrarlanmasını istemiyorsanız sizi http://nukleer.greenpeace.org adresinde imza kampanyasına katılmaya çağırıyoruz.

 

Birleşmiş Milletler Çevre Programı UNEP'in yaptığı bir araştırmaya göre, dünya çapında insanların %60'ı iklim değişikliğiyle mücadelenin ekonomi için iyi olacağını düşünüyor. Üstelik ankete katılanların yine yaklaşık %60'ı da, ekonomi için ilk aşamada kötü olsa bile hükümetlerin iklim değişikliğiyle ilgili harekete geçmesinin şart olduğunu düşünüyor. Ankete Afrika, Asya, Avrupa ve Amerika'daki 19 ülkeden 20 bin kişi katıldı. Amerika, gelişmiş ülkeler arasında %52 ile küresel ısınmayla mücadeleye en az destek veren ülke. Ankete katılan ülkeler arasında Türkiye de var. Türkiye'de devletin iklim değişikliğiyle mücadele konusunda sorumluluk sahibi olmasını isteyenlerin oranı %63. Ekonomi üstündeki olumsuz etkileri ne olursa olsun iklim değişikle mücadele şart diyenler %49, ancak geri kalanların yalnızca %25'i ekonomi kötü etkilenirse mücadeleden kaçınılması gerektiğini savunuyor. Ülkemizle ilgili ilginç sonuç da zaten bu, başka hiçbir ülkede bizdeki kadar geniş bir kitle kararsızlık içinde değil. Bu da bize  insanların daha çok ve daha doğru bilgilendirilmeleri gerektiğini gösteriyor.

 

Bu arada Yeni Zelanda'da yapılan başka bir ankette elde edilen sonuçlar şaşırtıcı. 1000 kişinin katıldığı araştırmaya göre herkes küresel ısınmanın sorun olduğu konusunda hem fikir. Ancak sürekli olarak gezegenimizi mahvettiğimiz duymak, tehlikeye ilgisizleşmemize neden oluyor. Yani insanlar, çevre felaketinin çok yaklaştığının farkında, fakat bunu sürekli duymak duyarsızlaşmalarına neden oluyor. Bu arada katılımcıların %3'ü bu felaketi önlemek için çok ciddi bireysel çaba sarf ettiklerini söylerken, kalan %97'lik bölüm ise çok da bir şey yapamadığını ifade etti. Çoğunluk alışverişte halen plastik torba kullanıyor, çok uzun duşlar alıyor, yürüyebileceği mesafeler için dahi araba kullanıyor, geri dönüşüm yapmıyor. Araştırmayı yaptıran Readers Digest adlı dergi, buna “yeşil yorgunluk” adını vermiş. Aslında insanlar, yalnızca suçlu hissetmek ve eylemlerinin faydasız olacağını duymak yerine iyi bir geleceğin mümkün olduğunu duymak istiyorlar. Bunu hatırlamamız iklim değişikliğiyle mücadele edebilmemiz için çok önemli.

 

Greenpeace de yine bu mücadele için çağrıda bulunmaya devam ediyor. Greenpeace eylemcileri, Almanya'dan getirdikleri 18 ton kömürü İsveç'teki belediye binalarının önüne dökerek, İsveç'in yurtdışında sahip olduğu termik santralleri protesto etti. İsveçli Vattenfall şirketinin İsveç'te termik santrali yok, fakat Almanya, Polonya, Hollanda ve Danimarka'da geçtiğimiz 9 yıl içinde tam 12 adet termik santral inşa etti. Greenpeace, şu anda AB Başkanlığı'nı elinde tutan İsveç Başbakanı Fredrik Reinfeldt'e iklim kahramanı olması için çağrıda bulundu. Greenpeace eylemcileri, Avrupa'nın 5. büyük enerji şirketi Vattenfall'u yenilenebilir enerjiye geçirdiği takdirde Reinfeldt'in Avrupa'nın iklim kahramanı olacağını söylediler. Eylemcilerin belediye binalarının önüne bıraktıkları 18 ton kömür ise, Vattenfall'un Almanya'daki Jaenschwalde termik santralinde sadece 20 saniyede yaktığı kömür miktarını sembolize ediyor.

 

Yalnızca STK'lar değil, bireyler de kömürü protesto ediyor. Amerika'da yayınlanan bazı dergilerin bu haftaki sayılarında, Amerika'nın enerji krizinin çözümü olarak sunulan “temiz kömür”ün aslında “Büyük kömür lobisi”nin yalanı olduğunu yazdılar. Üstelik bu yalan üstüne kurulan kampanyada da 45 milyon dolarlık reklam harcaması yapıldı. Örneğin Idaho Mountain Express, kömür madenciliğinin dahi başlı başına kirletici bir süreç olduğundan bahsetti. Yanan kömür, yanan gaza göre %80 daha fazla karbon diyoksit salımına neden oluyor. Üstelik kömür yandığında cıva gibi sağlık için çok tehlikeli kimyasallar havaya karışıyor. Bu kimyasallar ise BM'nin tanımına göre hem insanlık hem de yaban hayat için küresel bir çevre tehdidi oluşturuyor. Atmosfere cıva salan en büyük endüstri kömür endüstrisi. Ve bunu tamamen engelleyen bir teknoloji henüz icat edilmedi. Çevre Koruma Kurulu'na göre, en gelişmiş filtre sistemleri, sülfürdioksit ve cıvanın bir kısmını tutabilse dahi, tamamını tutamıyor. Üstelik yanan kömürden arda kalan ve yok edilemeyen toksik atıklar hala ciddi bir problem olmaya devam ediyor. Bu nedenle “temiz kömür” diye bir kavram gerçek olamaz. Dergiler, aynı STK'lar gibi, okuyucuların yetkililere dilekçe yazarak yenilenebilir enerji kaynakları talep etmelerini, enerjiyi daha verimli kullanmalarını ve tanıdıklarını bu gerçekler hakkında bilgilendirilmelerini öneriyor.

 

Kopenhag İklim Zirvesi’ne son 38 gün, gezegenin geleceği için geri sayım devam ediyor. Sağlıcakla kalın!

 

Dr. Uygar Özesmi - Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü

 

*  Mark Boyle The Freeconomy Community grubunun kurucusudur.

 

Mark Boyle ile ilgili haberi okumak için:

www.guardian.co.uk/environment/green-living-blog/2009/oct/28/live-without-money