Gezegenin Geleceği: 19. Gün

-
Aa
+
a
a
a

18 Kasım 2009

 

Kopenhag İklim Zirvesi’ne 19 gün kaldı.

 

Kopenhag'a bu kadar az gün kalmışken, hangi ülke iklim için sera gazı salımını hangi miktarda azaltacağını söyledi?

 

www.climateactiontracker.org adlı site, tüm ülkelerin sera gazı salımlarını azaltmak için verdikleri sözlerin izini sürüyor. Bu site, bilimsel verilere dayanan analizler gerçekleştiren ve ülkelerin eylemlerini bir araya getiren bağımsız bir websitesi. Şu andaki sözlere bakacak olursak, 2 derecelik ortalama sıcaklık artış limitini aşmamak imkansız görünüyor. Gelişmiş ülkeler, 2020 sera gazı salımlarının, 1990 yılındaki seviyenin ortalama %8-12 altında olacağını açıkladı. Ancak Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli bu oranın %25-40 olması gerektiği vurgulamıştı. Websitesi, Ülkeler arasındaki kararlılık farkına da dikkat çekiyor. Kosta Rika ve Maldivler, 2020'de sera gazı salımlarını tamamen ortadan kaldıracaklarını söyledikleri için sıralamanın en üst sırasında yer alıyorlar. Onları, sera gazı salımında ciddi bir azaltıma gitme sözü veren Japonya, Norveç ve İsviçre takip ediyor. Orta sıralarda, Meksika, Çin, Endonezya ve Brezilya var; bu ülkeler 2020'de sera gazı salım artışlarını yavaşlatacaklarını söylüyorlar. AB'nin özel bir konumu var çünkü %30'luk azaltım AB için yeterli bir hedef değil. ABD, yavaşlığı ve net olmaması nedeniyle aşağılarda yer alırken,  Belarus, Rusya ve Ukrayna, sıralamanın en altında yer alıyor. Afrika'nın, diğer ülkeler ciddi sözler vermeden söz vermeyeceğini biliyoruz. Ancak onlar dışında iklim değişikliğiyle mücadele sözü vermeyen ülkelerin Güney Amerika'daki birkaç ülke, Ortadoğu'nun tamamı ve Türkiye'yle  sınırlı olması çok dikkat çekici. Umuyoruz artık Türkiye’de kendi klasmanında bulunan Meksika gibi söz verir de hakketiği yeri alır.

 

Sevindirici bir haber var bugün. Gençliğinden beri ülkesinde insan hakları için savaşmış ve fakirliği bitirmek için küresel kampanyalar yürütmüş Güney Afrikalı Kumi Naidoo, Greenpeace Uluslararası'nın yeni Genel Direktörü oldu. Tüm gezegen tehlike altındayken başka alanlarda gelişme sağlamanın hiçbir şey ifade etmediğini belirten Naidoo, Oxford Üniversitesi'nde politik sosyoloji alanında doktorasını yapmış. Esas ilginç olan ise Greenpeace'in genel direktörü ilk kez Afrika kıtasından. Bilimsel verileri değiştiremeyeceğimizi, ancak politikayı değiştirebileceğimizi belirten Naidoo, herkesi çok geç olmadan Kopenhag için harekete geçmeye çağırıyor.

 

GDO korkusu tüm Türkiye'yi sarıyor. Balıkesir Paşalimanı Adası sakinleri, GDO'lu buğdaydan yapılmış ekmek yemeyi reddettikleri için, kendi yetiştirecekleri buğdayla kendi ekmeklerini yapmaya karar verdi. Adadaki beş dönümlük bakir bir tarlada, organik yöntemlerle buğday yetiştirmeye başladıklarını açıklayan Kadir Dadan, ekmek yapma sürecini tamamen doğal hale getirmek için buğdayı taş değirmende öğüteceklerini belirtti. Ada sakinleri, zaman geçtikçe ekili alanları yaygınlaştırarak ürettikleri ekmeği Ada'da ve Erdek'te satacak. Tarımsal açıdan kendine yeten bir toplum olabilmenin önemini bilen Paşalimanı Adası'nı, bu aktivist ve bilinçli atılımları nedeniyle tebrik ediyoruz.

 

Nükleerle ilgili planlarda bir zafer daha... Yapılan nükleer santral ihalesi, iptal olma yolunda. Normal koşullar altında Bakanlar Kurulu'na gitmesi gereken ihale dosyası, TETAŞ'a geri gönderildi. Ancak Enerji Bakanı 2010'da kimbilir kaçıncı kez yeni bir nükleer santral ihalesi başlatmaya kararlı olduklarını açıkladı. İptal edilmek üzere olan ihaleyi, Rus Atomstroyexport ve Türk bir şirketin ortaklığı kazanmıştı. Fakat buna kazanmak demek çok doğru değil, çünkü tek öneriyi zaten bu ortaklık yapmış, diğer birçok şirket ihaleye girmeyeceğini açıklamış, geri kalanlar ise cevap yazmaya dahi tenezzül etmemişti. Hükümet, hala 20 yıl sonra enerji ihtiyacımızın %20'sini nükleer enerjiden sağlamaktan bahsediyor, boşa enerji harcıyor. Siz de bu saçmalığa dur demek istiyorsanız ses çıkarın, http://nukleer.greenpeace.org adresine giderek nükleere hayır deyin. Hedef, Çernobil'in yıldönümü olan 26 Nisan'a kadar 1 milyon imza.

 

Nükleer konusunda son derece hevesli olan hükümetimiz, nükleer enerjiyle ilgili başka bir hataya daha imza atmaya niyetli gibi görünüyor. Geçtiğimiz hafta Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı, nükleer silah yapılmasını önlemek üzere İran’dan gelecek uranyumun Türkiye'de saklanmasını önermişti. Önce Enerji Bakanı, ardından Dışişleri Bakanı, böyle bir öneriye hükümet olarak sıcak baktıklarını açıkladı! Oysa ki dünyada radyoaktif atıkları uzun dönemli saklamak için hiçbir çözüm yok. Ayrıca uranyumun taşınması ve depolanması, çevre ve toplum sağlığı için geri döndürülemez riskler taşıyor. Hele ki bugüne kadar ne kazalar yaşandığını düşündüğümüz zaman, demiryollarının uranyum taşımacılığı için ne kadar güvenli olduğu ortada. Kaldı ki, Türkiye'nin uranyum zenginleştirme ve saklama hakkında deneyimi, bilgisi ve tesisleri son derece yetersiz. Ve herşeyden daha da önemlisi sadece nükleer enerji programlarının ilan edilmesi bile güvensizlik yaratarak  bölge ülkelerinin daha çok silah satın almasına sebep oluyor. Nükleer silahların yayılmasının engellenmesinde kalıcı çözüm, uranyum zenginleştirmenin sonlandırılmasından geçiyor.

 

Kopenhag İklim Zirvesi’ne son 19 gün, gezegenin geleceği için geri sayım devam ediyor – sağlıcakla kalın!

 

Dr. Uygar Özesmi - Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü