Gezegenin Geleceği: 14. Gün

-
Aa
+
a
a
a

23 Kasım 2009

 

Kopenhag İklim Zirvesi’ne 14 gün kaldı.

 

Endonezya yağmur ormanlarında dünyanın dört bir yanından Greenpeace aktivistlerinin bir araya gelerek Kopenhag için çağrıda bulunduğu İklim Savunucuları Kampı, birinci ayını doldurmak üzere. Aktivistlerin hedefi, hem Kopenhag'ın önemine dikkat çekmek, hem de 2020'ye kadar ormansızlaştırmanın sonlandırılmasını sağlamak. Ülkenin en büyük kağıt şirketi APRIL'e karşı yaptıkları büyük eylemin ardından Kamp, iyice ses getirmeye başladı. Endonezya Orman Bakanı, Greenpeace kampının bulunduğu ve APRIL'in ağaç kestiği Kampar Yarımadası'nda soruşturma yaptı. Ardından APRIL'in operasyonları durduruldu. Ayrıca Polis ve İstihbarat Teşkilatı, Greenpeace hakkında görüşmek için ülke Başkanı ile toplantı düzenledi. Polis,  tüm yabancı eylemcilerin sınırdışı edilmelerini istiyor, çünkü ülkenin politik istikrarını bozduklarını savunuyor. Henüz resmi bir karar verilmedi. Polis yine de 12 yabancıyı, geçerli vizeleri olmasına rağmen sınırdışı etti. Kararlı doğa hareketinin ne kadar etkili olabildiğini görüyoruz. Kamptan gelişmeleri sizlere aktarmaya devam edeceğim.

 

Endonezya, ormansızlaştırmada başarı kazanma yolunda ilerlerken, Türkiye de nükleer karşıtı hareket de yeni bir zafer daha kazandı. TETAŞ Genel Müdürü Hacı Duran Gökkaya tarafından yapılan açıklama ile nükleer santral ihalesi resmen iptal edildi. Daha önce size verdiğim ve danıştay tarafından  iptal edilen yönetmelik maddelerinin ardından alınan karardan sonra TETAŞ’ın iptal kararı sürpriz değil. Şaşırtıcı olan hükümetin hala nükleer santral hevesinden vazgeçmemiş olması. 2010 içinde iki yeni ihale açmak isteyen hükümet hala bu dört kötü tecrübeden ders çıkartmıyor. Enerji Bakanı 2010'da Mersin ve Sinop için iki ihale açıp, ardından 2010 baharında sürecin başlatılacaığını günlerdir her fırsatta dile getiriyor. Sonuçta, hükümet ve TETAŞ nükleer enerjinin ne kadar pahalı olduğunu kanıtlayan bu dört başarısız tecrübeye rağmen hala nükleer yanlışında ısrar ediyor. Nükleer santralin getireceği aşırı maliyetleri Türkiye'nin karşılaması mümkün değil. O halde insan ister istemez soruyor: Bu maliyetin bir kısmı başka vergilerden, yani bizim cebimizden mi çıkacak? Greenpeace’in nükleer masalı sonsuza kadar ortadan kaldırmak için başlattığı kampanya http://nukleer.greenpeace.org sitesinde devam ediyor. Kampanya, Çernobil felaketinin yıl dönümü olan 26 Nisan 2010 tarihine kadar “1 Milyon radyoaktivist”i biraraya getirmeyi hedefliyor.

 

Türkiye'de ilk bakışta başarı olarak adlandırdığımız ancak sonra öyle olmadığını anladığımız bir gelişme daha yaşadık. GDO yönetmeliğinde değişiklikler yapıldı. Dikkat çeken değişiklikler şöyle: GDO komitesi, yalnızca üniversiteler ile TÜBİTAK'tan oluşacak. GDO'lu ürünler, sadece üretildiği ülkeden ithal edilecek ve analiz raporu istenecek. Esas değişiklik ise günlerdir GDO'ya karşı çıkan aktivistleri dinleyerek, ürünün içinde tespit edilebilir miktar GDO olduğu anda etiketine yazma zorunluluğu getirilmesi. Yine de uygulanabilirliği açısından sorunlu bir değişiklik. Ayrıca GDO'lu yemle beslenmiş bir hayvandan elde edilen ürünlerin ambalajına yine GDO'lu yazılmayacak. Ve zaten, ambalajı olmayan bir ürünün GDO'lu olup olmadığını asla bilemeyeceğiz. Yani GDO'lar hala serbest..

 

F gazlarını duydunuz mu? İklim değişikliğinin en büyük sorumlusu olarak bildiğimiz karbon diyoksiti hepimiz tanıyoruz da, F gazlarını neredeyse hiçbirimiz daha önce duymadık. Oysa ki F gazları, ya da diğer adıyla HFC'ler, gezegenin geleceği için çok daha büyük bir tehlike oluşturuyorlar. Bu gazlar nereden geliyor? Esas kaynakları, soğutucular. Evimizi, arabamızı, iş yerimizi, alışveriş merkezlerini soğutan klimalar ve buzdolapları. Evinizde 300 gram F gazı üretseniz, bu miktar, Londra'dan Moskova'ya kadar arabayla giderken çıkacak sera gazı miktarına eşit olur. Küresel ısınma ile, gelişmekte olan ülkeler klimalara sarılıyor. Ayrıca bu ülkelerin bir kısmında çeşitli teknolojiler yeni yeni gelişiyor, örneğin buzdolabı, bazı ülkeler için yeni bir eşya. İşte bu artışla devam ettiğimiz takdirde, tüm dünyanın F gazı salımı, 34 bin arabanın Dünya'dan Jüpiter'e gidip geri dönmesiyle sebep olacağı salıma eşit olacak! Bu da küresel ısınmanın akıl almaz bir hızda artacağı anlamına geliyor. Peki çözüm yok mu? Tabii ki var. HFC salımına sebep olmayan doğal buzdolapları, gelişmiş ülkelerin neredeyse hepsine kullanılmaya başlandı bile. Şimdi, gelişmekte olan ülkelerde de gerekli dönüşüm için yardım gerekiyor... Kopenhag iklim zirvesinde anlaşmaya varılması A’dan Z’ye önemli.

Kopenhag İklim Zirvesi’ne son 14 gün, gezegenin geleceği için geri sayım devam ediyor – sağlıcakla kalın!

 

Dr. Uygar Özesmi - Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü