Gezegenin Geleceği:

-
Aa
+
a
a
a

28 Aralık 2009

 

Çernobil nükleer kazasının yıldönümüne 119 gün kaldı.

 

Dinlemek için:

 

İndirmek için: mp3, 6 Mb.

 

Nükleer enerji tarihi, nükleerin ülkeleri dışa bağımlı kıldığını gösteren örneklerle dolu. Örneğin, İsveç’te, 2006 yılında Forsmark nükleer santralinde çok ciddi bir hata tespit edildi. Ardından, 10 santralin 4’ünün kapatılması kararı alındı. Bu santraller İsveç’in toplam elektrik ihtiyacının yüzde 20’sini karşılıyordu. Bu santrallerin kapanması çok daha pahalı elektrik ithalatıyla sonuçlandı. Nükleer santraller, merkezi sistemle çalışıyorlar. Yani belirli bir yerde enerjiyi üretiyorlar, ardından bu enerjinin uzun yollar kat ederek tüketicilere dağıtılması gerekiyor. Yaşanan en küçük bir hatada dahi şehirlerin veya büyük bir bölgenin elektriksiz kalmasına sebep olabiliyor, ayrıca taşınmada büyük kayıplar engellenemiyor. Bakım ve tamirlerdeki sınırlı tedarik zinciriyse bekleme sürelerinin uzamasına sebep oluyor. Dünya üzerinde nükleer reaktör teknolojisi birkaç ülkenin elinde. Bu nedenle santrallerin bakımında ABD, Fransa, Japonya, Rusya, Kanada ve Çin'e bağımlı herkes. Üstelik, son derece karışık bir yapıları olduğu için de, genellikle yedek parçalar yalnızca üretimi yapan ülkeden elde edilebiliyor. Ellerinde çok sayıda parça olmadığı için de bekleme süresi uzuyor. Yerelleştirilmiş bir sistemde çalışan yenilenebilir enerji teknolojilerindeyse büyük bölgelerin elektriksiz kalma riski bulunmuyor. Üstelik, karışık bir yapıları olmadığı ve birkaç ülkenin tekelinde bulunmadıkları için de bakım ve tamir işlemleri çok daha kolay ve kısa sürüyor.

 

TEMA Vakfı’da geçtiğimiz hafta enerji üretimi konusunda açıklama yaptı.  TEMA'ya göre, ülkemizin enerjide önceliği Nehir Tipi hidroelektrik santralleri yani HES'ler veya nükleer enerji değil, öncelik enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji. TEMA, özellikle ülkemizde sanki çevreye herhangi bir zararı yokmuş gibi gösterilen Nehir Tipi HES'lerin üstünde duruyor. Çünkü bu santraller, aslında hızlı ancak geçici çözümden başka bir şey değiller.  Şu anda Türkiye'de 2000e yakın nehir tipi HES Projesi hayata geçmeyi bekliyor. Yıllık ortalama üretimleri ise 125 bin GWsaat olacak. Böyle bakıldığında, 2008'de tükettiğimiz elektriğin %65'ini karşılayacak gibi görünüyorlar. Ancak 2020'ye gelindiğinde Türkiye'nin enerji ihtiyacı artacak. Bu nedenle 2023'teki beklentilere bakıldığında, bu santraller elektrik talebinin sadece %5'ini karşılayabilecekler. İklim değişikliği nedeniyle, özellikle bir Akdeniz ülkesi olan Türkiye'nin su sorunu yaşayacağı da açık.

 

Türkiye'nin enerji ihtiyacı için çözümler bulması gerektiği bir gerçek. Ama bu gerçek nedeniyle paniğe kapılıp yüzlerce Nehir Tipi HES Projesi'ne izin vermek, gezegenin geleceğini düşünen kimsenin vereceği bir karar değil.

 

Greenpeace, Kasım başında, tamamen bilimsel verilere dayanarak Avrupa Yenilenebilir Enerji Birliği'yle birlikte Türkiye'nin geleceği için enerji yol haritası çıkardı. Tüm detaylarıyla 2020'ye kadar Türkiye'nin ihtiyaçları göz önüne alınarak hazırlanan Enerji Devrimi raporu, Türkiye'nin yenilenebilir enerji kaynakları ve enerji verimliliği ile enerji arz güvenliğini, yani gerekli tüm enerji ihtiyacını karşılayabileceğini gösteriyor.

 

"Sürdürülebilir Yaşamanın Gerçek Rehberi: Köpeğinizi yeme vakti geldi" adıyla yayınlanan kitapta Robert ve Brenda Vale, orta büyüklükte bir köpeğin karbon ayak izinin bir büyük jipten fazla olduğunu söylüyor. Hatta New Scientist dergisi makalesine göre kedi, ve köpeklerin diyeti insanın yediklerine göre de karbon ayak izi büyük. Amerika Birleşik Devletlerinde her on evden yedisinde bir ev hayvanı bulunuyor.

 

Bir başka şaşırtıcı haberde Türkiye’den: Çernobil'in etkileri devam ediyor... CNN Türk'ün haberinde, Rize Üniversitesi kampüsünde yapılan bir kazıda, Çernobil faciası sonrasında radyasyonlu olduğu için gömülmüş çay dolu çuvallar bulundu. Açıklamayı, Rize Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Nazmi Turan Okumuşoğlu yaptı.

 

Kampüsün bulunduğu alan, geçmişte çay fabrikasıydı. Okumuşoğlu, bölgede sürekli radyasyon için ölçüm yaptıklarını, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu'nun da yaptığı ölçümlerde herhangi bir olumsuzluğa rastlamadığını söyledi. Gömülü çayların bulunması nedeniyle yeniden ölçüm yapacaklarını ve sonucu haber vereceklerini de açıkladı. Radyoaktif atıklar için kaç yıl geçerse geçsin zararını azaltan bir çözüm bulmak mümkün değil. Açıklamaya göre, bulunan çayları ise olduğu gibi yeniden toprağa gömeceklermiş.

 

Çernobil nükleer kazasının 24. yıldönümüne geri sayım devam ediyor, son 119 gün – sağlıcakla kalın!

 

Dr. Uygar Özesmi - Greenpeace Akdeniz Genel Direktörü

 

Gezegenin Geleceği'nin eski sayılarına ulaşmak için tıklayın.