Felsefe Light - XX

-
Aa
+
a
a
a

Kuşkuculuk

Skeptisizm sadece kuşkuculuk olarak değil aynı zamanda seçmecilik olarak da algılanmalıdır bence. Bu felsefenin temelleri Sofistlere kadar dayanır. Bir tür bilgi nihilizmi bu. Hiçbir bilgiye olumluluk olanağı tanımama durumu.Elisli Pyrhon, Plihuslu Timon, Arkesilos, Karneades ve Sectus Empirikus en önemli takipçileri bu felsefenin. Geniş bir zaman dilimine yayılıyor. İ.Ö 290 yıllarından İ.S. 250 yıllarına kadar 500 yıl orda burda hüküm sürüyor. Bu filozofların tümünün saptadıkları sorun ve felsefelerinin amacı aynı. Kişinin mutlu olmasını sağlayacak bir ahlak felsefesi sistemini oluşturmak amaç. Vardıkları sonuç da aynı.Gerçeğin objektif bilgisinin elde edilme olanağı yoktur; ya da en azından böyle bir olanak araştırıldığında sürekli olarak tartışmaya açık ve kuşkulu bir durumla karşılaşılır.Peki ne halt edecez o zaman yahu? Kanımca dünyaya çağ atlatan düğmeye bu adamlar basmış.Boş şeyler ile uğraşmayacağız o zaman. Gerçeğin nesnel bilgisini bilmenin olanağı yoktur ama nesnelerin görüntüsünün bilgisi olanaklıdır. Biz bize açık bırakılan bu tek kapıdan geçerek kişinin mutluluğunu bu sürekli değişim gösteren görünüşlerin bilgisi üzerine kurmalıyız.Bazıları küçümser bu bakış açısını çünkü felsefeyi daraltır. Bilime yol veren ve felsefeyi daraltan bir bakış açısı olsa ben sevecektim de bilime de yol vermiyor. Bakın ne sorup ne cevap veriyor adam (Timon);Soru: Nesnelerin gerçek yapısı nedir? Yanıt: Akalepsia - kavranamazSoru: Nesneler karşısındaki davranışım ne olmalıdır? Yanıt: Epokhe - yargılamaktan ve değerlendirmekten kaçınınSoru: Nesneler karşısındaki doğru davranış bize ne kazandırır? Yanıt: Ataraksia - Ruh dinginliğiBilinmesi ulaşılması imkansız bir evrende mutluluğun tek yolu ''ataraksia''dır. Kişiye korku veren gizlerle dolu, insanın hiçbir sorusunun yanıtlanmadığı hatta yanıt umudunun bile olmadığı bir tür tutukevinde eğer kendini tüm istek ve tutkularından arındırıp insan dışındaki canlılar gibi yaşarsan al işte sana mutluluk diyorlar.Gazete köşelerini zaman zaman işgal eden Manisa Tarzanları, balıkçı teknelerinde yaşayan kıçıkırık filozoflar ve hatta kocaman yeteneklerini keyfine esir edip anlaşılmamanın üzüntüsüne sığınarak küsen Fikret Kızılok gibi.Geç dönem kuşkucular işe biraz daha mantık katmaya çalışırlar. Aynı nesneler ayrı zamanlarda, ayrı koşullar altında aynı kişiye ayrı görünebildikleri gibi aynı koşullar altında da ayrı kişiye ayrı görülebilirler.Kuşkuculuk kimi okulların aşırı dogmatik bakışlarını zayıflatma eğiliminde bir bakış açısına da sahipti ki bunun bilime oldukça katkısı olmuştur. Ayrıca çelişkilerden hareket ile zaman zaman çeşitli sistemleri ikiye ayırmış ve seçmecilik diyebileceğimiz bir diğer felesefe sistemine de yol açmışlardır.Genelde kuşkuculuk bir geçiş dönemi felsefesidir. İlk çağda ataraksia olarak adlandırılan mutluluk ilacı daha sonraları yeniden pişirilip nihilizm olarak insan önüne konmuştur.Kanımca uyuşturucu bir felsefe sisteminden başka birşey değildir.

İlk çağ felsefesinin sonuna geliyoruz. Eski Yunan'da hemen hemen kimse kalmadı. Yerine gelen Roma İmparatorluğu ise kılgın (pratik) şeyleri, mesela savaşmayı, mesela ticareti, tercih ediyor.İtalya ellerine fırsat geçtiğinde doymak bilmez hırslar ile bezenmiş insanlar yaratmakta çok bereketli topraklara sahip bir ülkedir. Allahtan bu topraklar o insanlara kendilerine özgü bir korkaklığı da başından hediye etmiş ki bu hırsları dengelenmiş.İşte bu hırsların öncüleri Patriciler kuruyor Roma Cumhuriyetini. Sözde cumhuriyet ama tam bir Patrici diktatoryası. Kasıp kavuruyor. Basıp savuruyor.Felsefe böyle ortam sevmez. Korkar. Saklanır.Bu imparatorluk Julius Ceaser ile o kadar büyüyor ki artık dışarıdan beslenmesi imkansız hale geliyor. O zaman doğal olarak kendi kendini yemeye başlıyor imparatorluk Allahtan. Size belki tanıdık gelecek ama ülkenin batmasından sonra başa bankerler ile generaller koalisyonu geçiyor. Tefecilik ve zorunlu askerlik demek olan bu koalisyonun halka yansıması doğal olarak insanları mal ve mülklerinden ediyor kısa sürede. Sonuç işsizlik bittabii. Ama Romalı egemenler ne işsizliği giderecek yatırım ne de mülkiyeti tekrar yaygınlaştıracak reform yapmazlar. Tek bildikleri para ile askeri gücün kullanılarak isyanın bastırlıması idi ve onu yaptılar. Her isyan bastıran ve kendilerine iyi hizmet eden general Roma'da törenlerle karşılanıp kısa sürede iktidara getirildi.Bana kimse bana bunlar tanıdık geliyor diye ukalalık yapmasın.İ.S. 250 Roma ekonomisinin iflasını ilan ettiği yıllardır. Bundan 1750 yıl sonra da bir başka hayal ülkesi iflas edecektir. Akılsızlığa hiçbir güç, bırakın normal gücü süper güç bile dayanamamaktadır. Akılsız ülkelerinve akılsız ideolojilerin sonu moratoryumdur. Bunu bir kenara yazın.İşte bu önce haşmet sonra açmazların içindeki Roma İmparatorluğu'nun ne bilime, ne felsefeye ve ne de sanata zerre kadar katkısı olmamıştır. Ancak tek bir şeye yaramış o da zaten dünya felaketlerinin başlangıcını doğurmuştur. İnsanlar kendi başlarına gelen şeylerin suçunu ya başkalarına ya da Tanrılara atmayı severler. Roma da suçlayacak insan kalmayınca Tanrılar suçlanmaya ve yeni tanrı arayışına gidilmeye başlandı. Yani Hıristiyanlığın doğuşu için zaten mevcut olan sefalet ortamı zulüm ile birleşti ve olan oldu.Tek tanrılı dinler içerisinde kapalı ortamda kalmayı ve içine kimseyi kabul etmemeyi seçerek dünya başına bela olmadan geçinip giden Yahudiliğin alternatifi oluşmuştu. Üstelik aç bir yılan gibi önüne kimi koysan kabul edip zehirlemeye de hazır biçimde. Allah insanlığın başına verdiği bu büyük belayı da az bulmuş olmalı ki İ.S. 600 yıllarında Hıristiyanlıktan da büyük bir belayı insanlığın başına bela ederek saç ayağını tamamlamış oldu. Bu günlerde buyrun cenaze namazına dediğimiz olgularda kimliğini bir türlü denkleştirememiş ya da yardakçılığı ve teslimiyetçiliği her kime olursa olsun yapmayı kendine kimlik edinmiş ülkemiz dışında saç ayaklarında kimlerin oturduğuna bakarsanız olayların da ayırdına varırsınız zaten.İşe bakın. Ortada bir tane Allah var. Onun taraftarı olan üç ayrı grup O'na tezahürat biçimlerini beğenmedikleri için birbirlerini boğazlıyorlar.Yahu Fenerbahçe ile Galatasaray taraftarlarının birbirlerini boğazlaması daha mantıklı. Hiç olmazsa inandıkları takım ayrı.İşte bu dinler için felsefe öldürülüyor bir zaman. Keşke felsefe için dinler öldürülseydi.

Haftaya: "Yeni Platonculuk"