Felsefe Light - XV

-
Aa
+
a
a
a

Diyalektik ne ola?

Çok masum bir kelime esas itibariyla. Diyalogdan kaynaklanıyor. Mantıkla tartışma sanatını belirtiyor.İlk olarak Elea okulunda ortaya çıkmış. Bu okulun kurucusu olarak niteleyebileceğimiz Zenon, hocası Parmenides'i eleştirenlerin ileri sürdükleri öğretilerin aşılmaz çelişkiler ile dolu olduğunu göstermek için diyalektikten yararlanmış. Bundan sonra diyalektik Sofistlerin eline geçmiş. Ancak onlar yazar çizer taifesinden olmadıkları için diyalektiği sözsel yanı ile kullanmışlar. Sonuç tam bir felaket. Çingene kavgasına dönmüş karşılıklı söz düellosu ve yöntemin düzeyi de başaşağı olmuş. Sonra Sokrates eline geçirmiş bu yöntemi ve Sofistlere karşı kullanmış. Onun amacı daha yüce. Ruh ile ilgili bilgi edinme niyetinde hazret. Sonra Eflatun hocasından devralmış diyalektiği ve idealar arasında bağlantı kurma yöntemine dönüştürmüş.Eflatun Parmenides, Politika ve Sofist yapıtlarında diyalektiği derin bir felsefi düşünce düzeyine kadar yükseltmiş.Aristoteles daha yalın diyalektik konusunda. Genel olarak karşıt tezin çürütülmesi ve kendi tezinin savunulmasında faydalanıyor ve diyalektiğin bizzat kendisini felsefe konusu yapmıyor.Diyalektik zaman zaman yüceliyor zaman zaman da küçümseniyor. İlkçağ, ortaçağ bu hep böyle sürüp gidiyor. Ortaçağda mantıkla bir tutuluyor ve anlamı daraltılıyor. Tek amaç mantığın kurallarına göre düzenlenmiş kanıtları doğrulama ve kullanma.Kant diyalektiği görünüşün mantığı olarak tanımlıyor. Soyut hale getirmiş kavramı. Sonra Hegel eline almış diyalektiği. O Kant'ın tam tersini savunmuş. Çelişkinin reddedilmesi ve soyutlaştırılması, ki Hegel burada hem Aristoteles'i hem de Kant'ı suçluyor, het tür düşüncenin ölümüdür demiş Hegel.Basit savunmuş bir anlamda Hegel. Akıl diyalektiktir. Kavrama için çelişkilere itibar eder akıl. Neyin yanlış olduğunu görmelidir ki neyin doğru olduğuna varabilsin. Gerçeğin çelişkileri arasındaki farklılıkları keskinleştirir ve çelişkiyi aşarak ortadan kaldırır akıl.

Kesin tavrını da şöyle koyar Hegel. Akla uygun olan ile gerçek arasındaki özdeşlik dolayısı ile, diyalektik aynı zamanda şeylerin de bir özelliğidir.Marks sonunda Hegel'den devralır diyalektiği. Hegelin idealizmine karşı çıkar ama diyalektiğin her şeyin içinde bulunduğunu destekler. Marks kendi felsefesi gereği şeylerdeki gerçek çelişkileri sınıf çatışmaları, üretici güç ve emek gibi çelişkiler ile bağdaştırır ve sonunda diyalektik bu görüş açısının oyuncağı haline gelir.Şimdi artık birçok insan "Aman beni Marksist sanmasınlar" diye diyalektiğin adını bile anmaktan korkar hale gelmiştir.Diyalektik şeylerin (nesneler, kavramlar, düşünceler, bilimler, insanlar adını ne koyarsanız koyun) arasındaki çelişkileri bulma sanatından başka bir şey değildir.

Metafizik ne ola?

Kelime anlamı Fiziksonrası. Basit tanımlaması da şöyle;Şeyleri, duyusal görünüşleri ve pozitif bilimlerin kendileri hakkında edindiği bilgiler ötesinde, kendileri içinde incelemeyi amaçlayan bilim dalı.Yani doğa bilimlerini aşan bir iddia bu. Onun ötesini görmeyi amaçlıyor. Onun için adı fizik ötesi. Nesneler kendi özellikleri ile ilk madde (arkhe) özellikleri arasında bir nedensel bağlantı içinde olmalılar. Böyle bir şey ancak tanrısal olabilir. Ayrıca ortada bir de amaç olmalı. Yani kutsal, yüce bir amaç. Eh bu gibi şeyleri deneysel ve pratik olarak ortaya koyabilecek hiçbir şey yok elde.Peki ne var elde?İdealar var ki soyutDuyusal tözler var ki soyutHerşeyi hareket ettiren ama kendi devinmeyen tanrı var ki, o da soyut.O zaman bu soyutlukları nesneler ile ilintileyecek bir bilim dalına ihtiyaç var. O ne? O da metafizik.Schopenhauer kısaca belirtmiş;

Doğanın ardında bulunan ve onun doğa olmasını sağlayan bütün bilgilerdir Metafizik.Tarih boyunca kılıktan kılığa girmiş metafizik. Tabii çoklukla din kılığına girmiş. Hatta hâlâ çıkartamamış.mevlam neylerneylerse güzel eylerKant buna bir son vermek istemiş. İlk adam gibi pozitivist itiraz ondan. Auguste Comte metafiziğin bir zamanlar evreni doğaüstü güçler ile açıklamaktan vazgeçip soyut ilkelere yönelmesini yararlı ve zorunlu bir evre olarak görür ama pozitif bilimlerin gelişimi ile artık işe yaramaz diye küçümser.Bundan öteye geçen ilk filozof Nietzsche'dir. O zıtlıkları ele alır önce. Örneğin Platon iyiliğin karşısına kötülüğü, aklın karşısına tutkuyu, akılsalın karşısına duyusalı, idealin karşısına gerçeği, varlığın karşısına oluşu koymuştur. Acaba durum bu mudur?İyiye ya da varlığa ilişkin metafizik görüş kendince yani keyfi bir tavır almış ve kötüyü ya da oluşu reddetmiş değil midir? Kötü o kadar kötü olmayabilir aslında. Metafizik aslında bu birbirine karşı değişken yani göreli olan kavramları zorlama bir şekilde mutlak olarak gösterip güçsüzlüğü ve azla yetinmeyi yüceltmekten başka birşey yapmamaktadır Nietzsche'ye göre.Metafizik reddedilmeli midir o zaman?Çoğu kimse bunu kabul etmez. Metafiziği reddetmek de metafizik yapmaktır savı ileri sürülür, ki mantıken çok doğru bir savdır. Ama en azından metafizik kuramları bilimsel kuramlardan çok daha hırslı, heycan ve serüven doludurlar.Öyle olmasa millet UFO peşinde koşar mı?Schopenhauer bir laf daha eder sonunda;İnsanoğlu dışında hiçbir varlık kendi varoluşu ya da genellikle varoluş karşısında hayrete düşmez. İnsanoğlu metafizik bir hayvandır.

Haftaya: "Sonra Aristoteles geldi"