Felsefe Light - XIX

-
Aa
+
a
a
a

Zenon ve Stoacılık

Kıbrıslı Zenon'un Atina'da kurduğu Stoa Poikile okulundan alır ismini Stoacılık felsefesi. İnsanların çıkarlarını körüklemesinden ötürü uzun yıllar takip edilmiş Eski Yunan'dan Roma'ya sıçramış bir öğretidir. Hıristiyanlık dönemine kadar izleyicisi olmuştur denilebilir.Felsefenin temel hedefi ahlak bilimine akılcı bir temel oluşturmaktır. Yola çıkarken de aklımızda bulunması gereken iyiliğin anlamını anlamaktır diyorlar. Onu nereden bulacağız sorusunun cevabı ise bir gerçeklik ölçütünü(kriteri) ve evrenin kuramını oluşturmak. Bu da mantık ve matematiğin işbirliği ile yapılabilir ancak. Bakın nasıl dillendirmişler bunu;Felsefe mantığın çit, fiziğin toprak, ahlakın meyva olduğu bir arazidir.Önce mantıktan başladılar işe. Mantığın doğru algılanmasının dilin kurallarının kesinleştirilmesi ile mümkün olacağını görüp insanlık tarihinde ilk defa dilbilgisi bilimini kurdular. Sonra bilgiyi ele alıp iki ana sorun üzerine odaklandılar;a)Bilginin kökeni nedir ya da gerçekliğe nasıl ulaşırız?b)Bilginin ölçütü nedir?Platon'u reddedip Aristotelesçi görüş olan bilginin algılama yolu ile kazanabileceğini ve doğuştan gelmeyeceğini kabullendiler. İzlenimler kalıcıdır ve belleğin imgelerini oluştururlar. Duyumdan ve imgelerden ise genel kavramlar oluşur. Bunlar ortak deneyimler üzerine temellendirilmiş ve doğal olarak türetilmişler ise ortak kavramlardır (notitiae communes). Tüm insanlar için aynıdırlar, yanlış anlamaya açık değillerdir. Bilimsel kavramlar ise düşünmenin yani bireysel olgunun ürünleri oldukları için bilinçli ve yöntemli olarak üretilebilirler ancak. İnsan zihni evrensel akıl ile özdeştir bu nedenle Tanrısal olarak düşünebilir ve dünyayı kavrayabilir. Ancak kavramlar doğru olabilmeleri için tanrısal düşünceler ile anlaşmak zorundadır.Tanrı bir kez daha önem kazanmıştır.Zenon için maddeyi harekete geçirip evrene düzen kazandıran şey, tıpkı Herakleitos'da olduğu gibi ateştir. Tanrıdır. Bir süre sonra ateş herşeyi kaplayacak ve evren ateşe dönüşecektir. Bu bir nevi arınmadır. Hareketin ve ateşe dönüşmenin her aşaması tanrı tarafından önceden planlanmıştır.Kaderci anlayış mı acaba?Gelelim bilgiye. Gerçekliğin bilgisi sadece bilimin ve felsefenin tekelinde midir? Hayır der Stoacılar. Tüm insanlar genel ideaları yoluyla bilgiye katılırlar. Ama bu genellemeler yolu ile çıkan kavramlar akıl yürütme ile elde edilen gerçek bilginin (episteme) yerini tutamaz. Bunu yapabilmek içinde biçimsel mantık ve kıyas öğretisi diyalektik yöntem ile değerlendirilmelidir.Buraya kadar Aristoteles ile aynı doğrultudalar Stoacılar. Hatta mantık kavramı dilbilgisinin katılımı ile daha da öte taşınmış ancak iş ilkelerin doğasına gelince yolları ayrılıyor. Madde olmaksızın kuvvet, kuvvet olmaksızın da madde yoktur diyorlar. Halbuki Aristoteles kuvvetin dışarıdan geleceğini iddia etmiştir. Ayrıca insan ruhu ve Tanrı da dahil olmak üzere herşey cisimseldir diyorlar. Her bir şeyin onu başka bir şeyden ayıran bir niteliği vardır ve bu nitelik dahi cisimseldir diyorlar.Bu arada evrensel akıl ya da ruh tanrıya genel bakış açıları. Tanrı tüm şeylerin babasıdır. O'nun öngörüşü ve iradesi vardır. O bir insanseverdir, iyilikseverdir, her şeyle ilgilenir, kötülüğü cezalandırıp iyiliği ödüllendirir. Yani Stoacı Tanrı semavi dinlerin tanrısına acayip benzemektedir. Oturduğı yer hariç. Onların Tanrısı(Zeus) dünyanın en dış çemberinde oturmaktadır.Tabii burada tüm tanrıları böyle betimlenen dinlerin düştüğü açmaza Stoacılar da düşer. Eğer herşey Tanrının bir belirişi ise dünyadaki kötülüğün varoluşunu nasıl açıklayacağız?Ufak bel kıvırma hareketleri yaptılar bu soru soruldukça. Mesela kötülüğün varlığını reddettiler. Dünya iyi ve eksiksizdir. Kötülük izafidir dediler. Resimdeki ufak hatalar resmin güzelliğini gölgelemez gibi romantik oyunlara başvurdular. İyiliğin realize olması için ya da anlaşılabilmesi için kötülüğe gerek vardır ondan var kötülük dediler. Daha da ileri gittiler. Fiziksel kötülük insanın karakterini etkilemediği için gerçekten kötülük değildir dediler. Ahlaksal kötülüğe gelince de saçmalıkları devam etti. Erdem ahlaki kötülükle savaşarak güçlenebilir ancak dediler.Yani kaderci din anlayışı ne kadar saçmaladıysa o kadar saçmaladılar.Bir insan onlara göre akıl ile uyum içinde doğa yasalarına boyun eğerek davrandığında özgürdür. Bu özgürlük beden ile sınırlı kalmaz ruh ile devam eder çünkü ruh ölümsüzdür. Gerçi hepsi aynı fikirde değil bazıları kendilerine ayrıcalık tanıyaraka sadece erdemli ve bilge ruhlar kalıcıdır diyor ama sonunda tüm ruhlarında evrenin yeniden yaratılışı(palingenesis) sırasında yeniden ortaya çıkacağına inanıyorlar.Stoacılar politikadan uzak duran Epikürcülerin aksine politikaya katılımı desteklediler. Ethik tarihinde ilk kez ''ödev'' ve ''yapılması gereken'' kavramlarına Zenon felsefesinde rastlandı. Bu kavramlar ister istemez politikaya da bulaşarak iyi yurttaşlık görevlerini belirledi. Stoacıların devletçi anlayışı merhametli bir anlayıştır. Mesela düşmanlarımızın da yardımımıza ve bağışlamamıza ihtiyaçları vardır çünkü tüm insanlar akrabadır, tümü kardeştir, aynı ana babanın çocuklarıdır, aynı kökeni ve aynı yazgıyı paylaşırlar diye düşünürler.Stoacıların dünyaya hizmeti insanın yüceliğini dillendirmeleridir. Aristoteles ve Platon gibi üstün iki insanda bile hakim düşünce olan kölecilik, alt tabakaları hor görme hastalıkları onlarda yoktur. Onlar için bir insanın değeri varsıllık, rütbe, ya da ait olduğu sınıfa değil, ama ahlaksal değerlerine ve iyi niyete bağlıdır.Karakter en yüksek sınavdır ve onu hiçkimse veremez hiçkimse alamaz.

Haftaya: "Kuşkuculuk"