Dünya çok şişman. Vaziyet duman

-
Aa
+
a
a
a

11 December 2003

Dünya daha basit bir yerken, zenginler şişman fakirler zayıftı. Sağduyu sahibi insanlar da açların nasıl doyurulacağı konusunda kafa yoruyorlardı. Şimdi dünyanın büyük bir bölümünde zenginler zayıf, fakirler şişman ve sağduyu sahibi insanlar obesite üstüne kafa yoruyorlar. Kabahatin büyüğü evrimde. Evrim insanları bolluğa göre değil, kıtlığa göre programlamış. Yani insanlar iyi yıllarda, kötü yılllar geldiğinde kullanmak üzere enerji depoluyorlar. Ama kötü zamanlar hiçbir zaman gelmeyince insanlar büyüyen göbeklerinin etrafına depoladıkları enerjiyle başbaşa kalıyorlar.

Tarımsal verimlilikteki artış sayesinde, bütün dünya çapında kıtlık yılları çok nadir. Durmadan grafik çizerek yakında dünyadaki besin maddelerinin tükeneceğini öne süren zamane Malthus'çuları, son zamanlarda sus pus oldular. BM'e göre dünyada besin sıkıntısı çeken insanların sayısı, 1980'de 920 milyondu. Aradan geçen 20 yıl içinde dünya nüfusu 1.6 milyar artmasına rağmen, besin sıkıntısı çekenlerin sayısı 799 milyona düştü. Bu büyük ölçüde sevinilecek bir durum. İnsanlık yeryüzünde bulunduğu süre boyunca yaptığı en büyük savaşı kazandı: kendisine ve çocuğuna yeterli besin sağlamayı güvence altına aldı. Ama her hayırda bir şer vardır. Bolluk da beraberinde uygulanacak politikalar konusunda birçok ilginç açmazı getirdi.

Modern dünyanın musibeti obesite, imajla ilgili bir sorun da içeriyor. Noel Baba ile özdeşleşmek, mahşerin dört atlısındaki atlarla* özdeşleşmekten daha kolay. Ama işin bir de kötü yanı var, obesite bugün dünyanın bir numaralı sağlık sorunu. Dünyada AIDS, sıtma ve savaşların toplamından çok daha fazla can alan kalp hastalıklarının temel nedeni o. Şeker hastalığının temel risk faktörü de o. Obesite ile kanser ve diğer hastalıklar arasında da yakın ilişki var. Dünya Sağlık Örgütü 2000 yılında obesiteyi "salgın" olarak adlandırdığından beri, obesitenin korkutucu sonuçları hakkındaki  raporların bolluğundan geçilmiyor.

Medya baskısıyla birleşen halkı uyarma çabaları, sigarada olduğu gibi işe yarayacak ve insanlar zayıflayacak mı? Belki de. Dünyanın zengin bölümünde sağlıklı besin satışları hızla artıyor. Son verilere göre, tarihte ilk defa rastlanan bir şey gerçekleşmiş ve Amerikalılar geçen yıl azıcık zayıflamışlar. Amerikalılar 30-40 gram zayıflasalar bile, yarım yüzyıldır süren aşırı yemeden kaynaklanan sağlık sorunlarının ülke çapında çözülmesi, uzun yıllar alacak. Üstelik dünyanın başka her tarafında insanlar kilolarının üstüne kilo katmaya devam ediyor. İşte bu yüzden doktorlar, hükumetlerin harekete geçip birşeyler yapması gerektiği konusunda görüş birliğine vardılar.

Devlet zoruyla diyet?

Hükumetlerin gıda işlerine karışması yeni bir şey değil. 1202’de İngiltere kralı John ekmeğin "haslığının bozulmasını" yasakladığından beri hükumetler  bu işle uğraşıyorlar. Hükumetler ve halk, besin stoklarının devamlılığını ve güvenilirliğini sağlamanın, devletin görevi olduğuna inanıyorlar gibi görünüyor. Ama obesite besin güvenliğinden daha karmaşık bir mesele. Besin güvenliği sadece insanların zehirlenmesini önlemek anlamına gelmiyor: aynı zamanda insanların davranışlarını değiştirmek anlamına geliyor. Hükumetler bu konuda birşey yapmalı mı? Birşeyler yapma gerektiği konusunda öne sürülen bir haksız, birkaç tane de haklı neden var. Haksız neden, yurtdaşların kendi sağlıklarına özen göstermeleri konusunda, hükumetler yardımcı olmalı şeklinde özetlenebilir. Bu teze göre insanlar genleri tarafından yanlış yönlendiriliyorlar. Genler sanki açlık kapıdaymış gibi devamlı kalori depolanmasına neden oluyor. Hükumetler yeme alışkanlıklarının düzeltilmesinde yardımcı olmalı. Ancak bu tez tütüne kıyasla zayıf bir tez. Nikotin bağımlılık yapıyor, ama çikolata yapmıyor. Üstelik insanlar sadece yeme alışkanlıklarında değil, başka birçok konuda da  budalaca veya akıllıca seçimler yapıyorlar. İnsanlar benliklerinin iyi ve kötü yanları arasında süregelen savaştan sürekli perişan durumda. Hangi tarafın kazanacağı insanlara kalmış, hükumetlerin üstüne vazife değil.

Onları gençken yakalayın

Müdahale konusundaki haklı teze göre, insanların yeme alışkanlıkları çocuklukta belirleniyor. İnsanlar bir kez şişmanlayınca zayıflamaları zor; bir kere patates tava ve kola ile kahvaltı etmeye alıştılar mı, bunu değiştirmek zor.  Gençlerin bir kalıba girmesinde kısmen sorumluluk sahibi olan devletin, küçük vatandaşlarının daha ilkokuldayken  damardan şekere bağımlı hale gelmelerini önlemesi gerek.

Britanya hükumeti çocuklara yönelik abur cubur reklamlarına sert kısıtlamalar getirmekte.  Bunun etkili olacağı şüpheli. İsveç çocuklara yönelik reklamları yasakladı ama, oradaki çocuklar da tıpkı diğer zengin ülkelerdeki gibi, domuz yavruları kadar besili. Okullarda abur cubur satışını  yasaklamak gibi önlemler daha etkili olabilir. Kola ve gazoz şirketleri, Amerika gibi ülkelerde okullara rüşvet vererek içecek makinaları yerleştiriyorlar. Müdahale yönünde bir başka makul tez de, zayıf insanların sağlık hizmetlerinde şişmanlara maddi destek vermek zorunda kalması. Eğer herkes şişmanların yükünü taşımak zorunda bırakılıyorsa, şişmanların zayıflaması herkesin çıkarına olur.

Bu Amerika'nınki gibi sigorta şirketleri tarafından finanse edilen sağlık hizmetleri sistemlerinde problem yaratmaz. Sigorta şirketleri daha pahalıya mal oldukları için şişmanlardan daha fazla ücret almalı. Ama Amerikan kanunlarına göre, Amerikalıların büyük çoğunluğunun üye olduğu grup sigortası programlarının, şişmanları ayırıp farklı ücret talep etmeleri kanunen yasak. Sağlık bakanı Tommy Thompson egzersiz programlarına katılan insanlara indirim sağlayarak kanunun boşluklarından yararlanmaya çalışıyor.  Hiç uğraşmasın, sigorta şirketlerinin farklı ücret almalarını yasaklayan yasalar ortadan kaldırılsın daha iyi.

Sağlık hizmetlerinin devlet tarafından finanse edildiği sistemlerde ne yapılmalı meselesine gelelim. Neden şekerlemeleri, abur cuburu ve evlere servis edilen yemekleri daha fazla vergilendirmiyoruz? Bu tüketimi caydırır ve obesite için yapılan harcamaların bir bölümünü telafi eder.

Evet vergilendirme bunu sağlayabilir; ama aynı zamanda eşitlik ve etkinliği sağlamak (belki de sağlayamaz) uğruna, özgürlüğe fazlaca müdahale edilmiş olur. Toplum şişmanlık konusunda duyarlı olmakta haklı, çünkü şişmanların masraflarına zayıflar da katkıda bulunuyor. Ama aynı insanlar devletin özel hayatlara fazla burnunu sokmaması hakkına da sahipler. Eğer insanlar yiyerek dev gibi olmak ve mezara gitmek istiyorlarsa, bırakınız yesinler.

* ç.n. Savaş, kıtlık, salgın hastalıklar ve ölümü simgeleyen dört at

Çeviren: İnci Ötügen