Bir Tür Don Kişot'luk

-
Aa
+
a
a
a

Eraslan Sağlam: VS dergisinden Ulus Atayurt ve Saydam Beyazıt konuğumuz, hoşgeldiniz. VS dergisi ilk olarak çıkmıyor, öncesine gidecek olursak neler söylersiniz?

 

Ulus Atayurt: Daha önce de 5 sayı çıktı 2001 ve 2002 yıllarında kısmi olarak dengesiz bir süreçte, iki ayda bir, ayda bir. Başta Reha Mağden ve Güldal Kızıldemir'in çabasıyla çıktı ama geniş bir kadrosu vardı. Biz o grupta yer almadık, biz Reha'nın yeni yol arkadaşlarıyız diyelim ama onu da takip etmiştik zamanında ve bu dergi onun devamıdır aslında. Biz 6. sayı diyoruz, ilk sayı demiyoruz. Eğer bir fark söylememiz gerekirse ilk sayıdan biraz daha kapsamlı bir dergi diyebiliriz. Her şeyden önce 200 sayfa, aslında o ilk sayı da 120'den başlayıp 170'lere doğru yükseliyordu, bağımsız dergilerin başına gelen kazalardan biriyle 5 çıktı, şimdi oradan devam ediyoruz biz de.

 

ES: Umuyorum ki bunun başına hiçbir kaza gelmeyecek ve VS devam edecek yayın hayatına. Bu süreci biraz konuşacak olursak, yani eski VS'den yeni VS'ye geçiş süreci için neler söylersiniz?

 

Saydam Beyazıt: Aslında bu Reha Mağden'in büyük bir hayali ve bu seferkinin ne kadar süreceğini söyleyemem ama devamlı olacakmış gibi, yani VS'nin başına kötü bir şey de gelse, sonra  bir gün bir yerden yine çıkacak, biz olmasak başkaları olacak ama bu bir hayal olarak devam edecek. Aslında tekrar nasıl hayata döndüğünü Ulus daha yakından anlatabilir, ben sonradan katıldım.

 

UA: Çok basit açıklanabilir, çok geç kalmış bir askerlikten geri döndüm, 30'lu yaşların ortasında... Reha Mağden ile daha evvel Radikal için haber derlemiştik, çalışmıştık, beraber hikâyeler okumuştuk birbirimize, Burgaz Ada'dan da komşumdur, beni çağırdı, oturduk konuştuk. 3 ay gibi bir süre içerisinde elimizdeki malzemeye baktık, bir sürü de yeni katkı sağladık. Örneğin içeriğinden biraz bahsetmek gerekirse; geçen VS'lerde olmayan bir şey var, bize en aşağı –şimdi tam sayı söyleyemeyeceğim ama- 20 kadar çizer, ressam, grafiker, sanatçı işlerini gönderiyor. Bunlar bilhassa VS için yapılan işler, ilk önce dergiye bakıyorlar, bölümlerine bakıyorlar, seperasyonlarını yapıyorlar. Dolayısıyla ilk süreçte bu 20 kişiyi toplamak güzel bir işti, sanatçı atölyelerini dolaştık, insanlarla yüz yüze konuştuk, dergiyi tanıttık. Ayrıca bir de Reha Mağden'in 30-35 senelik gazeteci kimliği ile zaten çok önemli yazarlarla direk bağlantısı var. Bunun yanısıra yeni insanlar koyduk VS'ye, bunların çoğu da henüz rüştünü basılı kitaplarla ispat etmemiş ama çok gelecek vaat eden yazarlar, yorumcular, gençler.. Buna çok büyük özen gösterdik ve cımbızla arar gibi, yeni bir jenerasyonla, yeni insanlar katmaya çalıştık. Aslında süreçteki en önemli adımlardan biri buydu, yani çizerler ve yeni isimler.

 

ES: İsimleri teker teker saymak mümkün değil, çünkü kalabalık bir kadronun yarattığı bir dergi oldu VS. Biraz daha içindeki bölümlerden bahsedecek olursak ne tip bölümlerle karşı karşıyayız yeni VS içinde?

 

SB: Aslında yine eski VS'yi devam ettiren bölümler var, yani güncel politikadan sözlü tarih yazılarına kadar, Sandık Odası öyle bir bölüm, Moleskine diye bir bölümümüz var, o daha çok gençlerin herhangi bir yerde yazıları ya da çizgileri yayımlanmamış olan genç insanların olduğu bir bölüm. Eskiden beri gazetelerde, dergilerde ya da kitaplarıyla, romanlarıyla okuduğumuz bir sürü yazarın olduğu Nota Bene gibi...

 

UA: "Güzel Notlar" diye tercüme edelim, dergide de edeceğiz zaten. Aslında bizim 12 tane bölümümüz var, bunların hepsinin dökümünü burada yapmak çok zor olur ama öne çıkartılması gereken özel bir bölüm varsa, Saydam'ın da söylediği gibi en başta sözlü tarih yazılarının yer aldığı, Türkiye'nin her türlü azınlığı, yani sadece etnik, ırsi azınlık değil, kendi şahsiyetleriyle de azınlık olarak kalmış insanlar, dışlanmış insanların yazdığı Söz Uçar bölümü bizim açımızdan en kayda değer olanı. Yani yaşadıklarının orada ifşa edilmesi...

 

ES: Kavram olarak bizim için de çok kayda değer!

 

UA: Tabii bir de gurur duyduğumuz yine Saydam'ın söylediği Moleskine var, genç sanatçıların senaryolarını yazdıkları, çizim yaptığı defter.... Oradan ilham alarak yaptığımız genç yazarlar bölümümüz var. Ben şahsen en çok da oradan gurur duyuyorum. Bence en iyisi dergiyi açıp bakmak, çünkü 12 tane bölüm var, kapak konusu hariç olarak bahsediyorum, hepsi kendine has bölümler.

 

ES: Aylık periyotla çıkacak değil mi?

 

US: İnşallah, en azından 6 ay için öyle düşünüyoruz.

 

ES: İlk sayı çıktı ve ay ortasına geldik, bu kadar iş yaptınız, hemen buna geçmeden şunu merak ediyorum, zorlu bir süreçten geçtiniz, gerçekten fiziksel anlamda da çok yoğun çaba sarf ettiniz, bu süreci biraz özetleyebilir misiniz?

 

UA: 6 gün uykusuz kaldığımız oldu, birer, ikişer saat uykuyla günde 40 sayfa hazırladığımız oldu, bir de 3 kişiyiz, aslında ben buna biraz bir tür Don Kişot'luk olarak bakıyorum, gerçi bağımsız dergi dediğiniz şey zaten bir tür Don Kişot'luk.

 

ES: Başka türlüsü mümkün değil zaten.

 

UA: 3 kişi 200 sayfa, puntolarımız biraz da küçük, büyüteceğiz onları, özellikle gözleri bozuk ve yaşlı insanları da düşünmemiz gerektiğini dergiyi elimize aldıktan sonra gördük! Ama 200 sayfayı hazırlama sürecinde aslında burada onu anlatmak çok zor, kavga bile ettik diyebilirim "bu sayfa şöyle yapılacak, böyle yapılacak" vs. ama kavgalar 5 dakika sürmek durumundaydı.

 

ES: Çünkü iş yapılması gerekiyordu?

 

UA: Tabii. Şimdi sanırım bir düzene oturttuk. Derginin önemli kısmı kuruluşudur diye düşünüyorum, 3,5 ay...

 

ES: Artık daha çok kavga etmeye vaktiniz var?

 

UA: Evet.

 

ES: İlgi nasıl okuyucudan?

 

UA: Biz bunu şu anda tam kavrayamıyoruz, mesela somut bir veri vermek gerekirse, satışlar İstanbul'da çok iyi gidiyor, tepkiler daha çok yazarlarımız üzerine, zaten 110 yazar var bu sayıda, 200 tane yazarımız var bizim, o zaten kendi başına okuyucu kitlesi gibi oluyor. Onlardan aldığımız tepkiler çok iyi, tabii ufak tefek amatörlüklerimiz var, tashih felaketleri var, bir takım sayfa kaymaları, vs. ama bunların dışında içerik olarak herkes çok memnun. Bizim ilk amaçlarımızdan biri, bir platform oluşturmaktı, yani Türkiye'nin tüm seslerine açık ve aynı zamanda da nesiller arası bağ kurabilecek bir platform; şu anda o olmuş gibi gözüküyor. Bundan sonrası artık bizim elimizde değil, okuyucu ve yazarlarla olabilecek bir şey, onların birbirlerine laf etmeleriyle olabilecek bir şey. Biz artık görevimizi yaptık ve yapmaya da devam edeceğiz.

 

(16 Eylül 2005 tarihinde Açık Radyo'da Açık Dergi programında yayınlanmıştır.)