Beklenen Rapor

-
Aa
+
a
a
a

Kasım ayında yapılan ara seçimler de geride kaldığına göre Amerika Noel ve yılbaşı hazırlıkları içinde. Evler ağaçlar yine cömertçe süslendi. Alışveriş için dükkânlar dolup taşıyor. Washington ise  Çarşamba günü açıklanacak James Baker / Lee Hamilton’ın Irak Raporu’na kilitlenmiş durumda.  Daha şimdiden bir takım düşünce kuruluşları bu raporu irdelemek için çalışma grupları oluşturmuş durumdalar. Çarşamba ve Perşembe günleri Amerika’nın önde gelen siyaset bilimcileri ve politikacılar tıpkı seçim sonucu yorumlar gibi Irak Raporu'nun sonuçlarını değerlendirecekler. 

 

Kasım seçimlerinde Amerikan halkı, Kongre’yi Demokratlar’a teslim ederek Irak çıkmazının iki partinin -Demokratlar ve Cumhuriyetçiler- ortak girişimiyle çözülmesi yolunda mesaj vermişti. Hatta iki partinin uçlarını merkeze çekerek “merkezde uzlaşın” demeye getirmişti. Şimdi Amerika, iç politikada ‘Irak Konsensüsü”nün beklentisinde.

 

Bu konsensüs gerçekleşir mi? Aslında seçimlerden önce Amerikan halkında bu yönde bir beklenti yaratılmıştı. Baba Bush’un, Dışişleri Bakanı James Baker ile Lee Hamilton’un başkanlığını yaptığı ve iki partiden üyelerden oluşan Irak Komisyonu’nun, Irak çıkmazına ‘akılcı’ ve ‘gerçekçi’ bir çözüm getirmesi bekleniyordu. Komisyon’un kurulmasının amacı Irak konusundaki ‘siyasi boşluğu’ doldurmaktı. Amerikan siyasi kültürü kritik konularda ‘komisyonları’ devreye sokmaya alışık. Bu komisyon da bu örneklerden birisi. Ancak Irak krizinin çapı da, derinliği de diğerlerine benzemiyor. Bir de George W. Bush faktörü var. Her ne kadar, Irak Komisyonu’nun hazırladığı rapor Baba Bush’un ‘delişmen oğlunun’ maceralarına son verdirme girişimi diye değerlendirilse de, Başkan Bush’un kimseye pabuç bırakmaya niyetli olmadığı çok açık.  

Unutmamak gerekir ki, Amerika başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Yani son söz başkanın, özellikle de dış politikada.  Ayrıca Irak’ta öyle bir kaos yaşanıyor ki, Komisyon’un önerilerinin mucize yaratmayacağı da ortada. Zaten Irak Savaşı’nın mimarları olan yeni muhafazakârlar Irak’tan çekilmekten değil, tersine Bağdat’a 50 bin ek askerin gönderilmesinden yanalar.

Zaten burunlarından kıl aldırmamaya devam ediyorlar. Irak çıkmazı mı? Şimdi de “kabahat ülkeyi yönetemeyen Iraklılarda” demekteler. 11 Eylül sonrasında sık sık duyulan küstah, aşağılayıcı üslupları devam ediyor. Artık çok fazla vitrinde görünmeseler de (en son ABD’nin Birleşmiş Milletler’deki temsilcisi John Bolton da istifa etti) etkileri tamamen ortadan kalkmış değil. Dick Cheney gibi bir ‘şahin’ figür de yerini ve gücünü koruyor.       

 

Geoge W. Bush’u yakından tanıyanlara bakılırsa, Başkan’ın inatçılığı dillere destan.  Zaten geçtiğimiz hafta Ortadoğu’dan döndükten sonra, bazı Demokratlar’ın önerdiği Irak’tan çekilme önerileri elinin tersiyle itti ve ‘”görevimiz tamamlanıncaya kadar kalacağız” dedi. Tabii söylenenlerle yapılabilenler arasındaki çelişki günden güne derinleşiyor. Mayıs 2003’te “görevimiz tamamlanmıştır” diyerek Abraham Lincoln uçak gemisine inen Başkan Bush değil miydi? Bu noktada önemli olan Başkan’ın tutturmaları değil, Amerikan demokrasisinin bu cinnete tahammül etme sınırı! 

Irak Komisyonu’nun hazırladığı raporun ABD’nin Irak politikasına etkisi ne olur?

Genel hatlarıyla bakıldığında şu değerlendirmeler yapılabilir:

 

Bu rapor teknik sonuçlar içermeyecek. Ama siyasi mesajı olacak.

Yani ‘Irak Irak Gerçeği’nin’ adı konacak. Aslında bütün dünyanın bildiği bir gerçek ile Amerikan halkı tanışacak.

 

Bu noktadan itibaren “Irak’ta Amerikan askerlerinin kalması Amerikan çıkarları için gerekli mi?” sorusu ön plana çıkacak. Bu yeni soru, ‘demokrasi promosyonu’ gibi yeni muhafazakârların fantezilerini iyice gündemden düşürecek.

 

Raporu yazanların, savaş sonrası dönemi daha fazla ‘Iraklaştırma’ eğilimde oldukları sızan haberler arasında. Yani Komisyon üyelerinin yorumuna göre  “Amerika çekilirse facia olur” şeklindeki söylem nedeniyle Irak siyasi sınıfı dizginleri ele alamıyor. Bu yaklaşım, “Amerika olmazsa yapamayız” bağımlılığı  yaratıyor. Bunun son bulması gerekli. Tabii bu bir tespit. Bu konuda ne gibi bir girişim olur, bu nokta açık değil.          

 

Kısaca raporun önemi, Irak’ta yapılması gerekenleri sıralaması değil, yeni bir stratejinin gerekli olduğunu ortaya koyması! Bunu aklı başında olan herkes biliyordu da... Herhalde hareket etme zamanı geldi. 

 

Bu noktada esas ilginç olan Demokratlar’ın hâlâ net bir pozisyon belirleyememiş olmaları. Irak Savaşı’nı desteklemiş olan Hillary Clinton, başkanlık yürüyüşüne başlamış  gibi. Ama Irak konusunda net bir mesaja sahip değil.

 

Cumhuriyetçi Parti içinde de Irak kavgası artık su üstüne çıkıyor. Yani “Irak’ta kazanıncaya kadar kalalım” diyenler ile “enerjimizi daha fazla tüketmeyelim” pozisyonunda olanlar arasındaki çelişkiler artık daha fazla duyuluyor. 

 

Irak çıkmazının 2008’deki başkanlık seçimlerine kadar daha pek çok ‘komisyon raporu’ eskiteceği tartışılmaz. Amerikan siyasi sınıfı Irak sorumluluğunu üstünden atıp seçimlere hazırlanma peşinde. Esas strateji bu. 2003 yılında Irak Savaşı’na karşı çıkmayan Demokratlar da düşük profilli muhalefetle durumu idare ediyorlar.